Son bir iki aydır AKP’nin ağzından reform sözcüğü düşmüyor. Hemen her alanda daha fazla “Batılı” olmaktan bahsediyorlar. Türkiye’nin geleceği Avrupa’nın içindedir diye demeç üstüne demeç veriyorlar. Bayram değil, seyran değil, bu reform söylemi nereden çıktı diye düşündüm. Aklıma şöyle bir açıklama geldi. Demek ki dedim, AKP’nin iletişimcileri, yurtiçinde ve özellikle yurtdışında yaptıkları kamuoyu yoklamalarında “AKP, Türkiye’nin geleceğini Avrupa içinde görmüyor” gibi bir algının oluştuğunu tespit etmişler.

Tespit doğrudur; zaten gerçek de budur. Bunun üzerine AKP’nin kurmayları durumu değerlendirip şu sonuca varmışlar. “Sıcak paraya her zamankinden daha fazla muhtaç olduğumuz şu günlerde” AKP’nin Batı karşıtı görünmesi “para girişini” zorlaştırmaktadır. Olguyu değiştirmeye niyetimiz olmasa da bu algıyı tez elden değiştirsek çok iyi olur.

“BIRAKIN ADALET YERİNİ BULSUN, İSTERSE KIYAMET KOPSUN”

Algı değiştirmek amacıyla söylenen reform türkülerinin piyasaya çıktığı günlerde Adalet Bakanı Abdülhamit Gül, “Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun” dedi. Adaletin tecelli etmesinin, siyaseten pahalıya mal olsa da vazgeçilmez olduğunu bundan daha iyi anlatan bu kadar güçlü bir ifadeyi ömrümde duymamıştım. Duyunca titredim ve kendime geldim.

Kafamda binlerce ampul yandı, zihnimde yeni bir pencere açıldı. Bu belki de hukukun çok bilinen bir özdeyişiydi. Bilmiyorum. Eğer Bakan Gül, bu özdeyişin sahibiyse, kendisini hayranlıkla tebrik ederim. Naklen söylediyse de yürekli çıkışı dolayısıyla candan kutlarım.

TÜM ÖZGÜRLÜKLERİN ANASI, BASIN ÖZGÜRLÜĞÜDÜR

AKP “özgürlükleri genişleteceğiz” dedi. Ama bilinsin ki; bütün özgürlüklerin anası “basın özgürlüğü” dür. Basın özgürlüğü ise ancak aşağıdaki şartlar varsa oluşur ve gelişir.

1. Resmi ilanlar, sadece ve sadece Resmi Gazete’de yayınlanmalıdır. Ne yandaş, ne de karşıt görüşlü hiçbir basın organına tek kuruşluk resmi ilan verilmemelidir. Buna, kamu kuruluşlarının ilanları da dahildir.

2. Kâr eden değil, özellikle zarar eden basın kuruluşları vergi müfettişleri tarafından denetlenmelidir. Başka firmalardan örtülü kâr transferi alarak vergi kaybına sebep olup olmadıklarına bakılmalıdır.

3. Rekabet Kurulu, bedava gazete dağıtan basın kuruluşlarına “haksız rekabet” cezası uygulamalıdır.

4. Bankalar, doğrudan veya dolaylı olarak medyaya açtıkları kredileri ve bunların geri ödemelerini kamuya muntazaman açıklamalıdır.

5. Basın sektöründe doğrudan veya dolaylı yollarla yatırımı olan firmalara kamudan herhangi bir ihale verilmesi yasaklanmalıdır.

6. Vergiyle beslenen TRT, bugünkü büyüklüğünün onda birine küçültülmeli ve sadece haber ve eğitim programları yapmalıdır.

Son söz: Basın özgür olsun, isterse kıyamet kopsun.