Önce, bugün ele alacağımız konunun gerisindeki haberi özetleyim. İnşaat müteahhitleri, çimento fiyatlarındaki aşırı yükselişi engellemek amacıyla 9 Eylül’de “15 gün süreyle” toplu olarak iş durdurma kararı almış. Bu sürede, çimento veya hazır beton almayacaklarmış. Bu eylemi de  İMKON (İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu) şemsiyesi altında tatbik mevkiine koyacaklarmış. Çimento fiyatları, üretilen çimentonun önemli bir kısmının, iç piyasaya göre daha kârlı olduğu için ihraç edilmesi yüzünden artıyormuş. Dolayısıyla iç piyasada çimento fiyatlarını baskılamak için, devletin çimento ihracatına kısıtlama getirmesini önermişler. Fiyat artışlarının (enflasyon diye okuyun) kendilerine oy kaybettirmesinden canı bir hayli sıkkın olan AKP (Başkan Erdoğan diye okuyun) derhal harekete geçip, çimentoyu “ihracı kayda bağlı mallar” listesine aldırtmış. Her vakada olduğu gibi suçlanan taraf yani çimento üreticileri, fiyat artışlarının maliyet artışlarının altında kaldığını söylemişler. Yani, güzel yurdumun güzel insanlarının sıkışınca akıllarına ilk gelen “Biz de mağduruz” söylemine geçmişler.  Anlatılanlar “serbest piyasa ekonomisinin” diyalektiğine göre tam bir ”bindiği dalı kesme” örneğidir. Serbest piyasa sisteminin en büyük üstünlüğü, içinde “kendini düzeltme mekanizması” (self correcting mechanism) barındırmasıdır. Bu mekanizma devreden çıkarılırsa, sistem doğru çalışmaz ve ülke ekonomisi işte esas o zaman krize sürüklenir.

YABANCILARA KONUT SATIŞINA EK KISITLAMA GETİRİLSİN

Bu ara başlığı bilhassa yazdım. Bugün yükselen çimento fiyatlarını baskılamak için devletten çimento ihracatına kısıtlama getirilmesini talep eden müteahhitler, yarın gayrimenkul fiyatları yabancı yatırımcılar yüzünden artıyor, devlet yabancıların konut veya işyeri satın almalarına EK kısıtlama koysun hatta yasaklasın gibi bir öneriye nasıl bakar acaba? Buna sıcak bakar, CHP de inşallah iktidara  gelince böyle bir karar alır diyelim. Öyleyse bir başka soru sorayım. Fiyatları çok arttığından dolayı vatandaşlar konut alamıyor; devlet konut fiyatlarına, kirada olduğu gibi bir artış sınırlaması getirsin önerisine “çimento ihracının kısıtlanmasını isteyen müteahhitler” ne der? Birkaç başka soru: İhracatı kısıtlanınca, çimentonun fiyat artışı durursa, müteahhitler, ürettikleri konut veya işyerlerinin satış fiyatlarını düşürmeyi kabul eder mi? Bu konuda şemsiye örgütleri İMKON bir söz verebilir mi? Sözünü yerine getirebilir mi? Bunun yasal bir dayanağı var mı? İnşa ettiği konutun satış fiyatını aşırı (?) artıran müteahhit hakkında dava açılabilir mi? Aşırı nedir?

GREV VE LOKAVT

Çimento fiyatı düşsün diye “müteahhit grevi” organize etmenin ne kadar tehlikeli bir öneri  olduğunu ortaya koymak için, bazı yeni muzır fikirler ortaya atmak istiyorum. Müteahhitler “15 gün süreyle iş durdurma” grevi yapınca, çimento üreticileri de, yüksek fiyatları zorla kabul ettirmek için “30 gün süreyle” çimento satmama lokavtı uygulayabilir mi? Bunu kitabına uydurmak için de “fabrikaları bakıma aldık” derse İMKON müşkül duruma düşmez mi?

İHRACAT ARTMALI, İÇ TALEBE DÖNÜK İNŞAAT FAALİYETİ AZALMALI

Türkiye ekonomisinin kırılgan olmasının sebebi, ulusal kaynaklarımızın daha çok “ihraç edilme şansı olmayan” (non tradable) mal ve hizmet üretimine tahsis edilmesidir, denir durulur. Serbest piyasa sistemi (fiyat mekanizması diye okuyun)  çimento ihracatını artırıyor, konut talebini yüksek fiyatla düşürüyor. Yani kaynak tahsisi çarpıklığını düzeltmeye başlıyor. Biz ne yapıyoruz? Düzeltmeyi durdurup, kırılganlığı sürdürmeye çalışıyoruz.

Son söz: Bindiği dalı bilen, bindiği dalı kesmez.