Milli gelir muhasebesi, milli “geliri” değil, milli “üretimi” ölçer. Buna da Türkçe’de “hasıla” İngilizce’de “product” denmektedir. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın (GSYH) İngilizcesi Gross Domestic Product’tır (GDP). Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) İngilizcesi de Gross National Product’tır (GNP). Aynı (Arapça h,s,l) kökünden gelen “mahsul” sözcüğünün anlamı düşünülürse, hasılanın aslında “parasal” değil “miktarsal” veya “hacimsel” olduğu daha kolay anlaşılır. Çünkü mahsul daima ton, metreküp, adet gibi fiziksel birimlerle ifade edilir. Bu farkı bilmenin önemi şudur: Bu yıl (2021) olduğu gibi, bir önceki yıla (2020) kıyasen %9 gibi çok yüksek bir GSYH büyümesi gerçekleşecek bir ülkede, halkın, pahalılıktan şikayet etmemesi gerekir. Çünkü pahalılık fiyatların, gelirden hızlı yükselmesi demektir. Eğer reel GSYH artışı, reel gelir artışı olmuş olsaydı, orta gelirli bir vatandaşın reel geliri yani “satın alma” gücü % 8 (%9 eksi %1 nüfus artışı) kadar artmış olurdu. Hal böyle olmadığına, yani ülke zenginleşirken, halkı fakirleştiğine göre bunun bilimsel bir açıklaması olmak gerekir.

DIŞ TİCARET HADLERİ

Eğer bir ülkenin GSYH hacimsel olarak artarken, halkının satın alma gücü azalıyorsa, akla ilk gelen açıklama “dış ticaret hadlerinin” (terms of trade) o ülke aleyhine değişmiş olmasıdır. Yani ülkenin ihraç ettiği malların (mesela fındık) dolar cinsinden birim fiyatı, ithal ettiği malların (mesela petrol) dolar cinsinden birim fiyatı kadar artmamış demektir. Filhakika bugün böyle durum vardır. Başta enerji olmak üzere ithal edilen pek çok maden ve hammaddenin dolar cinsinden fiyatı, ihraç mallarımızın fiyat artışından fazla artmıştır. Bunun cebirsel sonucu Türkiye’nin GSYH’si “hacimsel” olarak büyümekte, ama reel anlamda “parasal” olarak küçülmektedir. Bu olguyu, GSYH’nin dolar cinsinden artmış olmasıyla karıştırmamak lazımdır. Öncelikle şunu bilelim ki; Amerika ve Avrupa’da da dolar veya Euro cinsinden enflasyon vardır. Hatta bu enflasyon, ilan edilen oranlardan daha yüksektir. Yurtdışında yaşayan akraba ve arkadaşları olanlar, bu dediğimi bir telefon konuşmasıyla  tahkik edebilir. Yani bugünkü doların (Euro’nun veya Pound’un) satın alma gücü dünün dolarının (Euro’nun, Pound’un) satın alma gücünden düşüktür. Dolayısıyla, Türkiye’de kişi başına düşen GSMH dolarla artmış bile olsa, reel olarak düşmüş olabilir.

GAYRET, HER ZAMAN SANAYİYE DÜŞER

Koronavirüs salgını sırasında, gelişmiş ülkelerde de hane halkının “reel geliri” azaldı, üstelik nakit tasarrufları “reel faiz” eksi %3-4 dolayında seyrettiği için küçüldü. Ancak petrol ve maden üreten ülkelerin GSYH’leri, hacimsel olarak artmasa bile “parasal” olarak arttı. Geçmişte yaşanan petrol krizlerinden de bildiğimiz gibi, petrolü olmayan ama sanayi malları ihracatında üstünlüğü olan Almanya gibi gelişmiş ülkeler, petrolden yedikleri kazıkları, kendi ihraç fiyatlarını artırarak, bir süre sonra çıkardı. Türkiye benzeri (petrolsüz ve sanayisiz) ülkeler iki taraftan da kazık yedi. Ülke içinde pahalılığı kimin yarattığını tartışırken, bizim dışımızda oluşan ama bizi kötü etkileyen bu konjonktürü  de bilmek gerekir.

Son söz: Dövemeyen, dövünür.