Sevgili okurlarım, Diyanet devlet içinde ayrı bir devlet olmuş durumda. Korkunç boyutlarda bir para trafiğini yönetiyor. Bütçesi birçok bakanlığın bütçesinden daha büyük.

Makam araçlarını son model Mercedes’ler oluşturuyor.

Dün 29 Ekim Cuma günü Cumhuriyet Bayramı idi.

Bu kuruluş tarafından hazırlanan hutbe on binlerce camimizde okunacaktı.

Mustafa Kemal Atatürk’e alerjisi olan Diyanet acaba dünkü hutbesinde büyük kurtarıcıya yer verecek, onun da adını “lütfen” anacak mıydı!

Şimdi, 27 Ekim günü burada çıkan yazımı sizlere aynen iletiyorum. Önce onu okuyalım:

★★★

“Önümüzdeki cuma günü Cumhuriyet Bayramı.

Ben o gün Türkiye’nin 90 bin camisinde okunacak hutbeyi büyük bir merakla bekliyorum!

Diyanet’in başında Ali Erbaş isimli bir şahıs var.

Tayyipgiller iktidarıyla birlikte AKP’nin de has adamı.

Dinimizi iktidarın siyasetine alet eden, cami minberlerine kılıç kuşanmış olarak çıkan biri!..

Osmanlı ve halifelik hayranı, Osmanlı’yı takdirle ve özlemle anan biri.

Rahmetli Atatürk için beslemekte olduğu duyguları herkes biliyor, burada bir kez daha değinmeye gerek yok.

★★★

Evet, önümüzdeki cuma günü okunacak hutbesini merakla bekliyorum!

Atatürk ve Cumhuriyet için bakalım neler diyecek!

Ama âdet yerini bulsun diye öyle kısacık geçmesini yemeyiz.

Camilerde okunacak metnin tamamı bu iki konuya ayrılmalı ve dolayısıyla şimdiden adam gibi bir hutbe hazırlanmalıdır.

Yani bu öyle klasik birkaç cümle ile geçiştirilecek bir husus değildir.

Korkmasın, yazsın, yazdırsın...

Günaha girmez!”

★★★

Ve söz konusu hutbe dün, Cumhuriyet Bayramı günü camilerde okundu... Aynen şöyle başlıyordu:

“Muhterem Müslümanlar, Cuma hutbesinin konusu yaşlılarımıza vefa, rahmet ve mağfiret vesilemizdir...”

Son dört satırı işe şöyle idi:

“Aziz Müslümanlar, bugün Cumhuriyetimizin 98. yıl dönümü. Bu vesileyle şanlı kurtuluş mücadelemizde canlarıyla kanlarıyla bu toprakları savunan ve vatanımızı bize emanet eden aziz şehitlerimizi, kahraman gazilerimizi ve devlet büyüklerimizi rahmet ve minnetle yad ediyoruz.”

★★★

Kimdir o devlet büyükleri?..

Bizim Diyanet’in eli onların isimlerini vermeye varmıyor!

Yine Atatürk diyemiyor.

Herhalde kendisini o makama getirenlerden yeni bir aferin daha almıştır.

Dedim ya, bu Diyanet devlet içinde devlet olmuş durumda!

Acayip havalara girmişler, dinimizi kendi tekellerine almaya kalkışıyorlar.

Para bol, siyasi destek arkalarında. Gel keyfim gel, krallar gibi yaşıyorlar.

Yazıklar olsun Diyanet’in böylesine.



Sevgili okurlarım, geçtiğimiz çarşamba günü Türk parlamento tarihinde ilk kez bir olaya tanık olduk.

Recep Bey Meclis kürsüsünde, partisinin grup toplantısında konuşmasını yapıyor...

Ve bir anda akıl almaz bir sürprizle karşılaşıyoruz. Karşımıza çok bilinen bir olayın videosunu çıkarıyor.

Bir şehit cenazesine katılmak için Ankara’nın Çubuk ilçesine giden Kemal Kılıçdaroğlu’nun orada resmen saldırıya uğraması.

Yumruklar suratında patlıyor, yakındaki bir eve sığınmak zorunda kalıyor. Ev taşlanıyor.

Ne hikmetse ortalıkta güvenlik görevlileri falan yok. Ahali bağırıyor:

“Öldürün onu, yaşatmayın...”

Olanları anımsayacaksınız... Ana muhalefet partisinin genel başkanı linç edilmek üzere idi.

Bu saldırıya karışanlar belli... Ama içlerinden biri bile yargılanıp tutuklanmadı...

Tam tersine, ‘birilerinden” aferin aldılar.

★★★

Gelelim Meclis konuşmasında durup dururken gündeme getirdiği o videoya...

Yaptığı bu iş bir cumhurbaşkanına yakıştı mı?

Acaba bu şahıs danışmanları tarafından mı dolduruşa getiriliyor?

Bu yanlışları kendisine yaptıran o saray veya parti danışmanları mı?

O vahşet tablosunu canlı yayında bütün Türkiye’ye bir kez daha izletince acaba ne kazandı?

★★★

Türk Milleti’ni her fırsatta gerip sinirini bozuyorlar...

Amaç belli. Toplumda gerilim yaratıp memleketin kötüye gidişini bu şiddet gösterileri ile unutturup örtbas etmeye çalışmak...

Ve toplumu korkutmak, sindirmek.

Ne demişti beyefendi bir süre önce Meral Akşener için!..

 “Gelin hanıma (Rize’de) çok ileri gitmeden bir ders verdiler. Çayeli’nde de gerekeni yaptılar. Daha neler olacak neler. Bunlar iyi günler...”

Belki rastgele konuşuyor, ağzından çıkanı kulağı duymuyor.

Duyuyor olsa, bir cumhurbaşkanı böyle konuşamaz.

★★★

Siyasi kulis yazarı gazeteci Abdülkadir Selvi bu iktidarın hem yol göstericisi, hem akıl hocası, hem de en büyük destekçisi. Dünkü yazısında şöyle diyordu:

“Erdoğan’ın AK Parti grubunda izlettiği videoda Kılıçdaroğlu’nun Çubuk’ta linç girişimine maruz kaldığı olaydan görüntüler kullanılmış. Çubuk’ta şehit cenazesindeki saldırı büyük bir provokasyondu.

Türkiye büyük bir badire atlattı. CHP Genel Başkanı şehit cenazesinde linç edilmek istendi.

Ama o saldırının asıl hedefi demokrasimiz ve iç huzurumuzdu.

O nedenle Kılıçdaroğlu’nun linç görüntülerinin kullanılması tek kelime ile yanlıştı.”

Recep Bey dikkat etsin, en ön saftaki yandaşlarının bile artık sabrı taşıyor.