Çok uzun zaman olmuştu. Bir Türk takımı, Avrupa maçlarında rakibini tam anlamı ile ezerek maça başladı.

Maçın başı, Hagi’li yıllar gibiydi Galatasaray, ilk yarının neredeyse tamamında Marsilya’yı sarstı. Yerden yere vurdu. On ikinci dakika ile otuzuncu dakika arası, 2000’li yıllara götürdü beni Galatasaray... Önce Cicaldau, sonra Caleta- Car’ın kendi kalesine attığı gollerle, şiir gibi bir ilk yarı yaşadık. Cicaldau, ilk yarının unutulmazı olurken, Diagne maça tam santrfor gibi başladı. Vuruşu ön direkten dönmese, maç golle başlayacaktı. Gerçekten, çok özlemişim böyle başlangıçları...

Unutulmaz yıllar demiştim ya yazıya başlarken... Marsilya, ikinci devre biraz kendine gelmek istedi. İzin vermedi Galatasaray... Kerem hazırladı, Feghouli attı. Ne güzel bir andı. 3-0, nefis dakikalar derken, penaltı çabuk geldi. Keşke olmasaydı. Muslera, Milik’e engel olamadı. Yenilen gol, oyun yapısını fazla bozmadı Galatasaray’ın...

Son 10 dakikaya girerken, Babel tribünleri yine ayağa kaldırdı. Her yer sarı-kırmızı kaşkol oldu yine.. Şu Milik olmasa, ne güzel olacaktı. Neyse önemli olan kazanmak. Teşekkürler Galatasaray...