Sakarya’daki Büyük Coşkunlar Havai Fişek Fabrikası’nda yedi işçinin can verdiği, 127 işçinin yaralandığı patlamanın üzerinden iki gün geçmişti.

Fabrikada ‘Çin Mahallesi’ adı verilen, patlamanın meydana geldiği alanda dev kraterler oluşmuştu.

Hala dumanlar tütüyordu.

İki gün sonra...

Yani 5 Temmuz 2020’de Hendek Cumhuriyet Başsavcılığı, jandarmaya yazı yazarak, soğutulmuş kimyasal ve patlayıcıların güvenli alana taşınıp imhasını istedi.

Jandarmaya bağlı Patlayıcı Madde İmha Timi, taş ocağı yeri belirledi. Belediyeden kamyon alındı. Yükleme ve imha için Ferizli Cezaevi Bölük Komutanlığı’ndan erbaşlar görevlendirildi.

Gel gör ki ne personel bilgilendirildi...

Ne de koruyucu kıyafet ya da ekipman verildi.

Jandarmalar günlük askeri kıyafetleriyle çalışmaya katıldı.

ELLE DOLDUR BOŞALT

Başlangıçta, bu taş ocağında günde iki sefer patlatma yapıldı. Patlayıcıların ormana ve yerleşime sıçrama ihtimalinden çekinen vatandaşların şikayetleri üzerine Taşkısığı’ndaki taş ocağına geçildi.

Telefonla aranan belediye, patlamanın yaşandığı 9 Temmuz 2020 sabahı iki kamyon daha gönderdi. Bunlar ‘hava kasa’ denilen, kapakları yandan açılmayan, damperli kamyonlardı.

O sabah...

Belediyeden gönderilen ilk araç yükleme için fabrikaya ulaştı.

Jandarmalar patlayıcıları elle kamyona doldurdu.

Kasa brandayla kapatılmadı.

Yüklenen kamyon; askeri bir araç, itfaiye ve ambulans eşliğinde gitti.

Saat 9’da damperli kamyonlar geldi.

F.Ü.’nün kullandığı 54 KT 632 plakalı kamyon depoya yaklaştırılarak yüklendi.

Jandarmalar elleriyle patlayıcıları kepçeye doldurdu.

Kepçe de kamyonun damperine boşalttı.

Sürücü ve kepçe operatörü “Tehlikeli değil mi?” diye sordu.

Kıdemli Başçavuş B.G., “Tehlikesi yok” dedi.

Oysa neler yoktu ki:

Saniyeli fitiller, ‘Muska’ denilen patlayıcı, iki leğen dolusu torpil ve maytap...

Brandayla kapatılmadan ve uyarıcı levha asılmadan yola çıktı kamyon.

DAMPERİ KALDIRIRKEN

O giderken, sürücü A.B. yönetimindeki üçüncü kamyon 110 tonluk depoya çekildi. Patlayıcılar ekskavatörle kamyona yüklendi. Operatörü H.A., tehlikeli olacağını söylese de Başçavuş B.G.’yi ikna edemedi.

Patlayıcılar hakkında hiçbir bilgisi olmayan Onbaşı E.T.. sürücünün yanına bindirildi. Kamyon fabrikadan çıkmak üzereyken, sanki Hendek’e atom bombası düştü.

Ses Taşkısığı’ndaki taş ocağından geldi.

Taşkısığı’nda...

Sürücü F.Ü., boşaltmak için damperini kaldırmış ve fitiller bir bir düşmeye başlamıştı ki yeri göğü sarsan bir patlama meydana geldi.

Üç jandarma hayatını kaybetti.

Dokuzu yaralandı.

ÖNLEM ALINMADI

Yedi işçinin ölümüne ilişkin Sakarya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir dava açılırken, İçişleri Bakanlığı ön inceleme başlattı. Başmüfettişler yedi jandarmadan ikisi hakkında soruşturma izni verilmesini istedi. Vali Çetin Oktay Kaldırım, 16 Mart’ta soruşturma izni verdi.

Karara göre...

İhmal bombasının patlaması için bütün koşullar biraraya gelmişti.

Karardan alıntılıyorum:

“Kamyonların iç kısımları ve yan kapaklarının brandayla kaplanmadığı, deforme olmuş patlayıcı ve yanıcı maddelerin gelişigüzel yüklendiği, uyarıcı levha asılmadığı, yangın söndürme cihazının bulunup bulunmadığına ilişkin sorgulama yapılmadığı, 300 kilo üzerinde patlayıcı taşınmasına rağmen bilgi ve deneyimi olmayan onbaşıların görevlendirildiği, koruyucu kıyafet ve malzeme verilmediği...”

‘MECBUREN JANDARMA KULLANILDI’

Normalde imha işlemi patlayıcının bulunduğu yerde gerçekleştirilirdi.

Ancak, “Patlamanın kalıntılarının daha büyük bir patlamaya sebebiyet vermemesi için personelin daha hızlı ve seri çalışma gayreti içerisinde olması nedeniyle” bu yol benimsenmişti. Yani tam da korkulan olmuştu.

Karardan:

“Personelin fabrikadaki büyük miktarda patlayıcının temizliğini yapacak görevli ve taşımayı yapacak araç temin etmekte zorlandıkları, görüşülen kişilerin riskten çekinerek çalışmak istemedikleri, temizlik ve taşıma işleminde jandarma kullanılmasının zorunluluktan kaynaklandığı...”

Jandarma Yüzbaşı M.U.Y. ve Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş B.G. hakkında soruşturma izni verildi.

İki jandarmaya dava açılması bekleniyor.

Fakat davadan ne çıkar, bilinmez.

AFYON’DA 25 ER

Afyon’da da böyle olmuştu.

Şehit Uzman Çavuş Mete Saraç Kışlası Dördüncü Mühimmat Bölge Komutanlığı’nda 5 Eylül 2012’de cephanelik deposuna mühimmat taşınırken yaşanan patlamada 25 asker can verdi. Tamamına yakını kısa dönem askerdi. Değil el bombası, silah tutmamışlardı. Gece kamyon farlarıyla aydınlatılan depoda, bir kısmı 1950’den kalma 20 bin el bombasının infilak etmesiyle paramparça oldular.

FATURA İKİ JANDARMAYA

Dokuz yıl sonra ihmal bombası Sakarya’da üç can aldı.

Profesyonel şirketlerin çekindiği imha işlemi, eğitimi olmayan jandarmalara yaptırıldı.

İş güvenlik kıyafeti çok görüldü.

Ölümcül patlayıcılar elle yüklenip boşaltıldı.

Bu çocuklar denek miydi ki ölümün kucağına itildiler?

Üstelik fatura, emri yerine getirmekten başka seçeneği olmayan yüzbaşı ve onbaşıya kesildi.

Sakarya’da onlara emir ve talimat veren bir komutanları yok muydu?

Vali Kaldırım ne güne duruyordu?

Büyük Coşkunlar Fabrikası’nda işçilerini ölüm pahasına çalıştıran işverenden ne farkı var, gencecik jandarmaları her an infilak etmeye hazır patlayıcıların içerisine sokanların?

Hesap vermeyecekler mi?