Cumhurbaşkanı Erdoğan, 104 emekli amiralin imzaladığı duyuru için “Buram buram darbe kokuyor. Başkomutanları Kılıçdaroğlu’dur” dedi.

İçişleri Bakanlığı, irtibatları çıkarmak için sabaha kadar uyumadı.

Cunta bağı bulunamasa da dört amiralin ve 15 yakınının CHP’li olduğu belirlendi.

Bahçeli, “Rütbeleri söküle, maaşları kesile” diye buyurdu.

Yargıtay ve Danıştay, kağıttan tankların üzerine çıktı.

Tapu Kadastro Erzincan 24. Bölge Müdürlüğü, en azından kendi mıntıkası içerisinde, olmamış darbeyi bozguna uğrattı.

Sonuç?

Emekli amiraller serbest bırakıldı.

Akıldan bile geçirilmemiş ve olmamış darbeler albümüne ‘Emekli Amiraller’ bildirisi de eklendi böylece.

Peki ya diğerleri?

ÖZGÜR ÖZEL DARBESİ

Bu darbe CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in 29 Nisan 2020’de TBMM’de yaptığı açıklama ile başladı. Özel, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı eleştirdiği konuşmasında şunları söyledi:

“Saray rejiminin sonu geliyor. Bu son Atatürk’ün kemiklerini sızlatacak bütün atamaların sonunu getirecek. Herkes şunu bilsin. Türkiye Cumhuriyeti gelir, saat gibi işlemeye başlar.”

Özel, anında darbeci ilan edildi.

Mermiyle tehdit edildi.

TBMM Genel Kurulu’nda MHP Milletvekili Olcay Kılavuz’un saldırısına uğradı.

Halbuki Özel, bazı AK Partili belediye başkanlarının gecekondulara saklandığı 15 Temmuz’da bomba sağanağı altında TBMM’ye gelerek, cuntaya direnmişti.

Muhalefete gözdağı, siyasete askeri nizam verildi:

El kaldır, el indir...

HALK TV DARBESİ

Bu darbe CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun 30 Nisan 2020’de katıldığı Halk TV programında açığa çıktı. Kaftancıoğlu, “önümüzdeki süreçte bir erken seçimle veya başka şekilde” gideceğini söyleyince cunta çözülüverdi!

Kaftancıoğlu, iktidarın gözünde DHKP/C’li ve PKK’lıydı.

Unvanına darbecilik de yazıldı.

RTÜK, Kaftancıoğlu’nun darbe imasında bulunduğunu savunarak, Halk TV’ye en üst sınırdan para ve beş kez yayın durdurma cezası verdi.

İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un pergulesi gündemden düştü.

Kazanan, Altun oldu.

AYM DARBESİ

Bu darbe ise Anayasa Mahkemesi (AYM) üyesi Engin Yıldırım’ın yürüyüşe çıktığı 14 Ekim 2020 akşamı mahkeme binasının fotoğrafını çekerek, “Işıklar yanıyor” diye tweet atmasıyla meydana geldi. Yıldırım özür dilese de “Gayem AYM’nin hukuk ışığı olduğuna vurgu yapmaktı” dese de iş işten geçti.

İçişleri Bakanlığı, hemen yanıt verdi:

“Işıklarımız hiç sönmüyor!”

Takvim gazetesi “Seni o bayrak direğine asarlar” diye tehdit etti.

AK Parti ve MHP’li milletvekilleri istifa çağrısı yaptı.

Erdoğan, “Arzu ediyorsan siyasete girersin” dedi.

Enis Berberoğlu ve Osman Kavala ile ilgili hak ihlali kararları ile iktidarı öfkelendiren AYM’ye had bildirildi. Eski İstanbul Başsavcısı İrfan Fidan, gelenekler çiğnenerek, AYM’ye seçtirildi. AYM’de çoğunluk Erdoğan lehine değişti.

CAN ATAKLI DARBESİ

Bu darbe, gazeteci Can Ataklı’nın 4 Ocak 2021’deki YouTube videosunda gerçekleşti. Ataklı, darbenin yarar getirmeyeceğini vurgularken, “Bugünün koşullarında darbe yapabilecek kabiliyet yok” dedi.

AK Parti, 81 ilde suç duyurusunda bulundu.

Ataklı, ifadeye çağrıldı.

BAŞBUĞ DARBESİ

Bu darbe de eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un “Türkiye’de Güç Odaklarının Mücadelesi” adlı kitabı üzerine verdiği söyleşide yakayı ele verdi! Başbuğ, “Menderes 25 Mayıs 1960’ta Eskişehir’de erken seçim tarihini açıklasaydı 25 Mayıs büyük olasılıkla önlenebilirdi” dediği için iktidar ayağa kalktı.

Kitap incelense Başbuğ’un 27 Mayıs’ı eleştirdiği görülecekti.

Milli Savunma Bakanlığı, saat 00.00’da açıklama yaparak, “TSK millet iradesini hiçe sayarak, antidemokratik arayış içinde olanlara karşı mücadelesini sürdürmekte kararlıdır” dedi. Başbuğ’un ifadesi alındı.

ALLAH’IN BİR LÜTFU

AK Parti, iktidarda tutunabilmek için halkta güvenlik kaygıları yaratmak gerektiğine inanıyor. Bu iki şekilde gerçekleştiriliyor:

İlki terör tehdidi.

Diğeri darbe suçlaması.

İktidar, yasal eylemleri terör olarak nitelerken, darbe suçlamasını “Allah’ın bir lütfu” ve fırsat diye görüyor. CHP’lilerin, kararını beğenmediği AYM üyesinin, eleştirel gazetecilerin ya da emekli generallerin söz, yazı ve paylaşımından darbe iması çıkaran iktidar, siyasetin alanını dikenli tellerle örüyor. Tehdit yaratmayacak, hatta alternatif oluşturmayacak ‘yerli ve milli’ bir muhalefet olsun isteniyor.

Nitekim, emekli amiraller bildirisi de ‘olmamış darbeler’ gibi muhalefeti cezalandırmak için kullanılıyor.

Mümkünse Kanal İstanbul talanına kimse ses çıkarmasın.

Montrö’nün delinmesini alkışlasın herkes.

“Aksi halde...”

Sivilsen terörist, emekli askersen darbecisin.

Mahkemeye ve yargıca müdahale, siyasetçiye fezleke, muhalif kanala ceza, düşünce insanına dava üstüne dava yağıyor.

Bu sayede, cübbeli amiralle gün yüzüne çıkan TSK’daki tarikat örgütlenmesinin de üzeri örtüldü. Bildiriye imza atan 10 amiral günlerce gözaltına tutulurken, cübbeli amiral soruşturması bitirilemiyor.

Dahası, her olmamış darbeden sonra TSK, siyasete çekiliyor.

Darbe diye diye demokrasi yok ediliyor.