Elazığ, Doğu’nun Paris’idir.

Daha doğrusu eskiden öyle idi.

Neden böyle söylediğimi anlatacağım, ondan önce biraz bilgi vereyim.

Ben Elazığ’da yıllarca görev yaptım.

Bir ulusal gazetenin haber müdürlüğü  görevinde bulundum.

Gerçekten Elazığ, o yıllarda diğer Doğu ve Güneydoğu illerimizle kıyaslanmayacak derece huzurlu, sakin, modern, yeşillikli, tarihi, güzel, gezmekten, görmekten çok keyif alınan bir şehirdi.

Elazığ’a uzak yerlerden gelenler şehrin güzelliği ve huzur vericiliği nedeniyle gitmek istemezlerdi.

Ama aradan yıllar geçince gördüğüm Elazığ beni şoka uğrattı.

Elazığ’a yıllar sonra bir ziyaret nedeniyle gittim.

Kafamda hep o eski güzel Elazığ kalmıştı.

Bildiğiniz gibi Elazığ bir deprem geçirdi.

Tarihler 20 Ocak 2020’yi gösterdiğinde Elazığ, 6.8 şiddetinde  bir depremle sarsıldı.

Büyük yara aldı Elazığ.

Can kayıpları oldu.

40 insanımız yaşamını yitirdi.

Çok sayıda yaralımız vardı.

Ve tabi birçok ev, apartman hasar gördü.

Depremden sonra devlet yaraları sarmak için çalıştı.

Elazığ’da Cezaevinin karşı taraflarına TOKİ yüzlerce deprem konutu yaptı.

Bunlar gerçekten güzel konutlar ve devletin varlığını hissettirmesi adına önemliydi.

Bunlar güzel…

Fakat işin bir de ama’sı var…

O da şu:

Tamam güzel güzel TOKİ konutları yapılmış dış mahallelerine ama şehrin asıl vitrini olan ana cadde ve sokaklarında hala depremde yıkılmış konutlar, apartmanlar öylece duruyor.



Çok katlı apartman depremde ağır hasar almış ve öylece kalmış.

Şehrin en merkezi ana caddeleri yıkık dökük apartmanlar, evlerle dolu.

Molozlar dağ gibi yığılmış.

Anlaşılan depremden sonra devlet çalışmış ama belediye seyretmiş…



Bu molozları kaldırmak, ağır hasa r g ören apartmanları yıkarak yerlerine dönüşümlerini yapmak çok mu zor?

Bu arada bazı uyanıklar boş alanların bir kısmını molozlardan temizleyip otopark yapmışlar.

Halbuki orada depremde evi yıkılan vatandaşın evi yükselmeliydi.

Ancak bu yapılmadı.

Dar gelirli vatandaş, kentsel dönüşüm adı altında müteahhidin kucağına itilmek isteniyor ve vatandaştan ekstra 200 bin lira gibi paralar üstleniyor.

Oysa bu işleri Belediye, Rüstempaşa’daki kentsel dönüşüm gibi bir organizasyonla kentsel dönüşüme götürebilir ve bu işi de vatandaşı müteahhidin kucağına atmadan başarabilirdi.

Yıkım kararı verilen, kullanılamayacak durumda olan, her şeyden önemlisi çevrede insanlar için büyük sakıncala oluşturan bu ağır hasarlı binalar neden yıkılmaz, çirkinlik neden temizlenmez?

Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları’na bunu sormak isterim.

Bu kadar güzel ve önemli bir şehri bu kadar bakımsız ve kaderine terk etmeye kimsenin hakkı yok.

Elazığ Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları


Adı sonradan Bosna Hersek Caddesi olan İstasyon caddesinde, Akpınar Mahallesinde, Naimbey’de, Kültür ve Olgunlar Mahallelerinde böyle yıkık dökük apartmanlar, evler, molozlar, çirkin görüntüler var.

Sayın Başkan Şahin Şerifoğulları, bu çirkinliğe derhal bir son veriniz.

Belediye imkanlarınız eminim ki bunu sağlamaya yeterlidir.

Bir de iktidar partisinden olduğunuz için devlet de size mutlaka gerekli yardımı yapacak, tüm kamu kurumları gerekli desteği verecektir.

Elazığ’ın bu görüntüsü beni çok üzdü.

Tarihi ve kadim şehrimizi böyle çirkin görmek doğrusu beni çok yaraladı.

Ancak bundansonra bu konunun takipçisiyim.

Elazığlı dostlarımla birlikte, konuyu gündemde tutmak için  elimden gelen ne varsa yapmaya çalışacağım.

Fakat Elazığlılar’ın da artık seslerini daha gür çıkartmaları gerektiğini düşünüyorum…