Demokratik ülkelerde halk sandıkta ne diyorsa sonuç da öyle çıkar. Çünkü o ülkelerde yaşayanlar, seçim ve sonuçları ile ilgili herhangi bir usulsüzlük, yolsuzluk ihtimalini akıllarına bile getirmezler. Hatta seçim sistemlerini bile değiştirmezler. Ama bizde durum farklı tabii...

İktidara gelen parti, ömür boyu orada kalmak için devamlı seçim sistemleri ile oynayarak çözüm üretmeye uğraşırlar. Özellikle de AKP döneminde, kurumlar tek kişiye odaklı olduğu için verilmemesi gereken kararlar da verilebiliyor.

31 Mart 2019 yerel seçimlerinde İstanbul’u Sayın Ekrem İmamoğlu kazandı. Ancak 25 yıldır İBŞB Başkanlığı’nı yönetenler bunu bir türlü kabullenemedi ve seçim sonuçlarına itiraz etti. Seçim sonuçlarında tek yetkili olan YSK belki de dünyada örneği olmayan ve Guinness Rekorlar Kitabı’nı bile şaşırtacak bir kararla seçimin yenilenmesine karar verdi. Kararın gerekçesi ise kullanılan zarftaki oylardan sadece birinin tartışmalı, hileli kabul edilmesiydi. Seçim yenilendi, İstanbul halkı birinci seçimde 13 bin olan oy farkını 800 bine çıkartarak Sayın İmamoğlu’nu ikinci kez seçti.

Sen misin kazanan, ‘Sen kim oluyorsun da bizim elimizden bu kenti alıyorsun, sana göstereceğiz’ dediler ve Sayın İmamoğlu daha koltuğa oturdu oturmadı İBŞB şirketi Hamidiye suyunun kamu kurumlarına alınması engellendi. Amaç gırtlağına kadar borca batmış belediyeyi ekonomik açıdan daha da zora sokmaktı.

İmamoğlu ise genç ve liyakatli bir kadro oluşturdu. 20 yıldır alışık olmadığımız biçimde her şey şeffaf yapılmaya ve Belediye Meclisi toplantıları da TV’de yayınlanmaya başladı. Hiç hesapta olmayan Covid-19 salgını başlayınca, ülkeyi yönetenler büyük bir şaşkınlık içinde ne yapacaklarını şaşırdı. Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum ve beceriksiz bir yönetimin bu olağanüstü hali kısa sürede yönetemeyeceği aşikardı...

Sayın İmamoğlu anında iki yakada birer Sahra Hastanesi hazırladı. Bu olağanüstü bir hizmetti. Kısa sürede Covid’li hastalar için gereği yapılacaktı. Ama iktidar buna da ‘Siz kim oluyorsunuz, biz yapacağız’ dedi ve sarayı yapan inşaat şirketi Atatürk Havalimanı pisti üzerine (sözde hiç para almadan) Covid hastanesi yaptı.

Hatırlarsınız o dönemde Sayın İmamoğlu, Sahra Hastanesi için birkaç yer önermişti ama liderimiz kabul etmedi. Çünkü oranın adı ATATATÜRK HAVALİMANI idi. Sayın İmamoğlu, bu iktidarın pandemi nedeniyle zorda olan İstanbul halkına acilen parasal bir yardım yapamayacağı gerçeğinden yola çıkarak İstanbul halkından yardım için maddi destek istedi. Halk büyük bir özveri ile kısa sürede büyük bağışlar yaptı. O da ne? ‘Belediye bu işi yapamaz’ deyip yardım paralarına el koydular. Aynı yardım eskiden de yapılıyordu ama ona da engel oldular.

Tüm kamuoyunun da bildiği ve yandaş olmayan medya da Belediye’de yapılan  yolsuzluklar çarşaf çarşaf yazılıyordu. Belediye’deki yolsuzluk ve usulsüzlükler için suç duyurusunda bulunuldu. Sonuç? İçişleri Bakanlığı bu soruşturmaları kendi uktesine aldı. Soruşturmalardan ses seda var mı???  Yenikapı  Meydanı’na yüzlerce  usulsüz kullanılan otomobiller yığıldı. Bütün bunlar yapılırken İmamoğlu seçim döneminde verdiği sözleri yerine getiriyor ve öğrenci bursları, ücretsiz süt dağıtımı yapıyor, kreşler ve yeni halk ekmek büfeleri sayılarını artırmak için konuyu Belediye Meclisi’ne getiriyor ancak AKP ve MHP oyları ile reddediliyordu. 90’lı yıllardan beri taksi sayılarının artmadığı, bunun kent için artık büyük bir sorun olduğunu söyleyerek şimdilik 5 bin yeni taksi plakası önerildi ama yine Meclis’te AKP ve MHP oyları ile reddedildi.

Toplu taşımada otobüs ve metrobüslerin yenilenmesi için kredi bulundu ona da iktidar onay vermedi. En gülünç olanı ise metrolar konusunda yaşanıyor. Ulaştırma Bakanlığı yılların M (Metro) olarak kullanılan tabelalarını, kendi yaptıkları U tabelalarına döndürdüler.

Dünya ısınıyor, iklimler değişiyor, İstanbul’da gelecekte su sıkıntısı olmaması için çareler aranırken, illa da yapacağım (Kanal İstanbul’u) deniyor. Tüm bilim adamları bunun çok yanlış olduğunu, İstanbul’a su sağlayan barajların yok olacağı, Marmara Denizi’nde yaşamın ortadan kalkacağı, deprem tetikleyeceği söylenmesine karşın “çatlasanız da yapacağım” deniliyor.

Bu kent, kimsenin babasının malı değil. Bu kentin yerel yönetimleri, bu kentte yaşayan tüm insanların rahat ve mutlu yaşamaları için ayırım gözetmeden hizmet vermek seçilmiştir. Yerel yönetimler siyasete esir olduklarında hem kent hem de yaşayan insanlar mağdur oluyorlar. Özelikle son 15 yılda AKP’li yönetim imar konusunda İstanbul’a büyük zararlar verdi. Kent, betona gömüldü. Öyle ki, deprem toplanma alanları bile imara açılırken yetmiyor, kentin Akciğeri ormanlar ve yeşil alanlar da devamlı imara açılıyor. Her defasında ‘yatay mimari’ dediler ama gelin görün ki kent gökdelenlerle doldu.

Yönetenler; bu kente verdiğiniz zararların tümünü yazmaya kalksam inanın Ansiklopedi olur. Hiç düşünüyor musunuz sizin oylarınızın  neden eridiğini? Sanılmasın ki yoksulluk ve yolsuzluklar tek nedeni… Hayır! İBŞB’nin halkın yaşam kalitesini yükseltmek için yaptığı çalışmaları hep engelliyorsunuz. Bu engellemeler sadece bir kesimi değil size oy veren yurttaşların da zarar görmesine neden oluyor. Yapılan hizmetler kentte yaşayan tüm insanlar için. Siz sanıyor musunuz ki CHP’li belediyelere bakanlıkça verilmesi gereken yardımların iktidarca engellendiğini size oy veren seçmen bilmiyor. Ayrıştırın, sizden olmayan hiçbir kuruma ve bireye yaşam hakkı tanımayın, sonra da neden oylarımız düşüyor diye dertlenin. İstediğiniz kadar seçim sistemini değiştirin artık, faydası yok. Yerinizde olsam seçimi hemen yaparım, yapmaz 2022 yılı sonunu beklerseniz bugün yaptığınız araştırma sonuçlarının yarısını kaybedeceksiniz. İktidarınızın bugün geldiği durum için hiç kimseyi hedef göstermeyin, nedeni kendinizsiniz. Ünlü şarkımızdaki gibi “Kendim ettim kendim buldum”.

Her şehre üniversite deyip, çocuklar parklarda yatıyorsa ve siz bu duruma provokasyon diyorsanız “Yolun sonu görünüyor.”

Almanya, savaşı kaybedince yıkıntılar arasında dolaşan Şansölye bakın ne diyor?

SON SÖZ: “Umarım bir daha İsa bile gelse tüm yetkiyi bir insana verecek kadar aptal olmayız” CONRAD ADENAUER