Nihayet hepimiz insanız diyeceğimiz genel kalıp dışında pek çok benzerliğimiz var. İspanyolları severiz. Onlar da bize kem gözle, kötü niyetle bakmazlar.

Eğlenme fırsatı kollarlar.

Keyif düşkünüdürler.

Öğlen uykusuna yatarlar.

Yemek yapmayı ve yemeyi sever damak zevki peşine düşer; günde 2 defa kahvaltı yapar, akşam yemeklerini geç saatlerde uzattıkça uzatırlar. Bizim Anadolu folkloru gibi dünyaya ihraç edebildikleri dansları (flamenko) ünlü şairimiz Yahya Kemal’e: “Zil, şal ve gül; bu bahçede raksın bütün hızı... Aşkın sihirli şarkısı, yüzlerce dildedir... İspanya, neşesiyle bu akşam, bu zildedir...” şiirini yazdırdı. Bu şiirin şarkıya dönüşmüş büyüleyici sedasını Nesrin Sipahi’nin sesinden dinlediğimizde fiesta, La Tomatina Festivali, müzik, sanat, film, boğa güreşi, futbol birbirine bağlanarak canlanır.

★★★

Türkçe kolay öğrenilir.

İspanyolca da öyle...

Benzerliğimiz ve neredeyse kardeş kadar yakınlığımız “Barış- Dostluk- Ticaret Antlaşmasının” onay belgesinin İspanya Büyükelçisi tarafından Osmanlı Padişahı’na 1783 yılında sunulmasına kadar gider. 1980’lerin ortasında ise İspanya NATO’ya ve AB’ye katılınca dostluk zirve yaparak gelişti. İspanya Türkiye’nin demokratikleşme adımlarını ve AB’ye tam üyelik çabalarını hep olumlu yönde destekledi.

1989 yılında:

Dostluk

Antlaşması imzaladık.

2005 yılında:

Türk Cumhurbaşkanı ile İspanya Başbakanı “Medeniyetler ittifakına yeni boyut getirecek” adımı BM çatısı altında attılar. Son yıllarda komşularımız ve Avrupa ülkeleri dahil yanımızda duran bir tek İspanya ve Arnavutluk kaldı. Ve Ayasofya’nın zaten namaz kılınan bir ibadethane olmasına rağmen oy getirsin diye yeniden İslam ibadetine dönüştürülmesinde bile İspanya, “Ayasofya Türkiye’nin egemenlik meselesidir” diyerek destek çıktı.

★★★

Özetle:

Elmanın yarısı gibiydik.

Bıçak girdi aramıza (!)

İspanya Genelkurmay Başkanı General Miguel Angel Villaroya, “aşılama sırasını (protokolünü) çiğneyerek” kendisini öne geçirip aşı yaptırınca tepki çekti. Gazetelerden “eşitliği bozdu- başkasının hakkını çaldı” eleştirileri alınca ve sivil halktan da tepki gelince istifa etti. 45 yıllık komutan ve yine İspanyol Genelkurmayı’nda görevli bir jandarma yarbay ayrıca bir özerk yönetimin sağlık bakanı, iki hastanenin de iki müdürü “aşı sırası hırsızlığı yapıp erken aşı oldukları ortaya çıkınca” istifalarını verdiler. Üstelik İspanya Türkiye gibi “aşı siparişinde çuvallamış, aşı sıkıntısı çeken bir ülke” bile değil...

Bizde olacak iş mi!

Hak yedin.

Eşitliği bozdun.

Oğlunu kızını kayırdın.

Aşı nepotizmi yaptın.

Eleştirilerinden dolayı utanıp istifa eden bir tek örnek görmedik. İçlerinde iktidar partisi yöneticilerinin, milletvekillerinin, belediye eski başkanlarının aşı sırasında öne geçtiklerini gördük. Onlar “topluma örnek olmak için aşılandıklarını” gösteren fotoğraflar çektirip “aşı ayrıcalığı yaptıklarını” resmen ilan ettiler. İspanya, sosyal ve demokratik hukuk devletidir. İspanyol devletinin yönetim biçimi parlamenter monarşidir. Yani kralları var ve bir dönem Franko Faşizmi’nden geçmiş olmalarına rağmen “Tek Adamlı yönetime” eğilmeyi asla kabul etmediler.

Bak İspanya’ya!

Gör halini!

TARİHLE RÖPORTAJ (Unutkanlığa ilaç)



Elveda Anayasa Mahkemesi İrfan Fidan olayı!


Anayasa Profesörü Kemal Gözler, “Elveda Anayasa Mahkemesi İrfan Fidan Olayı” başlıklı çok değerli bir makale yayınladı. Türkiye’nin nereye gittiğini gerçekten anlamak isteyenler Kemal Gözler’in konuyu bütün boyutlarıyla inceleyerek, tarafsız bir yaklaşımla yazdığı yazısını “ANAYASA GEN-TR (Türk Anayasa Hukuk Sitesi) sayfasından okuyabilirler. Prof. Dr. Kemal Gözler, “Yargıtay tarihinde bir Yargıtay üyesinin Anayasa Mahkemesi’ne üye seçilebilmesi için Yargıtay’da ortalama dokuz yıl görev yapması gerekmiştir. İrfan Fidan’ın ise Anayasa Mahkemesi üyeliğine Yargıtay tarafından aday gösterilebilmesi için Yargıtay’da yirmi günden az bir süre görev yapması yetmiştir... Hukukun genel teorisine göre bir kanun maddesinin, o maddenin ulaşmak istediği amaca değil, bir başka amaca ulaşmak için kullanılmasına “kanuna karşı hile” denir... Anayasamız kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, demokratik devlet ve yargı bağımsızlığı ilkelerini öngörmüştür... Anayasamızda çeşitli makamlara verilen yetkilerin bu ilkeleri ortadan kaldırması amacıyla kullanılması “anayasaya karşı hile” oluşturur” tespitini yapıyor.