Bugün ve pazartesi günü yayımlanacak olan iki köşe yazısı ile OECD’nin vergi suçlarıyla mücadele için belirlediği 10 küresel ilkeyi dikkatlerinize sunacağım.

İlk olarak, 2017’de yayınlanan “Vergi Suçlarıyla Mücadele-10 Küresel İlke”, vergi suçlarıyla mücadeleye yönelik ilk kapsamlı kılavuzdur. Suçlanan vergi mükelleflerinin haklarına saygı gösterirken, vergi suçlarının belirlenmesi, soruşturulması ve kovuşturulması için verimli ve etkili bir sistem geliştirmek için gerekli yasal, kurumsal, idari ve operasyonel yönleri kapsayan 10 temel ilkeyi ortaya koymaktadır.

17 Haziran 2021’de OECD, bu rehberin ikinci baskısını yayımladığını duyurdu. Bu ikinci baskı; vergi ve beyaz yakalı suçları mümkün kılan profesyonellerle mücadele etmek ve varlıkların geri kazanılmasında uluslararası iş birliğini teşvik etmek gibi yeni zorlukları ele alıyor. Tüm kıtaların bu konuyla ilgili yargı sürecindeki tecrübelerinden yararlanan rapor; sanal varlıkların kötüye kullanılması, ortak görev güçlerini içeren karmaşık soruşturmalar, vergi suçları ve diğer mali suçlarla mücadelede yeni teknoloji araçlarının kullanılmasıyla ilgili başarılı örnek ülkelere de dikkat çekiyor.

10 Küresel İlke; vergi suçları ve yasa dışı finansal akışlarla mücadele için, tüm hükümeti kapsayan bir yaklaşım olan OECD’nin Oslo Diyaloğu’nun temel bir unsurudur.

Politika belgelerine yer verilmesinin yanı sıra, ikinci baskıya yargı bölgelerinin yerel vergi suçu uygulama çerçeveleri ve 10 Küresel İlke’nin uygulanmasında kaydedilen ilerlemeyi gösteren 33 ülke, bölüm olarak eklenmiş.

İŞTE İLK BEŞ İLKE


Bugün bu çok değerli 10 ilkenin beşine bir bakalım.

İlkelerin en başında doğal olarak “vergi suçlarının, suç sayılmasını sağlamak” geliyor. Vergi Kanunu ihlallerinin suç kapsamına alınmasını ve uygulamada etkili yaptırımların uygulanmasını sağlamak için, yargı yetkileri yasal çerçeveye sahip olmalıdır. Yargı makamları, bireyleri kovuşturmanın yanı sıra, vergi suçu işlemek için tüzel kişileri ve yasal düzenlemeleri de kovuşturabilmelidir. Örneğin; bir şirket tarafından vergi kaçakçılığının gerçekleştirildiği durumlarda, suçtan sorumlu olan belirlenebilir bir kişi olmayabilir. Suç eylemleri, şirketin temsilcisi sıfatıyla birden fazla kişinin üstlendikleri ortak eylemler nedeniyle gerçekleşmiş olabilir.

İkinci ilke, “vergi suçlarını masaya yatırmak için, etkili bir strateji geliştirmek”. Vergi suçlarına ilişkin yasanın etkinliğini sağlamak için, yargı bölgelerinin vergi suçlarını ele alacak bir stratejisi olmalıdır. Strateji, düzenli olarak gözden geçirilmeli ve izlenmelidir. Genel olarak gönüllü uyumu teşvik etmekten, kasıtsız uyumsuzlukla mücadele etmekten kaçınma ve ciddi suçlara kadar tüm uyumu kapsayan genel bir vergi uyum stratejisi olmalıdır.

Üçüncü ilke, “yeterli soruşturma yetkilerine sahip olmak”. Vergi suçlarını başarılı bir şekilde araştırmak için, yargı bölgelerinin uygun soruşturma yetkilerine sahip olması gerekir. Suçlular, davranışlarının suç mahiyetini saklamaya çalıştıkları için; Ceza Kanunu’nu uygulayıcı kurumlar, gerekli bilgileri elde etmek için uygun bir dizi soruşturma yetkisine ihtiyaç duyarlar. Özellikle vergi suçlarının soruşturulması bağlamında, finansal varlıkların kaynağını ve hareketini etkin bir şekilde araştırabilmenin önemli bir değeri vardır. Bu, dolandırıcılık komisyonunun kurulması ve varlıkların kendileri taşınmış olsa bile, bir aracı veya yardımcı rolünü belirlemek için gerekli olabilir.

Dördüncü ilke, “varlıkları dondurmak, el koymak ve müsadere etmek için etkili yetkilere sahip olmak”. Yargı yetkileri, vergi suçu soruşturması sırasında mal varlığını dondurma ve mal varlığına el koyma yetkisine sahip olmalıdır.

Suçlular, cezai soruşturma kurumlarının onları araştırdığının farkına varırlarsa fonları ve mülkleri kurumların ulaşamayacağı şekilde elden çıkarıp hızlı bir şekilde para transfer edebileceğinden, varlıkların dondurulması ve ele geçirilmesi söz konusu olduğunda, hız çok önem kazanabilir.

Beşinci ilke, “tanımlanmış sorumluluklara sahip bir organizasyon yapısı oluşturmak”. Hükümetler, vergi suçları ve diğer mali suçlarla mücadele için tanımlanmış sorumluluklara sahip bir organizasyon modeline sahip olmalıdır. Net bir organizasyon modeline sahip olmak önemlidir. Çünkü bu organizasyon modeli, çabaların tekrarlanması riskini ve kolluk kuvvetlerindeki boşlukları azaltabilecek ve sorumlulukların verimli bir şekilde tahsis edilmesini sağlayacaktır. Net bir organizasyon yapısı, kaynakların kullanımı ve stratejilerin uygulanması için daha fazla şeffaflık ve hesap verebilirliğe izin verdiği için de önemlidir.