Yıl 1979, aylardan Ocak...

Ankara-Etimesgut’taki Behiçbey İstasyonu yakınlarında iki tren çarpışıyor.

33 yurttaşımızın hayatını kaybettiği, çok sayıda yolcunun da devrilen vagonlar altında kaldığı kaza sonrasında TRT ekipleri hemen olay yerine gidiyor.

Kesintisiz yapılan canlı yayınlar arasında TRT muhabiri Güntaç Aktan da kazazedelere mikrofon uzatıyor.

★★★

Türkiye kayıplara ağlarken Güntaç, rayların arasına sıkışıp kalmış, sadece başı görünen ve iniltilerle kurtarma ekiplerine sesini duyurmaya çalışan bir yaralıya soruyor:

“Geçmiş olsun, önemli bir kaza geçirdiniz. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?”

Cevap yerine inilti geliyor. Ama Güntaç ısrar ediyor:

“Nasılsınız?..”

Acılar içindeki talihsiz kazazede güçlükle dudaklarını aralıyor:

-Nasıl olduğumu görüyorsunuz!.. Ö-l-ü-y-o-r-u-m!..

Olayın daha da vahim yanı, bu röportaj, akşam haberlerinde aynen yayınlanıyor!..

★★★

Gelelim günümüze...

Sedat Peker’in her videosunda dile getirdiği iddialar, sistemdeki çürümenin vardığı tüyler ürperten boyutu gözler önüne seriyor.

Mafyatik ilişkiler, uyuşturucu-kara para bağlantıları, vurgunlar, peşkeşler, çökmeler ve bu karanlık ilişkiler yumağında çıkar için yer aldıkları öne sürülen siyasetçiler ve bürokratlarla ilgili dudak uçuklatan olaylar, her videoda birbirine eklenen zincirin halkaları gibi çoğalıyor...

Videolarda adı geçenler ise kendilerini aklayacak çabaları gerçekleştirmek yerine, suskunluk içinde kalıp süreci geçiştirmeyi tercih ediyorlar!

Ayrıca Meclis çalıştırılmıyor, yargı harekete geçirilmiyor.

Meclis Soruşturma Komisyonu kurulmuyor, savcılar dudak uçuklatan iddialara el atmıyor!..

★★★

Suskunluk sarmalı, bana tren kazası sonrası rayların arasına sıkışıp kalmış, iniltilerle kurtarılmayı bekleyen kazazedeyi hatırlatıyor.

Çünkü çürümüş sistem adeta can çekişiyor!..

Nereye dokunsanız elinizde kalıyor!..

O halde hiç zaman geçirmeden topyekun bir çabayla bu kötü gidişi durdurmak, sistemi kurtarıp sağlığına kavuşturmak gerekiyor.