Alman Grimm Kardeşler’in Kırmızı Başlıklı Kız hikayesini dünün ve bugünün çocukları iyi bilir. Fakat ben size bir Türk hikayesi, Kırmızılı Küçük Kız’ı anlatacağım. Bu hikayede Sedat Peker var, cesaret var, çocuklar var, gençler var, abiler, ablalar, anneler, babalar, büyük anneler, dedeler var, para var, dünya var, Türkiye var, gelecek var, kaygılar var ve hatta ümit bile var...

***

Bu dünyadan geçen her insanın en güzel yaşam aralığı çocukluk zamanı... Sedat Peker’in dediği gibi, yaşı 40’ın üzerindekilere çocuklukları sorulduğunda önce derin bir ahh çeker, sonra da “nerede o güzel kaygısız günlerimiz” derler.

Onlar öyle der de, bugün çocuk olanlar peki?

İnsan yaşamının fiziksel, sosyal, duygusal gelişiminin temellerinin atıldığı yıllarda çocuklar çevrelerini tanır, ilişkileri kavramaya başlar, tanık oldukları olaylara bakış açısı geliştirip yorumlamaya çalışırken, karşılaşılan ‘diğer’ koşullar bir başka gelişmeyi tetikler: Kaygı!

Doğal ve doğal olmayan gelişmeler, yaşanan olumsuzluklar, ekonomik sıkıntılar, refahı tehdit eden her durum büyüklerde olduğundan daha derin izleri minicik yüreklerde bırakır.

Çevremizdeki ‘kaygı arttırıcıları’ görmek için memleketin son 20 yılına şöyle bir bakmak yeter... Bu ülke çocuklarının kaygı belgesi bile var! Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu’nun dünya çapında yaptığı çocuk refahına ilişkin son araştırmasında yaşları 15’e kadar olanlara, “hayatınızdan memnun musunuz” diye sorulmuş. Ankete katılan ülkeler arasında Türkiye sonuncu!

Yani, bugün çocuk olanlara yıllar sonra çocukluk dönemleri sorulduğunda derin bir ahh çekecekler ama, “Nerede o kaygısız yıllarımız” demeyecekler. O kesin!

Nereden mi biliyorum? Şuradan...

İnternette bulursunuz mutlaka, kahramanımız Bursa Osmangazi Meydanı’ndan geçiyordu. O oralardayken,  bir muhabir de yurttaşlara mikrofon uzatıp ekonomi nasıl diye soruyordu. Kimi, “Valla ekonomi şahane şahlandı” diyor, kimi de durumun vahim olduğunu anlatıyordu. Bu sırada uzun saçları, kırmızı tişörtü, ağzını burnunu iyice kapatan kırmızı maskesi ile bir kız çocuğu, kalabalığa yaklaşıp, tıpkı sınıfta öğretmeninin sorusuna yanıt verecekmiş gibi parmak kaldırıyor! Konuşan yurttaşın sözünün bitmesiyle de araya girip soruyor: “Bir şey diyebilir miyim?”

Muhabir, “söyle canım” diyerek mikrofonu ona uzatıyor. Küçük Kırmızılı kız doğrudan konuya giriyor:

“Benim babam emekli. Emekli maaşı 2 bin lira alıyor. Benim annem çalışmak zorunda kaldı. Küçükken(!) bana annem bakıyordu. Ben şimdi büyüdüm, kardeşlerime bakıyorum... Kardeşlerim 7 yaşındalar, onlara bakıyorum, kendi kendimize bakıyoruz...”

Muhabir elinde mikrofon şaşkın, oradaki kalabalık şaşkın fakat Kırmızılı Küçük Kız şaşkın değil, kaygılı... Kaldığı yerden devam ediyor:

“Babamın emekli maaşı 2 bin lira. Kime yetsin 2 bin lira? Biz 5 kişilik bir aileyiz. Annem, çalışmaya girdi şimdi. Emekli maaşı yetmeyince babam yine çalışmaya başladı. Kardeşlerim de bu sene okula başlayacaklar!”

Muhabir güçlükle araya girip Kırmızılı Küçük Kıza soruyor, “Sen okuyor musun?” Yanıt, “Evet” oluyor.

Muhabir karşısındaki kararlı kızdan öylesine etkileniyor ki, “Ve şu anda bunları düşünüyorsun... Kaç yaşındasın sen” diyor.

Az önce ‘ben şimdi büyüdüm, 7 yaşındaki kardeşlerime bakıyorum’ diyen kırmızılı kız yanıt veriyor: “Altıncı sınıfta okuyorum, 11 yaşımdayım...”

Muhabir hala olayın şokunda, bir kez daha soruyor: “Altıncı sınıftasın ve bunları düşünüyorsun öyle mi?”

Sadece 11 yaşında olan, uzatılan mikrofona içinde bulunduğu durumu, minicik yüreğinde kopan fırtınaları dile getiren, 2 bin lira maaşın yetmeyeceği, iki küçük kardeşinin yakında okula da başlayacakları kaygısını iliklerinde hisseden Kırmızılı Küçük Kız, sona sakladığı lafını koca bir kaya gibi memleketi idare edenlerin, ısrarla memleketin düştüğü hali görmek istemeyenlerin kafasına atıp, şunu diyor: EVET, ÇÜNKÜ HALİMİZ BU!

***

20 yıllık iktidarın özetini henüz altıncı sınıfa giden bir kız çocuğu, bu sözlerle yapıyor! Kırmızılı Küçük Kız, duruşu ve sözleriyle beynimizde 2023 mumluk ampul yaksa da, yapılacak ilk seçimde sandığa gidip kendisi ve memleketimizin geleceği için oy kullanamayacak. Çünkü o, 2010 doğumlu bir Alfa Kuşağı... Fakat hikayenin ümitli kısmı da var.

Onun, ‘kime yetsin ki 2 bin lira maaş’ diyecek X Kuşağı babası, tek maaşla, 2000 lirayla geçinmenin mümkün olmadığını bilerek üç küçük çocuğunu evde yalnız bırakmak zorunda kalan Y Kuşağı annesi var! Yaşadığı gelecek kaygısından gencecik yaşta uykuları kaçan ve yapılacak ilk seçimde ilk kez oy kullanacak Z Kuşağı ablaları, ağabeyleri var. 2021 yılına kadar sabırla güzel bir gün bekleyen, bula bula kaygılı, kırgın, karamsar ama fena sorular soran torunlar bulan en deneyimli iki kuşak daha var...

X, Y, Z ve milyonlarca görmüş geçirmiş kuşak yani!

Kırmızılı Küçük Kız gibi Alfa’ların 11 yıl gibi kısa bir sürede görüp, anlayıp not verip haykırdığı gerçekleri geç de olsa onlar da görür elbet...