CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, Samsun’daki Atatürk Anıtı’na yapılan saldırıyı kınadı. Altay, şunları söyledi:

* Sabaha karşı Samsun'da vahim bir olayla karşılaştık. Atatürk Anıtı’na çirkin bir saldırı ve tecavüzde bulunuldu. Bu anıt alelade bir anıt da değildir. Bu anıt onur anıtıdır ve sadece Samsun için değil, 84 milyon için ve 81 vilayetimiz için özel, simgesel değeri olan da bir anıttır.

* Kurtuluşumuzun, başkaldırımızın sembolü ve simgesidir. Bu anıta bir sapığın, bir meczubun, bir şuursuzun yaptığı saldırı için cesareti kimden aldığını herkesin bir dakika düşünmesini istiyorum.

* Samsun Meydanında Atatürk Anıtı'nı yıkmaya teşebbüs eden meczup sapığın, bu cesareti hangi uygulamalardan, hangi söylemlerden aldığını milletimizin düşünmesi gerek.

* Atatürk'e dil uzatmak, heykellerine saldırmak, Atatürk'ü ve silah arkadaşlarını karalamak bu ülkede yapılabilecek en büyük nankörlüktür, en büyük şerefsizliktir, ihanettir. Hükümetin ve AK Partili yöneticilerin sadece polisiye tedbirlerle değil, söylem ve eylemleriyle de daha dikkatli davranmalarını da buradan bir tavsiye ediyorum.

"AKILDIŞI-BELALTI YÖNTEMLER FETÖ İLE ORTAKLIĞIN ÜRÜNÜ"

Altay'ın konuşmasından öne çıkanlar şöyle;

* Ahlak dışılığa örnek çok... Mesela Erdoğan Kamu Personeli Seçme Sınavında alanında Türkiye birincisi olan gencimizi mülakatta elemek ahlak dışılıktır, nokta. Ahlak dışılıktır Erdoğan, bunu sen yapıyorsun. Türkiye de birinci adam çocuk, sen bunu mülakatta ‘yandaş değil’ diye eliyorsan, bundan daha ahlaksız bir şey olmaz.

* Başka bir ahlaksızlık söyleyeyim. Milletvekilleri müftülere torpil yazıları göndermiş. Yahu imamlık için, müezzinlik için gerekli standartlar, şartlar bellidir, müftülüklerimiz bunu en güzel şekilde halleder.

* Demirel'in bir lafı vardır: ‘Mahkemeye siyaset girerse adalet kalmaz, camiye siyaset girerse ibadet kalmaz’ diye. İşte bu, girmiş; camiye, Diyanet'e, müftülüğe baskı var baskı. Diyanet İşleri Başkan müftülere bir yazı yazsın, ‘mülakatlar ile ilgili siyasetçilerden size gelen talepleri yırtın atın’ desin. Böyle bir şey olabilir mi ya?

* Siyasetçi müftüye yazı yazacak, bunu işe al. Ne olarak? Hem de din görevlisi olarak ya. Hayır, hiçbiri makul değil, hiçbiri makul değil. Ama bu daha ayıp bir şey ya.

* Allah ile aldatmanın AK Parti'de özel bir vasıf ve nitelik olduğunu, AK Parti'nin fıtratında olduğunu hep söyleyegeldim ama tablo maalesef bu.

"BELALTI TACİZİN EMRİ SARAYDAN MI?"

* Şimdi bel altı da bir şey söyleyeyim: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı'nın MOBESE ile izlenmesi işte budur. MOBESE ile bir belediye başkanı izlemek -işte bel altılık diyor ya Tayyip Erdoğan, muhalefetin yöntemi diyor. Aynaya bakmış, aynada kendisini muhalefet gibi zannetmiş herhalde. Bel altılık işte budur, MOBESE ile karşı rakip siyasetçileri izlemektir.

* Ben şuna şaşırdım: Ben bu işleri Süleyman Soylu yaptı, emirleri o verdi zannetmiştim, yanılmışım. Ak Parti Grubunun dün Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde bu genel görüşmeyi reddetmesinden anlaşılıyor ki, Ekrem İmamoğlu'na yönelik yapılan bu bel altı tacizin emri saraydan verilmiş. Erdoğan'a şunu hatırlatmak isterim: Siyasette ve toplumsal yaşamda akıl dışılık, ahlak dışılık ve bel altılık, bel altı yöntemler FETÖ ile birlikte Türkiye'de icat ettiğiniz işlerdir.

* Bugün Türkiye'de siyaseten, sosyolojik olarak bu akıl dışılık, ahlak dışılık ve bel altı yöntem kavramlarını Türkiye'nin başına bela eden senin FETÖ ile ortak olduğun dönemdir. Güya FETÖ bitti ama FETÖ'vari taktikler, FETÖ yöntemleri AK Parti'de aynı şekilde devam ediyor.

"KAVALA TUTUKLU DEĞİL REHİN"

* Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Osman Kavala ile ilgili ihlal sürecini resmi olarak başlattı. Erdoğan diyor ki: ‘Bizim mahkemelerimizi tanımayanları, ben hiç tanımam’ diyor. Peki Osman Kavala ile ilgili verilmiş bir mahkeme kararı var mı?

* An itibariyle var, var arkadaşlar var; bir tane var beraat kararı var. Kavala beraat ediyor, sonra başka bir uyduruk soruşturma evrakı ile Kavala tekrar tutuklanıyor ve 1555 gündür, yani 4 yıldır içerde yatıyor adamcağız. 4 yıldır... 4 yılda bitmeyen dava olur mu? Nasıl bir iştir?

* Kavala bir tutuklu değil, Kavala bir rehin. Erdoğan'ın bir inat uğruna, bir husumet üzere, Kavala'ya olan özel kini ile Erdoğan'ın talimatıyla cezaevinde tutulan bir rehin.

"KILIÇDAROĞLU’NA AİHM TAZMİNATINI NEDEN ÖDEDİN"

* Peki Erdoğan, ‘AİHM'i ben tanımam’ diyorsun. Şimdi soruyorum sana: Sen AİHM'e niye gittin? Kaç defa gittin? Erdoğan AİHM'e 1999-2002 arasında tam 3 defa başvurdun, 3 defa. Birinde adil yargılama talebinde bulundun, birinde de milletvekili adayı yapılmadığın için koşa koşa AİHM'e gittin. Nasıl olacak?

* Sana gelince hem cam kenarı, hem hostes koltuğu, muhalefete gelince otobüsün bagajı öyle mi? Böyle bir şey olmaz. Sen AİHM'e gittin ve oradan medet umdun. Haklıydın orada. Anayasa’yı okudu koşa koşa ayağına nişadır sürülmüş gibi AİHM'e gitti, fırladı gitti.

* Şimdi Osman Kavala da doğal olarak gitti. Erdoğan genel başkanımıza tazminat davası açtı. Mahkemeler Genel Başkanımızı mahkum etti. Genel Başkanımız da AİHM'e gitti. İHM, Genel Başkanımıza 13 bin avro tazminat ödenmesine hükmetti. Erdoğan Kemal Kılıçdaroğlu 13 bin avroyu niye tıpış tıpış ödedin? Hani tanımıyordun? Hani AİHM kararları seni bağlamıyordu. 13 bin avroyu -cebinden ödemedi tabi- devletten tıpış tıpış Kemal Kılıçdaroğlu'na ödedi. Hani tanımıyordun Erdoğan?

"ERDOĞAN DEMOKRASİ İLE GİDECEK"

* Bugün Genel Başkanımız bir saat önce çok güzel bir şey söyledi. Erdoğan’ın AİHM süreci konusundaki açıklamaları ile bir şey söyledi: ‘Demokrasinin olmadığını Türkiye'de biz biliyoruz. Ama Erdoğan bu uygulamalarıyla dünyaya Türkiye'de demokrasi yok ilanı veriyor. Dünyaya Türkiye'de demokrasi yok beyanı veriyor’ dedi Genel Başkanımız.

* Ama bunu derken herkesin umutlu olmasını tekrar rica ediyorum. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak her şeye rağmen Erdoğan'ı demokratik kurallar içerisinde, demokrasi içinde oradan aşağı indireceğiz ve o gün Türkiye'ye gerçek anlamda bir demokrasiyi, gerçek demokrasiyi getireceğiz. Hiç kimsenin en ufak bir kuşkusu olmasın diye tamamlayalım arkadaşlar.