Arkadaşım bir YouTube videosu gönderdi. Başlığı “Tozkoparant: Rantsal Dönüşüme Karşı Bir Dayanışma Hikayesi” idi.

“Dayanışma TV” hesabından yayınlanan video, İstanbul Güngören’deki Tozkoparan Mahallesi’nin “Kentsel Dönüşüm” adı altında “Rantsal Dönüşüm”e tabi tutulmasının hikayesini anlatıyordu.

Sonda yazacağımı baştan yazayım:

Videonun benim açımdan bir kez daha ortaya çıkardığı gerçek şu:

AK Parti iktidarı, inşaat ve rant deyince kendinden geçiyor. Gözleri ne halkı görüyor ne yeşili ne mahalleyi ne kültürünü.

Bir yerde yüksek rant gördülerse vay oranın haline!

Üzerinde yaşayan insanların (Yeşilçam sinemasının kült filmlerinden “Neşeli Günler”deki gibi) dayanışmayla, paylaşımla, iyilik hissiyatıyla karşımıza çıkan mahalle kültürünü tam anlamıyla yaşatmasının hiçbir kıymeti olmaz onlar için.

Doğrudan “Kime yaptırırız, kaç daire çıkar, kaça satarız, kaç lira kazanırız?” diye düşünürler.

Zerre estetik anlayışları yoktur. Nitelik kimsenin umurunda olmaz.

★★★

Tozkoparan’ın TozkopaRANT olmasına neden olan süreç de aktardığım kalıba bire bir uyuyor.

Olay 20 Nisan 2020 günü başlamış.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, memleketin onca işiyle uğraşırken, araya “çok önemli” bir karar sıkıştırmış.

O kararla, üzerinde binlerce insan yaşayan iki mahallede 10,4 dönümlük bir arazi “riskli alan” ilan edilmiş.

Riskli alan denince, deprem ihtimali ve neden olacağı yıkımı anımsayan bir insanın içinden “Ne düşünceli bir yönetim. Halk deprem riskiyle karşılaşmasın diye önlem alıyor” demek geliyor.

Ancak deprem bir “ihtimal”ken, bu tür rant kararlarının neden olacağı yıkım “kesin” oluyor. Bu yüzden de karar vericilerin bu kadar iyi niyetli olmadığını anlamak zor olmuyor.

Zira Tozkoparan halkının kararı alanların iyi niyetli olmadığını anlamaları da uzun sürmemiş.

Rantçıların işi acele!

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hemen harekete geçmiş. 30 Eylül 2020 günü imar planlarını onaylamış. Mahalle muhafazakar bir mahalle. İki kişiden biri AK Parti’li belediye başkanına oy vermiş.

Başkan da muhafazakar tabanına yüz çevirmiş ve hemen yıkım süreçlerini başlatmış. Aralık 2021’de mahalle sakinlerine yıkım kararları gönderilmiş ve tahliye istenmişti.

★★★

İzlediğim videonun girişinde benzer konulu Yeşilçam filmlerinden kesitler de vardı.

Videonun devamını izleyince, Tozkoparan’da bakanlık ve belediye üzerinden devletin yaptıklarının, Yeşilçam filmlerinde (Ali Şen, Hayati Hamzaoğlu, Turgut Özatay gibi aktörlerin canlandırdığı) kalantor müteahhitlerin ya da kötü karakterlerin yoksul insanların evlerini yıkıp yeni siteler dikmek için yaptıklarından çok da farklı olmadığını gördüm.

Gerçek hayatta da filmlerdeki gibi kötülerin karşısında her zaman iyiler oluyor ve mücadeleyi hiç bırakmıyor.

Tozkoparan halkı da aynı o filmlerdeki gibi bir araya gelip müteahhitlerin temsilciliğine soyunan Bakan ve Belediye Başkanı’nın karşısına dikilmiş. Örgütlenmiş, mahkemelerin kapısını aşındırmış.

Yeşilçam filmlerinde Hulusi Kentmen gibi bir yargı mensubu ya da polis karakteri devreye girip mahalle halkının yanında duruyor hep.

Gerçek olayda da mahkemeler aynı işlevi görebiliyor.

Tozkoparan’da da 13. İdare Mahkemesi, Bakanlığın 30 Eylül 2020 tarihli kararının yürütmesini durdurmuş mesela. Danıştay ise Bakanlığın imar planını iptal etmişti.

Yeşilçam filmlerinde kötüler durur mu?

Hemen yeni yollar arar, yeni planlar yaparlar.

Videodan gördüm: Güngören Belediye Başkanı da “Ne yaparsanız yapın bizi engelleyemeyeceksiniz” diye halkı tehdit etmekten geri durmamış. Vatandaşların elektrikleri suları kesilmiş. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı mahkeme kararlarının etrafından dolanmak için yeni planlar yapıp onaylamış.

★★★

Yeşilçam filmlerinde genelde mücadeleyi iyiler kazanır, kötüler havlu atar ve film mutlu sonla biter.

Ancak gerçek hayatın örgütlü kötüleri kolay kolay havlu atmaz.

Mücadele eden iyilerin gücüyle devletin gücü arasında büyük bir uçurum vardır çünkü. Tozkoparan’da Bakanlık da Belediye de ranttan vazgeçmedi. Yeni planlar yeni kararlar mahalleye giren dozerleri izledi.

Filmin sonunda Tozkoparan büyük ihtimalle TozkopaRANT olacak.

Zira Yeşilçam Yeşilçam olalı böyle örgütlü kötülük görmedi!