Bugün size, adı lazım değil, önce bir iktisat profesörünü tanıtacağım. 1974 doğumlu bu bilim insanı, 1995’te ODTÜ’den mezun olduktan sonra ABD’nin itibarı yüksek “Ivy League” üniversitelerinden birinde doktora yapmış. Akademi ile uygulamalı iktisadı birlikte yürütmüş. IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlarda “baş ekonomist” olarak çalışmış. Avrupa Merkez Bankası’nda da görev almış. Zaman zaman Türk üniversitelerinde de dersler veren bu hocamız, halen araştırmalar yapıp makaleler yazıyor. Kendisi şu sıralarda orta karar bir ABD üniversitesinin de kıdemli profesördür. Şunu kabul edelim ki; bu bilim insanının iktisat bilgisi tartışılamaz. Tehlikeli bir “enflasyon-devalüasyon” kısır döngüsüne paçayı kaptırmış ekonomimize çıkış yolunu gösterecek birkaç kişiden biri, o olabilir. O da böyle düşünmüş ve oturmuş “Türkiye’nin riskli enflasyon deneyi” başlıklı bir “yol gösterici” makale yazmış. Kendi kendime “Bu büyük hocanın makalesini sindire sindire oku, kurtuluş yolunu öğren ve okurlarına anlat” dedim.

BORÇLUSUN, BORÇLU KAL

Makaleden üç cümle aktaracağım.

1. Reel faizleri düşürmek, Türkiye gibi ekonomik büyümesini finanse etmek için sürekli cari açık veren (dış borç alması gereken diye okuyun) bir ülke için büyük bir sorundur.

2. Hızlı büyümeyi finanse etmek için yurtiçi ve yabancı tasarruflara ihtiyaç duyan bir ülkenin tasarruf sahiplerine, eksi getiri sunma lüksü yoktur. (Hatırlatma. Türkiye, halen kendisine dolarla borç verenlere eksi değil, artı %6 gibi fahiş faiz veriyor.)

3. Büyümesini yabancı tasarruflarla finanse eden küçük ve açık bir ekonomi, güvenilir bir para politikası olmadan (Merkez Bankası faizleri yükseltmeden diye okuyun) ne enflasyonla mücadele edebilir ne de parasının değer kaybını durdurabilir.

OSMANLI EKONOMİSİ

Osmanlı atalarımız da bu hoca gibi düşünüyordu. Haddimizi bilelim, hayale kapılmayalım, diyorlardı. Biz, dış borç almadan ne harp gemileri alabilir, ne limanlar ne de demiryolları inşa edebiliriz. Elektrik santrallerine ve muhteşem saraylara sahip olamayız. Bizim “hızlı” kalkınmamız için tek yol “dış borç almaktır”. Eksik olmasınlar, büyük devletler borç para bulmada bize yardıma hazırdır. Tek istekleri “yüksek faiz”dir. Bu da İslam’a aykırı değildir. Şeyhülislam Ebussuud Efendi bunun icazetini çoktan vermişti. Aklı başında olan herkes aynı şeyi söylüyordu. Verin yüksek faizi, alın dış borcu, kalkının hızla. Bu iş bu kadar basittir... Aradan 160 yıl geçti, düstur değişmedi. AKP, Babacan ve ekibi sayesinde dıştan borçlanmanın destanını yazdı. Sakın yanlış bir zehaba kapılmayın, AKP bu yoldan vazgeçmedi. Mesela şu günlerde Antalya limanından devletin 20 yıl boyunca alacağı gelirler temlik edilerek, dış borç alma müzakereleri yürütülüyor. Sadece yol kazası yüzünden dış borç bulvarı tıkanınca “heterodoks” sokağına sapıldı. İlk fırsatta dış borca yumulacaklardır. Gelelim benim cevabını çok merak ettiğim soruya... Kısmet olur da “Millet İttifakı” iktidara gelirse, acaba onlar “dış borçla hızlı kalkınma” politikasından vazgeçecek mi?

Son söz: Bilim, yön göstermez yol gösterir.