Sonunda Sayıştay’a da verdiler ayarı... Ey Sayıştay... Sen kimsin ya? Necisin? Haddin mi usulsüzlükleri ortaya çıkarmak? Sana mı kaldı günah işleme, haram yeme özgürlüğünü kısıtlamak?

Yahu böyle yolsuzlukları yayınlarken biraz dikkat edilmeli... Zor duruma sokuyorsun yönetenleri... Bunun okuyanı var. Okuduğunu anlayanı var. Maazallah... Ya bu durum herkese bulaşırsa?

★★★

Neyse ki bu durum anlaşıldı ve aşıldı. Kan değişimi gerçekleşti.

AKP üyesi ve hatta Bolu’dan AKP milletvekili adayı olmasının ardından Cumhurbaşkanlığı tarafından Millî Savunma Bakanlığı Tedarik Hizmetleri Genel Müdürlüğüne getirilen kişi Sayıştay Başsavcılığı’na atandı.

Yani yönetimin harcamalarını denetleyecek. Usulsüzlükleri tespit edecek. Vurgunların-yolsuzlukların araştırıp, dava açılmasına karar verecek.

Tanımam, etmem ama etik bir atama olduğunu da söyleyemem.

★★★

Sahi, kim gelse ne fark edecek ki? Bugünün şartlarında Sayıştay’ın birçok kuruma erişimi zaten yasaklanmış durumda. Çoğu kurumda denetimler usulen yapılıyor. Sayıştay görevlilerinin kapıdan girişine bile izin verilmiyor.

Sayıştay’ın denetime dair görüşü genelde bir paragraftan oluşuyor; “İlgili kamu idaresi Sayıştay’ın istediği hesap ve bilgileri Sayıştay’ın istediği formatta vermediğinden bu denetim yapılamamıştır!” deniliyor.

Savaşın kaybedeni Türkiye ekonomisi!


İstatistik Kurumu’na göre enflasyon temmuzda yıllık yüzde 79.60 oranında arttı. Üretici enflasyonu yıllık yüzde 144.67’ye çıktı. Adına Üretici Enflasyonu dedikleri bildiğin sokak enflasyonu.

Rusya, Ukrayna’ya şubat ayında saldırdı. Yaklaşık 7 aydır savaşıyorlar. Ukrayna’nın yarısı yıkıldı, Rusya ağır ambargolar altında kaldı.



Enflasyon Rusya’da yüzde 15.9 oranında... Ukrayna’da yüzde 21.5’a çıktı. Bizde ikisinin toplamının iki katından daha fazla enflasyon var!

Ülkeyi savaşa girmişten beter yönetip bu hale getirmek için sadece ekonomi bilmemek yeterli olmaz. Başka meziyetler de gerek...

İktidarın rol modeli benmişim!


Üniversiteyi bitirdim, Amerika’ya gittim. Staj süreci şu bu derken gerekli lisanları alıp çalışma iznine uygun hale geldim. İş başvurularını yaptım. Cevap beklerken bir gece aniden orada sıkıldığımı hissettim. Türkiye’ye dönmeye karar verdim.

Evi de sanki yıllar boyunca yaşayacak gibi düzmüşüm... Servet dökmüşüm. Yatak, yorgan, televizyon, telefon... Ne varsa fiyatına bakmadan sattım. Peki bunları neden anlattım?

İktidar, Hazine ve Milli Emlak’a ait arazileri aynı benim yaptığım gibi satışına devam ederken, şimdi de Devlet Demiryolları’nı holdingleştirip parçalayarak satma hazırlığına girişti. Yük ve yolcu taşımacılığının, hızlı trenlerin, TCDD limanlarının satışı da söz konusu...



Daha önce 49 yıllığına yabancı ülkelere, şirketlere devretmeyi içeren düzenleme Anayasa Mahkemesi’nde ‘oy birliği’ ile iptal edilmişti. Holdingleşirse hikaye değişir, iptal yolu kesilir. Sata sata bitirilir.

Hayırdır, yolculuk mu var?

Birileri semirir diğerleri fakirleşir


Bir ülkede yolsuzluk çok ciddi boyutlara ulaşmışsa yoksulluk kaçınılmazdır. Fakir ülkelere bakın hemen hepsinin yöneticileri yolsuzluğa bulaşmıştır.

Her daim belirli bir zümre semirir halk fakirleşir. Kaçınılmazdır. Bahane bulunamazsa din kullanılır. Değişmezdir. Modern bilim yerine ideolojiyi öne çıkartıp safsatayı yüceltmelerine izin verirsen geçmiş olsun şimdiden... Bahaneler tükenmiş, iş pişkinlik aşamasına gelmiştir.

Bu güruha ülke emanet edilmeye devam edilirse gelip gelebileceğin yerin burası olduğunu da sanma sakın... Beterin de beteri olduğunu öğrenmen çok yakın!