Boğaziçi Üniversitesi’nin bitişiğinde Aşiyan mezarlığında bir şair yatıyor. Bu şair 104 yıl önce; “Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynuma; Fikri hür- irfanı hür- vicdanı hür şairim” diye yazmış.

Yılmadılar.

Yorulmadılar.

Susmadılar.

Boğaziçi Üniversitesi kötülüğe eğilmedi. Boğaziçi Üniversitesi’nin öğretim üyeleri ile öğrencilerinin 5 yıl 10 ay önce 12 Temmuz 2016 gününden beri savundukları seçimdi. Rektör seçimle gelsin. Ayrıcalık istemediler. Kayırma talep etmediler. İsim de dayatmadılar.

Seçim yapılsın.

Rektör seçimle gelsin.

İstediklerinde bir kötülük yoktu. Cumhurbaşkanı ise “seçimle geleni” kararnameyle görevden alıyor ve yerine tepeden kendisi rektör atıyordu.

★★★

Unutuluyor.

Boğaziçi Üniversitesi’nde 12 Temmuz 2016’da yapılan rektörlük seçiminde 403 öğretim üyesi oy kullandı. Oyların yüzde 86’sını Prof. Dr. Gülay Barbarasoğlu kazandı. 4 ay atanmasını bekledi. Cumhurbaşkanı, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’na denk getirerek “rektörlerin seçimle gelmesini kaldıran Kanun Hükmünde Kararname’ye (KHK) dayanarak” oyların yüzde 86’sını alan Profesör Gülay Barbarosoğlu’nu “rektör” olarak atamadı. Aday olmadığı için “sıfır oy almış” Prof. Dr. Mehmet Özkan’ı “kayyum rektör” olarak atadı. KHK ittirmesiyle “kayyum rektör” atanan profesörün iktidar partisi Eskişehir Milletvekili Emine Nur’un kardeşi olduğu ortaya çıktı. Kararname ile tepeden inme gelmiş rektör Prof. Dr. Mehmet Özkan, 2017 mezunları töreni açılış konuşmasını yapmak için kürsüye çıktığında; bütün öğrenciler kürsüye arkalarını döndüler, ıslıkladılar “kayyum rektöre hayır” diye bağırdılar.

5 yıl 10 ay önceydi.

★★★

Boğaziçi’nde ders veren profesörler, doçentler, öğretim üyeleri; akademi dünyasında isim yapmış, kendini ispatlamış hocalar. Böyle bir üniversiteye, bilimsel kalibresini dünyada ispatlamış, makaleleri, kitapları olan, görüşlerine atıf yapılan birinin rektör olması gerekirdi. Bu özelliklere sahip ABD’de, Almanya, İngiltere, Fransa üniversitelerinde ders veren 500’ü aşkın Türk profesör var. Bunlardan birini Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör seçmeyi düşünmek; büyük bir şanstı!

Bu şans kullanılmadı.

Nitekim Prof. Dr. Melih Bulu, iktidar partisinden önce belediye başkanı olmak istemiş, partisi onu “belediye başkanlığı yapmaya” uygun bulmamıştı. Sonra genel seçimleri beklemiş; milletvekili olmak için başvurmuş, “milletvekili de olmaz” demişlerdi.

Onu rektör yaptılar.

Bu partili profesöre iyilik fakat Boğaziçi Üniversitesi’ne kötülüktü.

Kötülük yürümedi.

Melih Bulu gitti.

Yerine yine tepeden getirilenler de; “Bir eğik baş bir boyunduruktan ağırdır boynumuza...
Üniversite korkar ve susarsa toplum çürür” uyarısını anlayamadı.

★★★

Boğaziçi Üniversitesi’nde devam eden “kayyum rektör dayatması” adlı kötülük, bugün 5 yıl 10 ay sonra geldi “seçilmiş 3 dekanın görevlerine son verilmesine”
kadar dayandı. Eğitim Fakültesi, Fen Edebiyat Fakültesi, İktisadı ve İdari Bilimler Fakültesi’nin seçilmiş 3 dekanını YÖK görevden aldı ve yerlerine dışardan 3 dekan atadı. Üniversite’nin Senato ve Yönetim Kurulu’nda 40 yıl gibi uzun zaman görev yapmış çok değerli bilim insanı 46 öğretim üyesi gazete ilanı verdiler ve “seçilmiş dekanlar göreve iade edilsin çağrısı” yaptılar. Aşiyan mezarlığında yatan o şairin (Tevfik Fikret) duruşunu devam ettirdiler.

Fikri hür.

Vicdanı hür.

İrfanı hür.

Üniversite istediler.

5 yıl 10 ay geçti.

Boğaziçi eğilmedi.

Kötülüğe direniyor.

Tarih yazacaktır.