Pek kimse bilmez; 12 Eylül 1980 askeri darbesi üniversitelerdeki kamucu solcu akademisyenleri biçti. Dr. Nazif Ekzen’in okulu Mülkiye iktisat bölümünü tasfiye ettiler. Türkiye, parasalcı neoliberalist sisteme böyle böyle sokuldu...

Neoliberalizm müfredatıyla yetişen kuşaklar -Nazif Ekren gibi iktisatçıları tanımadan- bugün sosyal medyada pek bilmiş popülist ekonomi paylaşımları yapıyor!

Kendimi, Yalçın Küçük’ten Nazif Ekzen’e uzanan kamucu iktisatçılar okulunun/ekolünün öğrencisi sayarım. Kırk yıllık öğrencilik bu; bitmez-tükenmez öğrenme açlığı barındıran...

Aydınlık gazetesi 1 Mayıs 1993 tarihinde günlük olarak çıkacaktı. Köşe yazarı olmamı istediklerinde şaşırdım: 27 yaşındaydım ve “öğretmen” olmaya hazır görmüyordum kendimi! Başyazarı Aziz Nesin olan; Metin Altıok, Feroz Ahmad, Ahmet İnam, Fethi Naci, Fikret Otyam, Korkut Boratav, İzzettin Önder gibi öğretmenlerimin yazdığı gazetede ben nasıl köşe yazarı olabilirdim? Zorlamayla başladım köşe yazarlığına...

Uğur Dündar getirmese Sözcü’de bu köşe olmazdı sanırım. Okur olmak da aslında öğrenci olmaktır sevgili okur. Öğrenemeyen öğrenci yoktur, öğretemeyen öğretmen vardır...

Dr. Nazif Ekzen iyi öğretmendi. Ne yazık ki az yazdı. ODTÜ yayınları tarafından 2009’da çıkarılan tek kitabı var: “Türkiye Kısa İktisat Tarihi: 1946’dan 2008’e.”

Alt başlığı şuydu kitabın; “İliştirilmiş Ekonomi IMF-Dünya Bankası Düzeninde 62 Yıl.”

Ne yazık ki ölüm kitabın devamını getirmeyi engelledi...

BIKMADAN ANLATTI


Dr. Nazif Ekzen, 1968 kuşağı devrimcisiydi.

Makaleleri bugünün Türkiye’sine ışık tutuyor. Melun hastalığa yakalanmadan önce Mülkiye dergisine 10 Mayıs 2016’da şöyle yazdı:

-“Dışımızdaki dünyada şimdi, Cumhuriyetin ilanından bu yana en yalnız olduğumuz dönemdeyiz. İktidar  ısrarla farklı bir görünüm vermeye uğraşıyor. İçeride artık neredeyse haftalık olarak gündemler yaratılıyor. Gerçek yaşamla hiçbir bağlantıları yok.  Siyasi iktidar çok uzun sayılacak bir dönemdir kullanmakta olduğu algı yaratma yöntemini artık günlük politikasının asli unsuru haline getirmiş durumda. Popülizm
bu denli tek başına ülke politikalarının yürütülmesinde hâkim konumda olmamıştı...”

-“2012 ortalarında, özellikle 2014 yaz ortasından başlayarak sürekli olarak Türk ekonomisinin dar boğaza girdiğini, kimi alanlarda kriz koşullarında olduğunu bıkmadan anlatmaya çalıştık...

-“Zorluklar, 2015 son çeyreğinden başlayarak sınırlarımızda ve Güneydoğu’da sıcak çatışma ile birleşti ve bütün ekonomik göstergelerin üzeri sıcak çatışma ile örtüldü. 2016 yılında, günümüze kadar geçen sürede ekonomide büyük bir  belirsizlik ortamındayız...

-“ Ekonomide bu yapılanları ‘reform’, ‘devrim’ olarak  adlandırmak AKP’nin her zaman yaptığı gibi algı yaratmak...”

Beş yıl önce yazdığı günümüzde yaşadıklarımız ile ne kadar örtüşüyor değil mi?

Dr. Ekzen gibi iktisatçılar dinlenmediği için, bugün Türkiye büyük kriz yaşıyor...

D. AVCIOGLU- Y. KÜÇÜK


Dr. Nazif Ekzen, Doğan Avcıoğlu’nun çıkardığı YÖN dergisi ekibindeydi.

Daha sonra Yalçın Küçük ile yakın çalışma arkadaşı oldu. Ankara’da ANKA ajansı ve Cumhuriyet gazetesinde iktisat sayfalarını yaptı.

Ergenekon-Balyoz kumpaslarına karşı çıkan öncü isimlerden biri oldu. O dönem Aydınlık’ta ve Odatv’de makaleler yazdı.

Evet, bugün tartıştığımız iktisat krizi konusunda uyarılarını hep sürdürdü:

-“1970’ler de Merkez Bankaları ekonomik büyümeyi hedeflemiş ve enflasyona neden olmuştu. 1980-2000 yılları arasında ise sadece fiyat istikrarı hedefleyen para politikaları izleyen Merkez Bankaları ekonomik büyüme konusunda ciddi sorunlar yaşanmasına neden oldu...”

Türkiye gündeminde hâlâ parasalcı ekonominin ana unsuru Merkez Bankası var!

Dr. Nazif Ekzen gibi kamucu ekonomistler doğru yolu yıllarca yazdı:

-“Türkiye bugün 1929 yılını örnek almalıdır. O dönemde Türkiye’nin elinde parası da yoktu. Planlı ekonomi ile mucize yarattı. Bugün kurulu ana sanayilerin önemli bölümü o dönemden kalmadır. Demir-çelik sektörü bunun en somut örneğidir. Türkiye bunları yaparken de bir kuruş borç almamıştır. Türkiye geçmişte bunları büyük dayanışma ile aşmıştır. Sanayide, eğitimde her alanda yapılanlar bellidir. Dünyada en yüksek büyüme gerçekleştirilmiştir. Bunların tartışılacak bir yanı da yoktur. Türkiye bugün içinde bulunduğu krizi de 1929’u örnek alarak aşabilir...”

Ülkemize yaptığın katkılar için çok teşekkür ederiz değerli hocam...