Diş hekimlerine genellikle randevulu gidildiği için tarih yaklaştıkça huzursuzluğun artması kaçınılmazdır. İnsan, o koltukta kendisine yapılanı göremese de, yapanı çok yakınında ve devamlı hissetmesi tarifi zor bir ruh halidir. Zamanın ne kadar uzun bir süreç olduğunu sadece yaşayan bilir. Anlatılması kolay değildir.

Bu süreçte yaşanılan korku, potansiyel olarak çekilen ağrıdan daha da beterdir.

Erişkinlerin tamamında dişçiye gitmek, zaman zaman işkenceden farksız bir durum olarak algılanır.

Herkesin bildiği ve yaşadığı gerçeği Shakespeare çok güzel özetler:

“Acı, bir saati on saat yapar!..’’

★★★

’’Dentofobi’’ diş hekimi korkusudur, her insanda ve her yaşta görülebilecek ortak ve olağan bir fobidir. İnsan sağlığı için yüce bir hizmet sunan mahir diş hekimlerimiz sayesinde sonuç olumlu da olsa; dişçi koltuğuna oturmak, her zaman büyük travmadır!

Her hasta özgür iradesi ile seçeceği hekiminden ’’sinerji’’ yaratmasını bekler.

Çünkü sinerji, ’’uyum’’ ve ’’ortak güç’’ oluşumudur.

Bu nedenle hasta ve yakınının özgürce hekimini seçme hakkı vardır.

★★★

Kocaman bir teşekkür borçlu olduğumuz değerli diş hekimlerimizin hoşgörüsüne sığınarak kaleme aldığım bu satırlardan sonra sözü, duyarlı okurum Kemal Yalnız’a bırakıyorum:

★★★

“Sevgili Uğur Dündar,

Hiçbir şey gerçekten acıdan daha hızlı değil. Öğrendiğimde içim kor gibi yandı.

Dilsiz şeytan olup susanlara benzemektense, size yazıp acımı biraz hafifletmek istedim.

Haftada üç gün diyalize giren ve çok ciddi bir kan rahatsızlığı ile boğuşan 74 yaşında biriyim.

İnanın kendi rahatsızlığımı çoktan unuttum.

Yaşadığım acıya şikaâyetsiz kalamayacağım.

Sayın Mücella Yapıcı’nın elleri kelepçeli olarak bir dişçiye götürülmesini kabullenemiyorum.

★★★

Bu ülkeye çok değer kattığına inandığım 70 yaşındaki bir yüksek mimarın çektiği eziyeti iliklerime kadar hissediyorum. Kelepçe; kaçma ihtimali olan, kendisi veya başkaları için tehlike arz ettiğine inanılan kişilere takılır.

Mücella Hanım ise bırakın 70 yaşında kaçmayı, cezaevinin olumsuz koşulları nedeniyle belki de yürüme zorluğu çeken biri.

Kendisi dört kitabın derlenmesinde emeği olan, kentin en büyük odalarından birinin yöneticisi.

Ve çok deneyimli bir yüksek mimar.

Ayrıca Taksim Dayanışması Platformu üyesi...

★★★

Hemen belirteyim; bu satırların konusu ’’GEZİ’’ değil.

Gezi tarihsel süreç içinde her yönüyle incelenecek bir olgu.

★★★

Dünya görüşünüz ne olursa olsun, bir dişçi koltuğunda kelepçeli bir insanın varlığıdır düşünülmesi gereken.

Bu dayanılması zor uygulama her insanın içini acıtmalı...

Ortak değerlerimizi acı ve kederler de belirleyebilmeli...”

★★★

Kemal Bey çok haklı.

Bakın Mücella Hanım nasıl anlatıyor her insanın içini acıtması gereken o anları:

“Ezberlediğim bütün etik kuralları ve (hasta) haklarımı sayıp döktüm ama nafile. Son derece saygılı jandarma komutanı anladı. Ama benim gencecik doktorum kelepçeyle koltuğa oturtup, dişimi çekti.

Elleri dert görmesin kurtardı beni o dişten; bir anlamda bir organım tahliye olmuş oldu.

(...) Bir ara koltuktan kayınca yukarı çekilmemi istediğinde kelepçeleri göstererek ‘Nasıl olacak?’ dedim. ‘İn koltuktan, tekrar otur!’ diyerek yol gösterdi.”

★★★

İçimin acısından daha fazlasını okuyamadım!..