23 Nisan 2015’te çok şükür ki beklenen deprem yaşanmamıştı. Fakat o gün İstanbul’da şöyle bir şey yaşandı. Sefaköy’de kontrolden çıkan bir otomobil metrobüsle kafa kafaya çarpıştı! Metrobüs seferleri durdu. Binlerce insan E-5’e çıkıp yürüdü. Trafik felç oldu.
Bir başka yılın bir başka günü Sancaktepe TEM Otoyolu’nda yolcu otobüsü, kamyonet ve bir otomobil çarpıştı. Trafik felç, insanlar perişan oldu.
İstanbul’a kar yağdı. Yüz binler yolda kaldı. İnsanlar araçlarını bırakıp yürüdü, evlere vardıklarında çoğu eskimo gibiydi.
Beklenen İstanbul depremi olmadı bugün de diye şükrediyorduk ki o gün sis yüzünden vapur seferlerinin iptal olduğunu öğrendik. Harem-Sirkeci ve İstinye-Çubuklu seferleri de yapılamayınca trafik kilit oldu. Ambulanslar bile hareket etmekte güçlük çekti.
Ne deprem olmuş, ne de fırtına çıkmış ne de kar yağmıştı. Binlerce insan E-5’te mahsur kaldı, tuvalete bile gidemedi! 5 kilometre ötede arızalanan bir araç vardı.
Başka bir gün yine deprem yoktu, az biraz kar yağmıştı. İstanbul Afet Koordinasyon Merkezi’nin de bulunduğu Osmanpaşa Caddesi buz pistine döndü. AKOM’a bile ulaşılamadı.
Kar yağmıştı, İstanbul valisi Twitter’dan duyurdu: Toplu taşıma ve görevli araçlar dışındaki özel araçların trafiğe çıkışlarına izin verilmeyecek.
Önceki gün, İstanbul’da beklenen büyük deprem olmamıştı yine. Fakat trafik yoğunluk haritası kırmızı bile değil, mosmordu. Saatlerce milim ilerleyemedi binlerce insan. Kaza yoktu, kar yoktu, fırtına yoktu ‘milim’ miktarda yağış vardı! Milim diyorum, Ümraniye civarında metrekareye 2.6 milim, Şişli civarına 0.5 milim, Sarıyer bölgesine 0.5 milim, Kartal civarına 2.5 milim yağış düşmüştü!
Dün yol yorgunu uyandık, sabahın kör karanlığında işe, okula ulaşmak için evlerden çıkıp Marmaray’a gittik. O da ne? Teknik arıza vardı çalışmıyor trenler... On binler yine yollarda kaldı.
İstanbullu bilir... TEM’de trafik mi durdu, “az geç kalacağım” diye iş yerini ara telefon kaput olur. Kar mı yağdı telefonlarda tık yok. Yağmur damlaları daha yere düşmeden, ‘aradığınız numaraya şu anda ulaşılamıyor’ der telefondaki ses.
17 Ağustos depreminde telefonlar kilitlenmişti. Yatırımlar yapılacak bir daha böyle şey olmayacak denildi. Aradan 20 yıl geçti, 2019’da İstanbul 5.8’lik depremle sarsıldı, telefonlar dut yemiş bülbüldü yine.
***
Ve bugün... İstanbul’da 1 milyon 200 bin konut var. Kandilli Deprem Araştırma Enstitüsü’nün değerlendirmelerine göre 7.5 büyüklüğünde bir depremde bu konutlardan 491 bini hasar görecek! 13 bin 492’si çok ağır, 39 bin 325’i ağır, 136 bin 796’sı orta, 300 bin 963’ü hafif hasar görecek. Hasar alması beklenen binalarda 6 milyon 250 bin insan yaşıyor!
Yani... Laf ebeliğinden başka bir şey yapılmayan, toplanma alanlarına bile göz dikilen İstanbul’da Ateist olanlarımız da dahil yatıp kalkıp dua edelim...
Kaza olsa, araç arızalansa, iki parmak kar yağsa, milim yağış düşse yolları, köprüleri geçit vermeyen, Afet Koordinasyon Merkezi’ne bile güçlükle ulaşıldığı, az biraz siste vapurların çalışmadığı, tek bir teknik arızada on binlerce insanın ortada kaldığı bir şehirde beklenen deprem lütfen olmasın.
Yaşıyoruz hepimiz, bize her gün deprem çünkü!
17 Ağustos depreminin üzerinden bunca yıl geçmiş sirenlerin bile çalınamadığı memlekette değişen bir şey yok diyenlere not... Yanılıyorsunuz, değişen bir şey var. Düzce depreminden 4-5 saniye önce bazı insanların telefonlarına, deprem uyarısı geldi! Bizi idare edenlerden değil, Google’dan geldi... Geliştirilen sistem 4.5’in üzerindeki tüm depremleri sismik veri merkezlerinden algılayıp, android telefon sahiplerinin konumunu kullanarak ‘deprem uyarısı’ gönderiyor. Elektriklerin ve telefonların kaput olduğu Düzce’de bu sistem çalıştı iyi mi.