Büyükçekmece'de yaşayan dört çocuklu, futbol meraklısı Camcı Ali amca vardı. Saygı duyulan isim olması bir yana mahallenin çocuklarının da sevdiği bir isimdi. Dükkanının önünde maç yapan, arada da dükkanının camını kıran mahallenin çocuklarına kızmaz hatta gazoz bile ısmarlardı. Ali amca hafta sonları yöneticilik yaptığı Eyüp Şafakspor’un maçlarını da kaçırmazdı. Galatasaray sevdalısı olunca çocukları da Galatasaraylı oldu. İstanbul’daki maçları kaçırmaz, deplasmanlara da giderdi. Üç oğlu da futbolcu olmuştu. Kızı ise mahalledeki yaşıtlarına adeta futbol dersi verirdi. En küçük oğlu bir gün evden kaçıp gizli gizli Galatasaray seçmelerine katıldı. Ali amca masaya oturur oturmaz evin küçük çocuğu sürprizi sıradanmış gibi açıkladı. O çocuk henüz 11 yaşında Florya Metin Oktay Tesisleri’nden içeri girmişti artık. Efsane hoca Salih Bulgurlu onu çok beğenmişti.

Alman sistemi 80’li yıllarda Türkiye’de esiyor, Derwall’in açtığı yol 90’larda Feldkamp’a da ışık tutuyordu... Feldkamp artık 16 yaşına gelen o çocuğu da Almanya kampına alıyordu. Kısa boylu ama bir o kadar mücadeleci, tekniği iyi, top hakimiyeti harika bir çocuktu bu... Feldkamp ümitliydi; derken bir Trabzon maçında ayağı kırıldı. Otoriteler “Bir daha futbol oynayamaz” dedi. İyileşti, nice şampiyonluklar yaşadı. UEFA Kupası kazanan kadronun da bel kemiği oldu.

Teknik direktör olarak Akhisar’da kupa kazandı. Başakşehir’i şampiyon yaptı. Futbol bezirganlarının “Galatasaray’ın hocası olacak yetenekte değil” demesine aldırmadı. Arması uğruna ayağı kırılmış, antrenmanda takım arkadaşından (Van Gobbel) dayak yemiş, iyi oynamadığı maçlardan sonra ağlamış, futbol otoriteleri tarafından Galatasaray’ın hocalığına reva görülmemiş Okan Buruk’tu anlattığım o çocuk...

Kalp krizi geçirip vefat eden Ali amca, annesi, abileri ve ablası ne kadar gurur duysa azdır. 11 yaşında evden kaçarak seçmelere giren o çocuk bütün rekorları alt-üst ederek gönül verdiği, futbol oynadığı, şimdi de hocası olduğu takımı şampiyon yaptı.

Helal olsun Okan Buruk...