Her geçen saat, facianın dehşeti daha da büyüyor.

Enkaza dönen kentler... Çöken binaların altında kalan depremzedeler... Her yerden yükselen çığlıklar...

Geniş çaplı, korkunç bir yıkımla karşı karşıyayız...

Jeofizik uzmanı Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan “Tüm yeryüzünde böyle bir deprem işleyişi görülmemiştir. Olağanüstü bir durum yaşanıyor” diyor ve 7.7 büyüklüğündeki depremin yaklaşık 130 atom bombası gücünde olduğunu söylüyor.

Arama-kurtarma ekipleri enkaz altında kalan talihsizleri kurtarmak için her imkânı kullanıyor.

Herkes gibi bizim de düşüncemiz, duygularımız, kalbimiz  depremzedeler ve yardım ekipleriyle... Kayıp yakınları bulunup kurtarılsın diye umutla bekleyen insanlarımızın çaresizliği yüreklerimizi dağlıyor.

Depremde hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet dilerken, bir yandan da “Bu felâket bize ders olur mu?” diye düşünmeden edemiyoruz.

★★★

Evet, ders alır mıyız bunca acıdan?

1999 yılında 20 binden fazla insanımızın can verdiği Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra da, hem devlet, hem toplum olarak aynı yoğun duyguları yaşamıştık.

O günkü iktidar “Acımız çok büyük. Tüm yaraları saracağız. Devletimiz güçlüdür ve tüm imkânlarıyla halkımızın yanındadır. Her türlü tedbiri alacağız” diye güvence vermişti. Peki, ne oldu?

Aradan neredeyse çeyrek yüzyıl geçti. Depreme karşı etkili ne kadar önlem alındı?

Sonuç ortada... 10 güzide ilimiz harap oldu, binlerce insanımız hayatını kaybetti, on binlerce yaralımız var!

★★★

Deprem uzmanı Prof. Dr. Naci Görür “Yıllardır uyarıyoruz Tek bir yönetici bile arayıp ‘ne yapalım?’ demedi. Bunca uyarıyı niye yaptık?” diye dert yanıyor.

“20 yıldır ülkeyi aralıksız yöneten iktidar, lâfa gelince güçlü olan devletimiz, bu süre içinde ne yaptı, ne gibi önlemler aldı?” diye sormak hakkımız ama gün, siyaset yapma günü değil, birlik ve beraberlik günü...

Ulusça yaşadığımız sınırsız acıyı ve tüyler ürpertici yıkımı ancak dayanışmayla aşabiliriz.

“Ne olur İstanbul’da deprem olmasın!”


Allah korusun, aynı büyüklükte bir deprem İstanbul’da olsaydı, megakent 7.7 büyüklüğünde bir depremle sarsılsaydı ne olurdu?

Sanırım dehşet verici bir facia yaşanırdı...

Bugün Güneydoğu’da 10 ilimiz felâkete uğradı. Peki, yarın ne olacak?

Beklenen İstanbul depremine ne kadar zaman kaldı?

Jeoloji Yüksek Mühendisi Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan “Şu yıl, şu gün, şu büyüklükte, şurada deprem olacak denilemez. Ancak, İstanbul’da da bir deprem bekliyoruz” diyor.

Prof. Ercan üç yıl önce, muhtemel İstanbul depremini konu alan ilginç bir roman yazmıştı... Doğu Kitabevi tarafından basılan 480 sayfalık bu roman “Ne olur İstanbul’da Deprem Olmasın!” adını taşıyordu.

Bilim-kurgu tadındaki romanında, gelecekte yaşanılması kaçınılmaz olan İstanbul depremi adım adım işleniyor, hangi belirtileri vererek yaklaşacağı, nerelerin yıkılacağı kaç kişinin yaşamını yitireceği öykü biçiminde kurgulanarak anlatırken okurlara depremin heyecanı yaşatılıyor.

Hiçbir depremin ne zaman olacağı bilinmez ama Prof. Ercan’ın romanı “bilim kurgu” şeklinde olduğu için kahramanlarımız İstanbul depremini önceden kestirmeyi başarıyor, ilginç olayların birbirini kovaladığı roman büyük İstanbul depremi ile son buluyor.

İstanbul Valisi, depremin olacağını önceden bildirerek önlem aldıran ve facianın sadece 5 bin ölü ile atlatılmasını sağlayan romanın kahramanı Selçuk Altay’a:

“Başınız sağ olsun Selçuk bey. Siz milyonları kurtardınız ama maalesef eşinizi kurtaramadınız” diyor.

Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan’ın bu romanı, beklenen İstanbul Depremi için ciddi bir uyarı niteliğindedir.

GÜNÜN SÖZÜ

Akıl büyük sermaye ama pazarda da satılmaz, parayla da alınmaz!