Uğur Mumcu, gazeteciliğin yüz akı olan bir meslektaşımızdır... Ve alçakça öldürülen bir basın şehididir.

Gazetecilik hayatı başarılarla dolu olan Uğur Mumcu en verimli çağında, karanlık güçler tarafından otomobiline bomba konularak, kalleşçe şehit edildi. Henüz 51 yaşındaydı...

Araştırmacı bir gazeteci neden böyle canavarca bir suikasta kurban gider?

Uğur Mumcu’nun gerçekleri yansıtan köşe yazıları ve kitapları, gericileri, bölücüleri, silah kaçakçılarını, mafyayı rahatsız etti. Onun, kendileri hakkında, daha da önemli bilgiler ve belgeler açıklayacağını düşündüler ve...

24 Ocak 1993 günü, evinin önündeki otomobiline bomba koydular!

Suikastı İBDA-C, İslâmî Hareket ve Hizbullah gibi terör örgütleri üstlendi.

Suikastın arkasında Kontrgerilla ve MOSSAD’ın olduğu da iddia edildi ama... Tüm çabalara rağmen gerçek bir türlü aydınlatılamadı!

★★★

Yıllar çabuk geçiyor.

24 Ocak Salı günü Uğur Mumcu’nun ölümünün 30’uncu yılı...

Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin, Eskişehir Tepebaşı Belediyesi’nin destekleriyle düzenlediği “Uğur Mumcu’yu Anma ve Ödül Gecesi”ne beni de davet ettiler.

Onur duyarak gittim.

Bana lâyık görülen “Uğur Mumcu Ödülü”, dört dönem seçim kazanan Tepebaşı Belediye Başkanı Dt. Ahmet Ataç tarafından verildi.

Meslek hayatımda bugüne kadar çok sayıda ödül aldım... Tüm bu ödüller arasında “Uğur Mumcu Ödülü”nün yeri çok daha farklı, çok daha gurur verici.

★★★

Uğur Mumcu’nun bombalı suikastla öldürüldüğü tarihte İçişleri Bakanı rahmetli İsmet Sezgin idi...

“Katilleri bulacağız... Bu devletin şerefidir, namusudur” diye söz vermişti.

İsmet Sezgin, bir siyasetçi olarak elinden geleni yaptı, tüm güvenlik güçlerini seferber etti ama menfur cinayetin karanlığını aydınlatamadı!

★★★

Uğur Mumcu’nun olay yaratan eserlerinden biri, Altan Öymen ile birlikte 1975 yılında hazırladığı “Mobilya Dosyası”dır.

Dönemin Başbakanı Demirel’in yeğeni Yahya Demirel’in, hayali mobilya ihracatını konu edinen “Mobilya Dosyası” o dönemin en büyük yolsuzluğunu ortaya çıkarmıştı.

1977’de “Sakıncalı Piyade”yi yazdı. Askerlik hayatını anlattığı eser Ankara Sanat Tiyatrosu’nda 700 defa sahnelendi.

1981’de “Silah Kaçakçılığı ve Terör” kitabını yazdı, bir takım çevreleri fena halde ürküttü.

1983’te, Abdi İpekçi’yi öldüren, Papa’yı vuran  Mehmet Ali Ağca ile Roma Cezaevi’nde çarpıcı bir röportaj yaptı.

1987’de gazetecilik açısından çok büyük bir başarı olan RABITA ve 12 EYLÜL kitaplarını yazdı.

1993’te yeni yolsuzluk dosyalarını açıklamaya hazırlanırken suikasta kurban gitti.

Çalışmalarıyla basın tarihinde şerefli bir yer edinen Uğur Mumcu’yu hiçbir zaman unutmayacağız.

Yılmaz Büyükerşen ciddi bir tehlike atlattı


Eskişehir Büyükşehir Belediyesi’nin olağanüstü sevilen bir başkanı var. Onu, yalnız Eskişehir değil, tüm Türkiye tanıyor ve seviyor.

Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’den bahsediyorum... Eskişehir’i bir Avrupa kenti gibi yapan Başkan’a nazar değdi.

Ev işleriyle uğraşırken çıktığı sandalyeden düşen Başkan Büyükerşen hastaneye kaldırıldı. Sağ gözünün biraz altında, düştüğü sırada aldığı sert darbe sonucu derin bir yara oluşmuştu. Kanlar akıyordu. Neyse ki, göze bir zarar gelmemişti. Doktorlar onun ciddi bir tehlike atlattığını söylediler.

Kaldırıldığı hastanede tedavi edilen ve bir süre istirahat etmesi tavsiye edilen Yılmaz Büyükerşen, tam iyileşmediği halde “Eskişehir beni bekliyor” diyerek görevine döndü. Yarasının üzerindeki bant henüz çıkarılmış değil.

Görünmez kazayı ucuz atlatan Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e büyük geçmiş olsun diyorum.

GÜNÜN SÖZÜ


Nefret ve öfkemizin değil, aklımızın izinden gidelim!