Diyanet İşleri Başkanı’nın kızı, lüks sınıfından ithal ve çok pahalı otomobilinin kontak anahtarını hisleri olan bir insan gibi düşündü. Nefsiyle, egosuyla, arzusu ile yüzleşerek kontak anahtarına sevgi yüklü şiirsel cümlelerle seslendi. Ekonomi sözlüklerinde bu duruma “meta fetişizmi” diyorlar.

Malı ilahlaştırma.

Ürüne tapınma.

Bir başkasının ürettiği ürünü yüceltme, eşyaya teslim olma. Hisli şiirsel anlatımın, kısa zamanda en çok okunan yazı haline geldiği saatlerde 91 yaşında Dürdane Nine, titreyen ellerindeki bastonuyla ayakta durmaya çalışarak, ucuz ramazan pidesi kuyruğunda girmiş, sırasını bekliyordu.

Zenginin fetişizmi.

Yoksulun ekmeği.

Uçurum çok açıldı.

★★★

91 yaşındaki Dürdane Nine’nin 5 lira daha ucuza pide almak için İstanbul’da Belediye Halk Ekmek kuyruğunda beklediği haberinden bir hafta önce de Ankara Mamak’ta 64 yaşındaki bir teyzenin, çöp konteynerinden “ulumuş havuç ve çürümüş elmaların iyilerini seçmeye uğraşırken” çekilmiş canlı görüntüsü TV ekranlarında haber olmuştu. Dün de borç aldığı parayla ilaç almaya giden 84 yaşındaki Sevim Nine’nin “Pidenin kokusu mis gibi geliyor ama alamıyorum” diyen haberi gazetelere basılmıştı.

Uçurum açıldı.

Bir avuç zengin.

Mala tapınıyor.

Milyonlarca yoksul.

Kuyruklarda sersefil...

Bu tabloyu kim, nasıl, hangi amaçla, kaç yılda ve kimin çıkarı için yarattı? 

★★★

22 yıl önceydi.

2002 yılı seçimleri için partiler, propaganda kampanyalarını başlatmıştı. Tayyip Erdoğan, AKP’yi yeni kurmuş henüz başbakan seçilmemişti. Muhalefetteydi. Meydanlarda şu konuşmayı yapıyordu: “Benim Anadolu’daki vatandaşım çöpten rızık topluyorsa, evine götürüyorsa, pazarlardan atık topluyorsa, meydanlarda “açız... açız...” diye bağırıyorsa, ev kirasını, elektriği, suyu ödeyemiyorsa ve “Yandım Allah” diyorsa, vatandaşın yüzde 25’i açlık, yüzde 50’si yokluk sınırının altındaysa bu hale Türkiye’yi kim getirdi? Bu hükümet getirmedi mi?” diye soruyordu.

Sora sora...

Anlata anlata...

Seçimleri kazandı...

★★★

Bugün Türkiye’de yoksulların “ucuz ramazan pidesi... ucuz et... ucuz merci-mek...” kuyruklarındaki görüntüsü 22 yıl öncesinde muhalefetteki Tayyip Erdoğan’ın “anlata anlata...” bitiremediği tablodan daha feci duruma geldi dayandı.

Siz de şimdi sorun:

Türkiye’yi bu duruma kim ve kimler, niçin getirdi? Bugünkü utanç verici tablo; Tek Adam’ın ve kadrosunun; “otomobilinin anahtarına tapınan bir avuç mutlu azınlık ve karşısında milyonlarca yoksul yaratan” yönetiminin sonucudur.

★★★

2023 yılının Haziran ayı başına kadar Maliye Bakanlığı yapan Nureddin Nebati ve Merkez Bankası Başkanlığı yapan Şahap Kavcı-oğlu, Türkiye’nin; “ucuz pide kuyruğunda 91’lik Nine Dürdane ile lüks otomobilinin anahtarına hayran meta fetişisti bir tane” arasına sıkışmış ülke olmasında üstün rol oynadılar.

Dolar 32 TL’yi geçti.

Euro 35 TL’yi geçti.

Hazine’nin zararı:

900 milyarı geçti.

Faiz zirve yaptı.

Yüzde 56’yı geçti.

Bu sonuçlar iki adamın ve onların arkasındaki Tek Adam’ın eseridir.

★★★

Nurettin Nebati, bu tablonun sorumlusu olarak şimdi hem milletvekili maaşı, hem emekli milletvekili maaşı olmak üzere devletten 2 ballı maaş (toplamı ayda 230.000 TL) alıyor. Şahap Kavcığolu da Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkanı yapıldı; biri ithal lüks makam aracı, diğeri onu koruyan görevlilerin otomobili ile işine gidip, evine dönüyor. Her halde halk sandıkta bunun hesabını soracaktır.

Tövbe tövbe Allah mısınız?

İstanbul’da Sultanahmet Meydanı’nın girişinde Alman Çeşmesi’ni geçip 1. Sultan Ahmet Türbesi’nin önünden sol yanında Ayasofya Camii’ni sağ yanında Sultan Ahmet Camii’ni bırakan yolun kaldırımlarını TRT işgal etti. Ramazan ayına girmeden iki hafta önce Ayasofya ile Sultan Ahmet Camii’nin tam ortasına parkın içine çok yüksek, çok pahalı, çok gösterişli iki caminin de görüntüsünü ezen derecede ihtişamlı camdan bir stüdyo oturttular. O noktadan meydana girişi halka kapattılar. Camdan stüdyonun iki yanına kaldırımın tamamını kaplayacak şekilde üstüne plastik kulübeler ve dev irilikte yayın araçlarını yerleştirdiler. Kulübelerin ve yayın araçlarının önünü de bir metre mesafede demir parmaklıklarla çevirdiler. Kaldırımın tamamını işgal ettikleri gibi yolun 1 metresini de halka kapattılar. Bu cam kuleden her gün akşamları, kendilerince ünlü kişileri çağırıp konuşturuyorlar. Bu ne ego şişmesi, bu ne büyüklenme, bu ne kibir, gösteriş, tantana... Tövbe tövbe Allah mısınız?