Yerel seçimlere 23 gün kaldı.
Sizlerle şu an itibariyle Ankara’dan tablonun nasıl göründüğünü paylaşmak istiyorum.
Normal şartlar altında 1 Nisan sabahına iktidar partilerinin hezimete uğradığı bir tabloyla uyanacağımızı söyleyebilirdim.
Ülkedeki konjonktür, ekonomik kriz, hayat pahalılığı, emeklilerin ve emekçilerin durumuna bakıp yorum yapsak, rahatlıkla “iktidara kırmızı kart geliyor” diyebilirdik.
Kırmızı kart derken, onlarca irili ufaklı belediyenin iktidardan çıkıp muhalefetin eline geçmesini kastediyorum.
Ancak, memlekette biraz önce sözünü ettiğim olumsuzluklar sanki hiç yokmuş gibi, bu tablodan biraz uzağız.
Hatta şu anda muhalefetin elinde bulunan Hatay, Antalya gibi kentlerin yeniden iktidara geçmesinden söz ediliyor.
★★★
- Bunun en önemli nedeni, iktidarın kendisini takım tutar gibi destekleyen bir sosyoloji yaratmayı başarmış olması. Ülkede yaşayan seçmenlerin yaklaşık yüzde 30’u kendi durumuna bakmaksızın her hâlükârda Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ve gösterdiği adayları destekliyor.
- İkinci önemli neden ise Tayyip Erdoğan’ın “siyasi mühendislik” dehası karşısında muhalefetin çok yetersiz kalması. İktidarın ittifak halinde girdiği seçimlerde, muhalefetin on parçaya bölünmesi, birçok kentte belediyelerin yine iktidar partilerinde kalmasına neden olacak. Çok basit bir örnek vermek gerekirse: İstanbul’da MHP’nin desteğini alan Murat Kurum’un Ekrem İmamoğlu karşısında başarılı olma şansı, DEM Parti’nin alacağı oyun yüksekliğine bağlı. Erdoğan ve kurmayları, DEM Parti konusunu zekice kullanıyor. Bir taraftan CHP’yi DEM Parti’yle ilişkili gösterip milliyetçi oyları CHP’den uzaklaştırmaya çalışıyor, diğer taraftan DEM Parti’yi ve tabanını motive ederek güçlendirmeye çalışıyor. Muhalefetin, iktidarın DEM Parti politikaları konusunda kafası karışık görünüyor. CHP Grup Başkanvekili Burcu Köksal’ın DEM Parti’lilerle ilgili ayrımcı ve çirkin sözleri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in kendisini düzeltme çabası, Köksal’ın ayrımcı sözlerinin arkasında durması, iktidarın ekmeğine yağ süren bu tablonun ve kafa karışıklığının en iyi göstergelerinden biri.
- Üçüncü unsur, CHP dışındaki muhalefet partilerinin tavrı. Malumunuz İYİ Parti, CHP’yi kaybettirerek kendisini kanıtlama çabası içinde. CHP elindeki belediyeleri kaybederse, İYİ Partililer, kendilerinin hiçbir yerde kazanamadığını görseler dahi “Bakın bizim sayemizde kazanmışlardı, biz destek vermeyince kaybettiler” diye adeta bayram edecekler. DEM Parti, CHP ile iş birliğinden bir şey kazanmadığı gerekçesiyle, iktidarın işine yarayacak adımlar atmaya başladı. En büyük beklentileri, seçimlerde CHP belediye kaybederse iktidarla pazarlık masasına oturabilmek. AK Parti de Anayasa değişikliği hayalini gerçekleştirebilmek için İYİ Parti ve DEM Parti’yle pazarlığa hazır.
- Dördüncüsü iktidar bloğu karşısındaki en büyük parti olan CHP’nin darmadağınık bir görüntü sergilemesi. Özel, aday belirleme süreçlerinde partinin birlik beraberliğini artıracak bir tavır ortaya koyamadı ve hayli fazla küskün yarattı.
Diğer taraftan CHP’nin kazanacağı belediyeler, CHP’nin stratejisi ya da güçlü duruşu sayesinde değil, başkanların ya da adayların performansı sayesinde olacak.
Örneğin Ankara’da Mansur Yavaş, adeta dört eğilimi bir araya getiren siyasi bir partiye dönüşmüş (bunu pozitif anlamda yazıyorum). Yavaş’ın CHP’nin aldığı oydan çok daha fazla oy alarak kazanması, bu durumun kanıtı olacak. Yavaş Çankaya’da dahi CHP’den çok yüksek oy alırsa şaşırmayın. Ankara’da iktidardan muhalefete geçme ihtimali olan bütün ilçelerin adayları Yavaş tarafından belirlenmiş. Genel Merkez’in adayları umut vermiyor. Erdal Beşikçioğlu’nun adaylığının Etimesgut’un kazanılmasını riskli hale getirdiği yorumları azımsanamayacak kadar fazla. Diğer taraftan İzmir gibi illerde, Çankaya gibi büyük ilçelerde de oylar önceki yerel seçimlere göre ciddi manada düşecek gibi görünüyor.
Aynı şekilde Ekrem İmamoğlu, Vahap Seçer, Zeydan Karalar gibi isimler de seçimleri alırsa partiden kaynaklanan olumsuzluklara rağmen bileklerinin hakkıyla almış olacaklar.
★★★
Bir tarafta yüksek enflasyon, hayat pahalılığı, yüksek döviz kurları, düşük ücretler ve bunların yarattığı uzun kuyruklarla taçlanan derin yoksulluk, diğer tarafta tasarrufun T’sini dahi düşünmeyip şatafat içinde olan bir iktidar ve etrafındaki ultra zengin kesim...
Böyle bir ortamda 2024 yerel seçimleri, 1989 seçimleri gibi muhalefetin büyük zaferiyle sonuçlandırabilirdi.
Ne yazık ki muhalefetin yetersizliği ve yanlışları, bu başarıyı yakalamayı zorlaştırıyor.
Neredeyse “mevcutları koruma”yı başarı olarak gösterecekler!