Yıl 1959’du. Genç Donald Trump askeri okula gönderilmekten hiç de memnun değildi. 13 yaşında, zengin babası Fred Trump sonunda pes etti. “Bu çocuk adam olmayacak” dedi ve yatılı askeri akademiye yolladı. New York Military Academy... Yatılı, kuralcı, disiplini bol bir okul. Ne hizmetçi vardı ne aşçı ne özel banyo. Ama Trump’ın sevdiği bir şey vardı: törenler. Üniforma giymek, beyaz eldiven takmak, kortej yürüyüşleri, geçitler... Disiplin onu sıkardı ama gösterişten büyülenirdi.
Vietnam’a gidiş sırası geldiğindeyse dört kez erteledi, en son ‘topuk dikeni’ raporu çıkardı. Savaştan kaçtı. O, savaşmak değil, üniforma giymek istiyordu.
★★★
Aradan 60 yıl geçti. O askeri liseye giden çocuk büyüdü, Başkan oldu. Ama o günlerdeki generalcilik ruhu hiç büyümedi.
Bu hafta sonu Washington’da, Trump hem 79. doğum gününü kutluyor hem de “tarihi” bir geçit töreni düzenliyor. 6 bin 600 asker, 50 helikopter, 28 tank, 150 zırhlı araç, 34 at, 2 katır ve bir köpek sahne alacak. Başrolde ise o var: Elinde eldivenleriyle Başkomutan.
Törenin bahanesi, ABD Ordusu’nun 250’nci yılı. Ama herkes biliyor: Bu, Trump’ın gecikmiş doğum günü pastası.
Sadece 45 milyon dolarlık...
★★★
Trump’ın ikinci başkanlık dönemine, Los Angeles’taki göçmen karşıtı protestolara orduyu göndererek başladı. Oysa ABD yasaları, orduya ülke içinde polislik yaptırmaz. Valilik istemedi, belediye istemedi. Polis bile “her şey kontrol altında” dedi. Ama Trump için gerçeklik önemli değildi. Olağanüstü hâl ilan etti.
Çünkü Trump için askerler güvenlik için değil, görüntü içindi. Göstericiler değil, kameralar hedef alınmalıydı.
O bir reality show rejimi kurmak istiyor. Gerçekler değil, sahneler konuşmalı.
★★★
2019’da ilk dönemindeyken tanklı geçit töreni hayalini kendi generalleri engellemişti. “Burası demokrasinin merkezi” demişlerdi. “Bu Brejnev’in Moskova’sı değil.”
Ama artık kimse “hayır” diyemiyor.
Şimdi Washington sokaklarına metal plakalar döşeniyor. Belediye Başkanı uyarıyor: Altyapı zarar görecek, halka maliyeti 16 milyon doları geçecek. Ama Trump kutlama havasında. Çünkü bu tören, onun için bir iktidar seremonisi. Zafer değil, ego geçidi.
★★★
Washington sokakları sahne dekoruna döndü. Tanklar 70 ton, yollar 40 ton taşıyabiliyor. Görünürde ‘Özgürlük Meşalesi’ni taşıyan ülke, gerçekte demokrasi vitrinine tank koyabiliyor. Los Angeles’a sivil protestoya kamuflajlı Deniz Piyadeleri gönderebiliyor. Ama fark etmez. Bu, Trump için “bana bakın” anı. Generallerin değil, seyircinin onayı yetiyor.
Otoriter rejimler bazen sert olur, bazen gürültülü.
Trump’ınki gürültülü olanlardan.
İktidarını törenle pekiştirmek istiyor.
Ve bunu sokakları ezerek yapıyor.
Otokrasi böyle bir şey. Savaşsız üniforma, sorgusuz emir ve 45 milyon dolarlık geçit töreni...
‘Doğal afet’ değil cinayet!
İspanya 50 yıl önce General Franco’nun dikta rejimiyle anılırdı. Şimdi ise demokrasiyi hızla taçlandırıyorlar. Şu an kendi bölge başkanına dava açmak isteyen bir yargı, her ay sokaklara çıkıp hesap soran bir halk ve susmayan bir vicdan var.
İspanya’nın doğusunda, Valencia’da bir felaket yaşandı. Sular indi, çamur kaldı. Ve ölüler... Tam 228 kişi, ani selde hayatını kaybetti.
Ama asıl dikkat çeken şey, su çekildikten sonra yaşandı.
Nuria Ruiz Tobarra adlı bir kadın yargıç, bölge hükümetinin iki yöneticisini ifadeye çağırdı. Biri acil durumdan sorumlu bakandı. Diğeri, sel uyarısını dört saat geciktiren yönetici. Hâkim açık konuştu: Bu ölüm bir “doğal afet” değil, “öngörülebilir bir ihmaldi.” Şimdi onları sadece kötü yönetim ya da görevi ihmalden değil, “ihmal sonucu adam öldürmekten” yargılayacak.
★★★
İspanya 1975’ten bugüne geldi.
Peki bizde ne var?
Maden göçer, “işin fıtratında var” denir.
Sel olur, suç yağmurundur.
Deprem vurur, “asrın felaketi yapılacak bir şey yoktur.”
Su nerede? İnek içti.
İnek nerede? Dağa kaçtı.
Dağ nerede? Yandı, bitti kül oldu.
Bu memleketi anlatır bu tekerleme.
Sorumlular bulunmaz,
İstifa edilmez, ceza verilmez, hesap sorulmaz.
Uzayıp gider işte...