“İran Devrimi” konusunda İranlıların yılların deneyimiyle adeta “damıtılmış” bir tespiti vardır. Hangi İranlıya “Devrim öncesiyle sonrasını karşılaştırır mısın” sorusunu yöneltseniz, “Eskiden evde ibadet eder dışarıda eğlenirdik, şimdi evde eğlenip dışarıda ibadet ediyoruz” yanıtını alırsınız. Bu yaklaşım, şu slogana dönüşerek İran halkının İran rejimini tanımlama biçimi olmuştur: “Göstere göstere ibadet et, gizli gizli eğlen.”

Benzer durum her geçen yıl ülkemizde de biraz daha belirgin bir hal almaya başladı. Herkes ibadetini başkalarının gözüne sokarak yapma, kapalı kapılar arkasında eğlenme telaşında.

★★★

“Ayasofya’da ilk namaz” tartışmalarını izlerken de İran’daki o durum aklıma geldi. Neymiş efendim, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu arayıp davet etmiş ama Kılıçdaroğlu gelmeyeceğini bildirmiş. Gerekçesini de “Kameralar önünde namaz kılmayı doğru bulmuyorum” sözleriyle aktarmış.

Diyanet’in bu bilgiyi el altından yaymasının, Kılıçdaroğlu’nu “Namaz davetini reddeden lider” imajını pekiştirme çabasının ürünü  olduğu açık.

Kılıçdaroğlu’nun “katılmayacağım” demesi yeterliyken, kendisini bir gerekçe bildirmek zorunda hissetmesi dahi ibadet ve inanç dünyasının siyasetle hoş olmayan bir şekilde ilişkilendirildiğinin, bu tür meselelerin bir baskı unsuruna dönüştüğünün bir göstergesi olsa gerek.

★★★

Meselenin bir diğer tarafı da ‘namaza davet’in, ‘davetli namaz’a  dönüşmesidir. Bir tek namaza davet vardır o da Ezandır.

Ezan da kişiye özel yapılmaz. Müezzin “Hayya Ale’s–Salah” (Haydi Namaza) derken muhatabı çağrısını duyan bütün Müslümanlardır. Duyanların çağrıya uyup uymaması da o insanlarla Allah arasındadır.

Namazda protokol de olmaz  VIP uygulaması da...

Kılıçdaroğlu’nun “Kameralar önünde namaz kılmayı doğru bulmuyorum” sözü garipsenirken, Ali Erbaş’ın protokol listesini eline alıp birilerini telefonla namaza davet etmesi sizce normal mi?

Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı görevindeyken, kendisinin Birleşik Arap Emirlikleri seyahatini takip etmiştim. Hep birlikte Ortadoğu’nun en ihtişamlı camilerinden biri olan Şeyh Zayed Camii’ne gitmiştik. Camide bir halk girişi vardı bir de İngilizce “VIP Enterance-VIP girişi” yazan büyükçe bir kapı.

Abdullah Gül başta olmak üzere bütün heyet durumu garipsemiş, halk girişine yönelmiştik. O sırada en çok duyduğum cümle “Camide VIP mi olur” cümlesiydi.

Öyle anlaşılıyor ki iktidar, Ayasofya’da ilk namazı “Ayasofya’nın ikinci fethi” gibi gösterme, içeride ve dışarıda siyasi bir mesaj verme çabasında. Bu siyaseten anlaşılır bir durum.

Ancak, inanç dünyası açısından, o ilk namazın aynı zamanda Diyanet İşleri Başkanı’nın telefonla “VIP cemaat” topladığı, bunun da garipsenmediği ilk namaz olacağı gerçeğini de kimse görmek istemiyor.

Ne diyelim,  hayırlara vesile olsun!

Sosyal medyayı namusuyla kullananlara dar etmeyin!


Habertürk TV’de Ayasofya’da ilk namaz meselesini konuşurken biraz önce yazdıklarımı söyleyince “FikretOztel1” ismini kullanan biri -söylediklerimden hoşlanmamış olacak ki- şu tweeti attı:

“ya zeyrek ayasofyayi bize birakin be protokol falan filan bunlar sizin sözleriniz kendiniz calip kendiniz oynuyorsunuz siz camii islerini islam islerini bize birakın siz gidin kendi hangi dine mensupsan onunla ilgili yorum yap çekil kenara”

(Aynen alıntıladım, eksik noktalama işaretlerini, yazım hatalarını, anlatım bozukluklarını özellikle düzeltmedim.)

Gerçek ismi mi değil mi bilmiyorum. Ancak cami işlerini, İslam işlerini onlara bırakmamızı söyleyecek kadar özgüvenli biri. “Ya” diye başlayıp “mensupsan”, “yap”, “çekil kenara” gibi ifadelerle asker arkadaşımmış gibi yazması da bu özgüveninin bir göstergesi.

Son zamanlarda her yasal düzenlemeyi belli olaylara tepki olarak getiren AK Parti gibi düşünüp hareket etsem, Twitter’a bakışımı bu mesajı yazan şahıs ya da her gün onlarca hakaret cümlesi yazan küfürbazlar üzerinden şekillendirir, o mecraya savaş açardım. Böyle yapınca da o mecrayı namusuyla, hakkıyla kullanan binlerce makul insana haksızlık ederdim.

Bakın göreceksiniz, TBMM’ye sunulan sosyal medya düzenlemesi de pire için yorgan yakmaktan, seviyesiz, küfürbaz psikopatlar yüzünden sosyal medya ortamını makul kullanıcılara dar etmekten başka bir şey olmayacak.