Senin acın benim acımdır. Acını acım sayarım. 100 yıldır bezirganlara sermaye yapılan bu acı hiç olmasaydı.
Sen sağ ol.
Başın sağ olsun.
Kardeşliğimiz var olsun.
O acı, o halk şarkısının dilden dile kuşaktan kuşağa eklenip gelen sözlerinin içinde gizlenmiş duruyor.
“Bahçelerde mor meni,
Verem ettin sen beni,
Ya sen İslam ol ahcik,
Ya ben olam Ermeni...
Ben sana yandım gelin,
Yanağı allı gelin...”

* * * *

Gazeteler, “Ermeniler’e “ ilk taziye (başsağlığı dileme)” diye yazdılar. Türk gencinin yaşıtı Ermeni genç kıza; “dinimden vazgeçip senin dinine gireyim” diye yakaran bu şarkıdaki temiz samimiyetin yerini hiçbir başsağlığı doldurmaz.
Halk şarkısında anlatıyor.
Ermeni, Türk, Kürt, Arap!
Hepsi bir bütündü.
Bir elmanın yarısıydılar.
Tarihte olan oldu.
Şu nifak soktu.
Bu ikilik kattı.

* * * *

Bölündü bütün elma.
İngilizler provokatördü.
Çarlık Rusya’sı kışkırtıcı.
ABD, din bezirganı oldu.
Gönüllü birlikler örgütlendi.
Irkçı nefret o zaman hortladı.
Anadolu yandı, kavruldu.
Ermeniler, arkadan vurdu.
Karşılıklı kırım başladı.
Osmanlı’yı yönetenler Alman Genel Kurmayı’nın ittirmesine uyup, “kendi kolunu kesen bir adamın acısını bedeninde ve beyninin en ince kılcal damarında hissederek” vatandaşı Ermeniler’i Suriye’nin Deyrülzor çölüne zorunlu göçe (tehcir) yolladılar.

* * * *

Osmanlı savaşmak istemiyordu.
Ermeni kendi vatandaşıydı.
Vuruşmak değildi niyeti.
Çarlık ordusu ise saldırıyordu.
Bu yüzden tehcir çare görüldü.
Amaç savaşı önlemekti.
İşte o “Bahçelerde mor meni...” diye başlayan halk şarkısı muhtemelen Osmanlı’nın Ermeni vatandaşlarını Suriye çölüne sürdüğünde veya çok az bir zaman öncesinde yazılıp, söylendi, dillendi.
Bütünüz, biriz.
Etiz, kemiğiz.
Din ayırmayız..
Irk ayırmayız.
Ya sen İslam ol ahcik,
Ya ben olam Ermeni...
Yeter ki ayrılık olmasın.
Şarkı bunu anlatıyordu.

* * * *

Kime anlatırsın?
Provokatör İngiliz.
Kışkırtıcı Rus Çar’ı.
Din bezirganı ABD.
Fakat 100 yıldır “soykırım” diye söze başlayıp, “soykırım” diye sözü noktalıyorlar, noktalamaktalar ve “ABD’nin Ermenistan’ı Rusya’dan koparıp Türkiye üzerinden Washington’a bağlamak değirmenine” su taşımaktalar.
Yapılan soykırım değildi.
Kendi kolunu kesmekti.
Osmanlı mecbur kaldı.
Kendi kolunu kesti.
Trajedi böyle yaşandı.

* * * *

Arkadaşım Uluç Gürkan, “Özgün İngiliz Belgeleriyle Malta Yargılanması” adlı kitabında da yazdı: Birinci Dünya Savaşı sonunda içlerinde Sadrazam’ın, Şeyhülislam’ın, İçişleri Nazırı’nın da bulunduğu 144 Osmanlı (Türk) yöneticisi Malta’ya sürgün gönderildi ve “Soykırım” suçlamasıyla mahkemede yargılandı. Soruşturmayı İngiliz Kraliyet Başsavcılığı yaptı ve Osmanlı arşivlerinin yanısıra, Mısır’da, Irak’ta, Kafkasya’da katliama kanıt aradı.
Bulamadı.
Bulamayacaklar.
Şarkı bulunanı söylüyor.
Ya sen İslam ol ahcik,
Ya ben olam Ermeni...