BAŞKOMUTAN MEYDAN MUHAREBESİ

30 Ağustos 1922 Aslıhanlar (Başkomutan) Meydan Muharebesi

Esasında iki gündür, gelmekte olan geliyordu. O gün bugündü.

Stratejik anlamda yapılanlar doğruydu. Yunan kuvvetleri kıskaca alınacak, olabildiğince imha edilecek ve savaşma azim ve iradesi kırılacaktı. Ordusuz kalan İngiltere’nin de siyasi anlamda savaşma azim ve iradesi yok edilecekti. Zaten Fransızların ve İtalyanların iradeleri kırılmış, gerekli çatlak sağlanmıştı.

Doğrudan savaş Yunan ordusuyla, dolaylı savaş İngiltere ile yapılmaktaydı.

Bir gün önce yapılan muharebelerde düşmanın geri çekilme yolu tam olarak kapatılamamıştı. Ancak birliklerin arazideki tertiplenmesi kaçış yolunu tamamen kapatmaya az kaldığını göstermekteydi. Kuzey, doğu, güney ve güneybatı istikametleri kapatılmıştı. Kapatılamayan sadece batıdaki kapıydı.

Mevcut muhabere imkânlarının sınırlı olması nedeniyle arazide oluşan taktik durumu haritada görmek ve taktik resmi okumak Batı Cephesi karargâhı için ancak gece yarısı hatta sabaha karşı mümkün olmaktaydı. Üstelik raporu gönderenlerin durumlarındaki değişiklikler de bu değerlendirmelerde dikkate alınamıyordu. 

Koşullar öyleydi.

29/30 Ağustos gecesi de aynı sorunlar yaşandı. Sabahın ilk saatlerinde durum haritasını işleyen Kurmay Binbaşı Tevfik Bey (Bıyıklıoğlu), önce Batı Cephesi Komutanı’na durumu arz etti. İsmet Paşa taktik resmi net olarak görmüştü. Hemen Başkomutan’a arz edilmesini emretti.

Tevfik Bey, Başkomutan’ı uyandırdı. Başkomutan herhalde yılların cephe deneyimiyle haritaya göz attı. Yataktan hemen kalkmış olmalı. Fevzi ve İsmet Paşalarla toplantı istedi. Eskilerin deyişiyle durumu istişare ettiler. Kısaca durumu değerlendirdiler. Bekledikleri an gelmişti. Tasarlanan sonuç alınmak üzereydi. 
Taarruza şiddetle devam etmeye ve durmadan takibe karar verdiler.(1)

Başkomutan daha sonra bu anı anlatırken, “Üçümüz vaziyeti bir defa daha gözden geçirdik ve kesinlikle anladık ki, Türkün hakiki kurtuluş güneşi, 30 Ağustos sabahı bütün parlaklığıyla doğacaktır” diyecekti.(2)

“Dertli olmayan kaldı mı?”

O gün doğan güneşin neler getirdiğini Türk milleti birkaç gün sonra anlayacaktı. Aslında o gün anlayanlar da vardı. Onlardan biri, 30 Ağustos günü Eğret (Anıtkaya) batı sırtlarında Fevzi Çakmak Paşa’ya yol gösteren bir ihtiyardı. Fevzi Paşa ihtiyarın aşırı üzgün halini fark edince sebebini sordu. İhtiyar, “Bugünü gördüm de sevindim” cevabını verince bununla tatmin olmayan Fevzi Paşa, “Sen dertli görünüyorsun. Ne oldu? Anlat!” diye ısrar etti. Cevap çok hazindi: “Olmayan kaldı mı efendi?” İhtiyar gözyaşlarını tutamamış ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştı.(3)

Zor soru. İçinde acı gizli. Keder gizli. Çaresizlik gizli...

Zaferi Getiren Emir

Batı Cephesi Komutanı 06.30’da birliklerine özeti aşağıdaki emri verdi:

1. Yunan Ordusu iki tümen tahmin olunan bir kuvvetiyle Kozluca tepeleri- Hamurköy güneyi-Aslıhanlar mıntıkasında güneye cephe almıştır. 1. Ordu ile muharebe halinde, 2. Ordu ile temas halindedir. Toklusivrisi’nden Kaplangı’ya doğru 2 tümenimiz düşmanın çekilme yoluna doğru ilerlemektedir. Düşman kaçıp kurtulmaya çalış- maktadır. Çalköy-Kızıltaş Deresi yolu açıktır. 3. Süvari Tümeni, Uşak batısında demiryolu ulaşımını kesmiştir.

2. Orduların vazifesi, Aslıhanlar meydan muharebesinin her iki ordunun bütün kuvvetleriyle sonuçlandırılması ve Dumlupınar’ın tamamen kesilmesi ve İzmir istikametinde takibin kesintisiz devamı ile kurtulan düşmanın imhası için harekâtın devam ettirilmesidir.

3. Mürettep Süvari Tümeni, Kütahya’yı işgal edecek ve devamında Eskişehir istikametinde keşif yapacaktır. 5. Süvari Kolordusu’nun Aslıhanlar meydan muharebesinin ardından durmaksızın ve dinlenmeksizin Kızıltaş deresinden Uşak’a yönlendirilmesi kararlaştırılmıştır.(4)

Bu emir yerindeydi. Ancak iki sorun vardı. İlki, emir tam olarak uygulanamadı. İkincisi, 1. Ordu ihtiyatı olan ve bugüne kadar muharebeye girmemiş bulunan 2. Kolordu’nun doğrudan Uşak istikametine yönlendirilmemesiydi.

Emrin tam olarak uygulanamamasının en önemli nedeni, irtibat sorununun ileri düzeyde yaşanmasıydı. Yorgunluk da buna eklenebilir. Çünkü birliklerin çoğu ileri hareketlerine geç başlayabildiler.

Böyle zamanlarda Mustafa Kemal Paşa en kritik yerde bulunurdu. Çanakkale’de böyleydi. Kafkas cephesinde böyleydi. Filistin’de böyleydi. Halep’te böyleydi. Sakarya’da böyle olmuştu. Sıra Aslıhanlar’a gelmişti.

Başkomutan, Fevzi Paşa’yı kuzeye 2. Ordu ve 5. Süvari Kolordusu’na gönderdi. Kendisi 1. Ordu komuta yerine gitti. Saat 10.00’da Akçaşar’daydı.

Bu esnada 9. Yunan Tümeni karargâhından esir edilen bir subayın ifadesi alındı. Hamurköy-Çalköy-Dumlupınar istikametinde ilerleyen Yunan kuvvetinin 5., 9., 12. ve 13. Tümenler ile 4. Tümen’in artıklarından oluştuğu belirlendi. İçlerinde 1. ve 2. Kolordu komutanları da vardı. 1. ve 7. Tümenlerin daha önce Dumlupınar ve Uşak doğrultusunda çekildikleri öğrenildi.(5)

1. Ordu Komutanı bu bilgiyi 4. Kolordu Komutanı ile paylaştı ve Hamurköy-Çalköy-Adatepe hattına hızla ve şiddetle taarruz edilmesini ve Yunan birliklerinin kaçmalarına meydan verilmemesini emretti.

4. Kolordu Komutanı da özetle şu emri verdi: “Kolordumuz neye mal olursa olsun düşmanın çekilme yollarını kesmek üzere takip ve taarruzla düşmanı perişan edecektir. Saat 14.00’te, 12. Tümen Hamurköy-Çalköy arasındaki bölgeye; 11. Tümen 12. Tümen’in batısından Çalköy doğrultusunda; 5. Kafkas Tümeni, Selkisaray üstünden Adatepe doğusuna; 3. Kafkas Tümeni, Adatepe’ye taarruz edecektir.”(6)

Ordu Komutanı saat 10.30’da 23. Tümen’i 4. Kolordu emrine verdi. Bu emir bir subayla 23. Tümen’e gönderildi ancak emir çok geç ulaştı.

Kolordu Komutanı taarruz saatini 15.00’e çıkardı. Ancak tümenler saat 17.00’de taarruza başlayabildi.(7)

5. Kafkas Tümeni gerisine yanaşan ağır topçu da ancak 17.00’de tertiplenebildi.

Bu gecikme pahalıya mal oldu.

Kuzeyde Fevzi Paşa bir otomobille Anıtköy üzerinden önce Beşkardeş (Beşkarışhöyüğü) Köyü’nde bulunan 2. Ordu Komutanı Yakup Şevki Paşa’ya uğradı. Daha sonra güneybatıda Kurtköy’de 5. Süvari Kolordusu Komutanı Fahrettin Paşa’yla görüştü. Emir henüz ulaşmadığı için durum ve plan hakkında onları bilgilendirdi. Yolda yüzlerce asker cesedi, otomobil enkazı, hasarlı malzeme bulunmaktaydı. Fahrettin Paşa sıtma nöbeti geçirmekteydi. Fevzi Paşa gerekli görüşmeden sonra döndü.(8)

Fevzi Paşa geldiğinde 2. Ordu Komutanı’nın yanında 6. Kolordu Komutanı da vardı. Gerekli direktifi verdi. Emir kısa ve açıktı. 61. Tümen Allıören, 6. Kolordu’nun 16. Tümen’i Çalköy, 17. Tümen’i Hamurköy doğrultusunda taarruz edecekti. 3. Kolordu karargâhı ve 1. Tümen, Altıntaş ve kuzeyinde toplanacaktı.(9)

Bu tümenler de geç kaldılar. 15-20 km. mesafeyi daha hızlı almaları gerekirdi. Ancak öğleden sonra hazır olabildiler. 61. Tümen en batıdaydı. Onun gecikmesi diğer iki tümenin (16. ve 17.) hareketlerini de olumsuz etkiledi. Başkomutan gelişmeleri izlemekteydi. Bölgeye bir subay gönderdi. 61. Tümen’in zorda olduğunu ve yardım edilmesi gerektiğini varsaymıştı. Oysa 61. Tümen henüz tertibini almamıştı. Bu sırada Trikupis kuvvetleri batıya doğru akmaktaydı. Yine de 

61. Tümen’in müdahalesi Yunan kuvvetlerinin kaçışını geceye bırakmasına yol açtı. Bu da düşmanın zayiatını artırdı.(10)

Başkomutan Zafertepe’de

Kapatılamayan Kızıltaş Deresi

Aynı şey güneyden kuzeye doğru taarruz eden 4. Kolordu’nun 3. Kafkas Tümeni için de geçerliydi. 61. Tümen ile 3. Kafkas Tümeni arasında 4.5. km genişliğinde bir boşluk kalmıştı. Bu boşluktan Adatepe’deki Yunan askerlerinin önemli bir kısmı gece boyunca kaçmayı başardı.(11)

(30 Ağustos 1922 durumu)

Ancak takip eden günlerde söz konusu Yunan birliklerinin büyük kısmı esir olmaktan, bir kısmı ise imha edilmekten kurtulamayacaktı...

Fahrettin Paşa, 29 Ağustos gecesi tümenlerine, “Yarın Murat Dağı’nın kuzeyinde Belova geçidi tutularak ormanlar arasındaki yoldan düşman kuvvetlerinin çekilmesine engel olunacaktır” emrini vermişti. Tümenler emir alır almaz harekete geçmişti. Ancak kendisi sıtmadan dolayı yatmaktaydı. Verdiği emri Fevzi Paşa’ya aktarmış, o da durumdan memnun olarak ayrılmıştı.(12)

Bu noktada Fevzi Paşa ile Fahrettin Paşa’nın aynı konuda anlaşamadıkları anlaşılıyor veya Fevzi Paşa, kolordunun tümenleri yola çıktığı ve onları geri çevirme olanağı kalmadığı için olanı kabul etmekle yetinmişti. Zira süvari tümenlerinin gerçekten Kızıltaş Deresi’nin hemen batısından daha batıya gitmesi nedeniyle düşman tam olarak çembere alınamadı.

Batıdaki kapı, daha sonra göreceğimiz gibi, bu bölgeye gönderilen kuzeydeki 61. Tümen’in ve güneydeki 3. Kafkas Tümeni’nin gecikmeleri yüzünden kapatılamamıştı. Trikupis kuvvetleri de geç vakit çemberin dışına çıkmayı başarmıştı.(13)

Damar Arıkoğlu anılarında, Fevzi Paşa’nın Kızıltaş Deresi’nin kapatılamamış olmasını Yakup Şevki Paşa’nın geç kalmasına bağladığını yazmaktadır. Fevzi Çakmak, “Bu kaybettiğimiz vakitten işin farkına varan Yunan ordusundan iki fırka (tümen) Kurtkapanı planımıza düşmedi ve kurtuldu” diye nakletmiştir.(14)
Ancak daha batıya giden süvari birlikleri Kızıltaş Vadisi’ni Belova gediğinden kapamış, 30 Ağustos akşamı burada yakaladığı düşman firarilerinin bir kısmını imha etmiş, bir kısmını da Murat Dağı’na sürmüştü.(15)

Başkomutan saat 15.30’da yanında 1. Ordu Komutanı ve 4. Kolordu Komutanı olduğu halde 11. Tümen gözetleme yerine, Zafertepe’ye çıktı. Her şey gözünün önünde cereyan etmekteydi. Saat 18.30’da 9. Alay vasıtasıyla 5. Kafkas Tümeni’ne gönderdiği emirde, tümenin süngü hücumu ile düşmanı atmasını ve Adatepe’yi mutlaka ele geçirmesini istedi. Birlikler yarış edercesine büyük bir hızla ilerlemeye başladılar. 9. Alay, Berbercan Tepesi’ni ele geçirdi.(16)

4. Kolordu birliklerinin taarruzu akşam geç saatlere kadar sürdü. Kolordu Komutanı gece birliklerine bulundukları yerde savunmaya geçmelerini emretti. Bu emri almayan 126. Alay, 23.30’da bomba ve süngü hücumu ile Yunanları tutunmak istedikleri son mevziden de attı. Kanlıköprü’ye kadar da takip etti.(17)

(Ankara, 1922)

23. Tümen’in Özel Rolü

1. Kolordu’nun kuzeyinde ve 4. Kolordu’ya komşu bulunan 23. Tümen’in durumu ilginçti.(18) Tümenin taarruz yönü kuzeye dönmüştü. Dünden beri Arpagediği bölgesine taarruz etmekteydi. Bu tümen yerinde bir kararla 4. Kolordu’nun emrine verilmişti ancak bundan haberi yoktu. Tümen Kurmay Başkanı, bu bilginin kendilerine akşamüzeri verildiğini ifade etmektedir.(19)

4. Kolordu’nun planına göre 23. Tümen’in taarruz etmekte olduğu bölgeye 3. Kafkas Tümeni’nin taarruz etmesi gerekmekteydi. Ancak bu mümkün olmayacak bir hareket tarzıydı. Sonuçta iki tümen komutanı anlaşarak 3. Kafkas Tümeni’nin 23. Tümen’in batısından taarruz etmesine; 23. Tümen’in taarruz tertip ve düzeninin bozulmamasına karar verdiler. Ancak bu durum Ağaçköy üzerinden taarruz eden 3. Kafkas Tümeni’nin harekâtının daha da gecikmesine yol açtı.(20)
Esasında o gün sabahtan itibaren arazideki durumu en iyi okuyanın 23. Tümen Komutanı ve karargâhı olduğu anlaşılıyor; çünkü kuşatılan düşmanın Kızıltaş Deresi’nden batıya aktığını görmekteydi. Bunun fırsata çevrilmesi için Kolordu Komutanı İzzettin Bey’e kendi yanlarına bir tümen göndermelerini önerdilerse de Kolordu Komutanı görevini dikkate alarak öneriyi geri çevirdi. Esasında bu öneriyi yaptıklarında Trikupis kuvvetlerinin imhası için alınan tedbirlerden haberdar değillerdi.(21)

Aynı ihtiyacı 4. Kolordu Komutanı da duymuş, Ordu Komutanı’ndan bu maksatla bir tümen istemiş ancak ısrarcı olmamıştı. Hatta yan yanayken bile Başkomutan’a bu talebini söylemedi.(22)

Başkomutan: Artık Bu İş Bitmiştir

Stratejik düzeyde büyük bir başarı olan bu meydan muharebesi, bir kısmı kaçınılmaz olan çeşitli hatalar yüzünden elde edilmesi mümkün olan düzeyde düşman zayiatına yol açmadı. Eğer bu hatalar da yapılmasaydı, Yunan ordusu daha erken imha edilebilirdi. Böylece Yunan ordusunun çekilirken Anadolu halkına yaptığı zulme kısmen engel olunur, binlerce köyün yakılıp yıkılması tamamen önlenemese de daha az zarar görmesi sağlanabilirdi.

Fahri Belen’e göre o gece açık kalan kesimden 7-8 bin kişilik bir düşman kuvveti çekilmeyi başardı.(23) İki gündür çekilenlerin toplamı dikkate alındığında bu sayı 30 bine ulaştı. Yunan birlikleri cebin içinde 4 bin kadar ölü ve 2 bin esir bıraktı.(24) Müteakip günlerde bu mevcuda yakın sayıda Yunan askeri öldü veya esir alındı.

Aynı gün akşam Batı Cephesi Komutanı 1. Ordu’ya Uşak; 3. Kolordu’ya Kütahya ve 5. Süvari Kolordusu’na Alaşehir istikametinde takip görevi verdi.(25) Ordular da buna göre tertipler emrettiler.

Yunanlar Uşak istikametinde çekilmek ve General Frangos Grubu’yla birleşmek istiyordu. 3. Yunan Kolordusu ise Bursa doğrultusunda çekilmekteydi.

Salih Bozok’un anılarından, Başkomutan’ın o geceyi Dumlupınar’da bir evde geçirdiğini anlıyoruz. Zafertepe’de Başkomutan akşam saatlerinde, 11. Tümen Komutanı’ndan telefonla, “Karşımızdaki düşman çil yavrusu gibi dağıldı ve Murat Dağları’na doğru kaçmaya başladı” raporunu alınca, “Artık bu iş bitmiştir. Biz de Dumlupınar’a gideriz” der. Ancak Bozok, o koşullarda Dumlupınar’a gitmeyi tehlikeli bulduğu için istemez ve yolu bilmediğini bahane ederek Afyon’a dönmeyi teklif eder. Aldığı bu cevaba kızan Başkomutan, “Yolu bulan birini bul da Dumlupınar’a gidelim” emrini verir.(26)

KURTULUŞ SAVAŞI’NA İLİŞKİN GENEL DEĞERLENDİRME

Milli Mücadele hem bir inanç hem de bir hesap meselesiydi. Mustafa Kemal Paşa bu durumu henüz harbin içinde, Sakarya Savaşı’ndan sonra tekraren net bir şekilde açıklamıştı: “Tam bağımsızlık, bizim bugün üstlendiğimiz vazifenin asli ruhudur (felsefesi/A.Y.). Bu vazife, bütün millete ve tarihe karşı üstlenilmiştir. Bu vazifeyi üstlenirken, tatbik kabiliyeti hakkında çok düşündük (durum muhakemesi/A.Y.). Fakat neticede hâsıl ettiğimiz kanaat (kurmay hesabının sonucu/A.Y.) ve iman (inanç/A.Y.) bunda muvaffak olacağımıza dairdir. Biz böyle işe başlamış adamlarız.”(27)

Bir düşmanının yargısıyla bitirelim: “Mustafa Kemal galip gelmişti. Sakarya dönüm noktası olmuştu. İzmir, gösterişli bir başarıydı. Bu ise gerçek zaferdi. Onun zaferiydi; onun cesareti, kararlılığı, hüneri ve muhakemesiyle bu gıdadan, donanımdan yoksun, perişan ordu Yunanları kovalamış; Britanya İmparatorluğu’na kendi koşullarını kabul ettirmiş ve tüm Avrupa’nın gözünü korkutmuştu.”(28)

DİPNOTLAR

1,4,5,6,7,9,10, Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 6. Kısım, 2. Kitap, s. 241. s. 241, 242. s. 244. s. 245. s. 246. s. 265. s. 269 vd. 
2 Utkan Kocatürk, KAG, s. 292. 
3, 8 Cevdet Kerim İncedayı, İstiklal Harbi, s. 250. s. 213. 
11,16,17 Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 6. Kısım, 2. Kitap, s. 271.s. 250. 
12 Fahrettin Altay, On Yıl Savaş ve Sonrası, s. 341. 
13 Celâl Erikan, Kurtuluş Savaşı Tarihi, s. 367 vd. 14 Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, s. 302. 
15 Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, s. 479. 18 “85 yıl sonra iki yıl süreyle 23. Tümen’e aynı ruhla komuta etmekten onur duydum.” (A.Y.) 
19,20,21,23 Fahri Belen, Türk Kurtuluş Savaşı, s. 471. s. 475. 
22,24 Celâl Erikan, Kurtuluş Savaşı Tarihi, s. 368. s. 372. 
25 Türk İstiklal Harbi, II. Cilt, Batı Cephesi, 6. Kısım, 2. Kitap, s. 279. 
26 Salih Bozok, Atatürk’ün Yaveri Salih Bozok Anlatıyor, s. 71, 72. 27 Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, s. 466. 
28 Harold C. Armstrong, Bozkurt, s. 234.