Yeni yılın gelişi ile birlikte aklımızda üç mühim soru vardı. Birincisi İstanbul’un, ikincisi milletin vekillerinin, üçüncüsü de milletin durumu ne olacak?

Çok merak ediyorduk, “İstanbul gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hala da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum” diyen, 1994’ten beri İstanbul’u, 2002 yılından bu yana da memleketi ‘tek başına’ yöneten hem Cumhurbaşkanı hem AKP genel başkanı olan Erdoğan yerel seçimlerde İstanbul için kimi aday gösterecekti?

O mu bu mu diye dillerinde tüy bitti gedikli goygoycuların. TV’lerde saatlerce boşuna konuştular. Çünkü sağır sultan bile biliyor; İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer şehirlerde muhalefet partili belediye başkan adaylarının tek rakibi var, Erdoğan!

Neyse büyük sürpriz açıklandı, AKP’nin İstanbul adayı memleketin çevresine, şehirlerine, iklimine üstün(!) katkılar yapan eski Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği bakanı Murat Kurum oldu.

Peki Kurum oyları silip süpürür, İstanbul muradına erer mi?

İşte orası tamamen Erdoğan’ın 31 Mart’a kadar göstereceği ‘performansa’ bağlı! Ama performansın da bir sınırı var... Kazanması gereken sadece İstanbul değil ki, 81 şehir! Her konuda tek adam olsa da süpermen değil insan nihayetinde, ona da fazla yüklenmemek lazım.

Herkes dünya liderimizin ağzından çıkacaklara kilitlenmişken, ben bir haftalık molada hesap kitap peşindeydim.

Faiz hesabı...

Bankadaki milyonlarımın faizi değil, insan emeğinin faizi!

İnternette hesaplama siteleri var. Mesela ‘Bir milyon liram var, aylık net faiz gelirim ne olur’ diyorsun zart diye hesaplıyor, 39 bin lira. Ya da ‘1.5 milyon liram var, her ay elime ne geçer’ diyorsun şak karşında, 58 bin lira!

İyi de bu bildiğimiz banka faizi, sen emek memek demiştin hani diyorsunuz.

Oraya geleceğim zaten.

Bir emekçi en az 25 yıl çalışıp emekli oluyor ve devletimize, SGK’ya ödediği primlerin bir nevi faizi olarak en düşük emekli aylığı almaya hak kazanıyor ya.

İşte merak edip peşine düştüğüm emek-faiz hikayesi burada...

Emekçiden çalıştığı yıllar boyunca sadece sigorta primi olarak bürüt maaşının yüzde 14’ü kadar, TL’nin bugünkü değeri ile en az 800 bin lira kesinti yapılıyor. İşveren payı hariç ki işveren payı da yüzde 15!

Yani kardeşim bizim SGK bir işçiden çalıştığı 25 yılda su içinde 2 milyon liraya yakın sigorta primi indiriyor kasasına.

O işçinin 2 milyon lirasının aylık faizi ne kadar peki? 7 bin 500 lira, bilemedin 10 bin lira!

Bankada ne kadardı 1.5 milyonun aylık faizi? 58 bin lira.

Faiz haram, faiz memleket için en büyük bela bu yüzden milyonlarca emeklinin ak gelirlerine faiz karası çalınmasın, sırf onlar öbür dünyada Sırat Köprüsü’nden koşarak geçsinler diye direniyorlar diyeceğim ama bi tuhaflık var!

Milletin Meclisi’nde hem emekli, hem de vekil olarak görev yapan 300 milletvekilinin maaşları belli oldu... 147 bin lira olan maaşlar 1 Ocak 2024 itibariyle 230 bin liraya çıkarıldı!

Benim hesap tam da burada karıştı...

SGK kendisine 25 yıl boyunca yaklaşık 2 milyon ödeyen işçi emeklisine aylık 7 bin 500 lira, banka 1.5 milyonu olana aylık 58 bin lira veriyorsa, hem emekli hem vekil olan 300 milletvekili devlete, SGK’ya ne ödedi ki getirisi bu kadar yüksek?

Dışarıda olsa sorardık ama Seçil Erzan bile vermemiştir ‘özel fon ayaklarına’ bu faizleri...

Hesabı bizim ki kadar kıt olmayanlar çözdüyse işi, bir zahmet paylaşsın da milletin kendisiyle vekilleri arasındaki ‘derin’ farkı anlayalım.

İstanbul’u kim götürecek derdi bizi gerse de, hikaye! Gerçekler ise benim, senin ve vekilin hayattan payına düşende gizli.

Üçüncü sorunun yanıtı, herkesin unuttuğu milyonlarca emeklinin durumu mu?

Valla onların faizi kazık yenen geçmiş yıllara dönük hesaplanmalı. E o hesabı da bu iktidar, kendi düzenlerinin derdine düşenler yapmayacağına göre yanıt kesin öbür tarafa kalır!