Sevgili okurlarım, hangi ülke olursa olsun, hayat pahalılığında insanların canı iyice yandığı takdirde bir takım önlemler alır.
Önlemler o ülkenin özelliklerine göre değişkenlik gösterir.
Ancak özellikle Batı demokrasilerinde zamları önlemek için ‘sopa’ kullanılmaz...
Ya da tehdit veya şantaj yoluna başvurulmaz.
“Fiyat artıranı şöyle yaparız, böyle yaparız” gibi cümleler hele de devlet adamlarının ağzından asla çıkmaz...
Çünkü bu gibi abuk sabuk lafları söyleyenler kamuoyu önünde komik duruma düşer.
★★★
Bizim başımızda büyük bir devlet adamı var!..
Üstelik o bir dünya lideri!
Birkaç gün önce söylediği sözler şimdi bile kulaklarımızda çınlıyor...
Çünkü enflasyonu ve aşırı fiyat artışlarını inceledikten sonra bu işin de çaresini kendince bulmuş ve özetle şöyle demişti:
“Böylelerini boykot edin!”
Yani kimse yanlış anlamasın ama, sanırım şöyle demek istemişti:
“Kim zam yaparsa onun ürettiği mal ve hizmeti satın almayın ki burnu biraz sürtülsün ve satışları azalınca, yaptığı zammı geri çekmek zorunda kalsın.”
★★★
Bu boykot çağrısı dünyada bir ilki oluşturuyordu...
Birileri belki gülmüştür ama bizim dünya liderimiz kendi açısından bakıldığında doğruyu söylüyordu!
Ey vatandaşım fırsat senin ayağına kadar gelmiş.
Fırsat bu fırsattır, sakın kaçırma, al eline kırmızı kartı ve derhal boykot et.
Gerçi o bu sözleri söylediğinde Özgür Özel’in kırmızı kartı henüz piyasada yoktu ama olsun varsın...
Recep Tayyip bu işin çözümünü kendi kafasında bulmuştu bile!
★★★
Devlet adamlığı başka ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de ciddi bir iştir.
Biz bu memlekette bugüne kadar nice devlet adamları gördük, bazıları ne yazık ki ciddiyetten yoksundu.
Onların tamamı, zamanı geldiğinde siyaset piyasasından silindi gitti...
Şimdi piyasada bu kavram zaten kalmadı.
Ortalıkta gerçek ve deneyimli devlet adamları yok.
Belki vardır ama onları bizim görmemiz söz konusu değil.
Devlet adamlığı makam sahibi olmak değildir.
Hadiseye bu açıdan bakarsanız, bizdeki sözüm ona devlet adamlarının tamamı, Recep Tayyip’in gölgesine sığınmış siyasetçilerden oluşmaktadır.
Dünya liderimiz ne buyurursa, ne derse doğrusu odur!
★★★
Aslında bunlar devlet adamı falan değil emir kullarıdır.
Hepsinin görevi tektir:
Recep Tayyip ne derse, neyi isterse onu yapmak ve onu yerine getirmek...
Türkiye’ye birkaç yıl önce getirilen tek adam rejimi işte böylece bizdeki devlet adamlığı kavramını da yok etti, sildi süpürdü.
Belleğinizi şöyle bir yoklayın...
İçlerinde acaba “Bu devlet adamıdır” diye tanımlayacağınız kaç kişi çıkar.
★★★
Gelelim yine boykot konusuna...
Fiyat artışlarını önlemekte başarısız kalan bizim beyefendi panikledi ve son çare olarak elinde kalan son kozu oynamaya karar verdi:
“Boykot edin!”
Etmesine edelim de, hangisini edelim!
Bir yanda boykot çağrıları, öbür yanda ise sürekli zam yapıyor ya da yaptırıyor...
Aklınıza ne gelirse...
İçki, sigara, akaryakıt, gübre, et, süt, peynir vesaire.
★★★
Devlet bütçesinin yüz milyarlarca lira açık verdiği haberleri dün medyada resmen açıklandı.
Akaryakıt fiyatlarına, köprü, tünel ve otoyol geçişlerine önceki gece yine büyük zamlar geldi.
Bu kaçıncı?
Zam değil adeta vatandaşın omzuna bindirilen bir büyük yıkım daha...
Boykot çağrısı yapan ‘devlet adamına’ şimdi sormak gerekir:
“Bu memlekette milyonlarca (evet milyonlarca) özel araç, minibüs, otobüs, kamyon, traktör var. Bunlar benzin ve mazot tüketiyor.
Köprülerden, otoyol ve tünellerden her gün on binlerce araç geçiyor.
Alay eder gibi, şimdi vatandaş neyi nasıl boykot edecektir?”
★★★
Bizim devlet adamı boykot çağrısı yapıyor ama arkasını getiremiyor, altını dolduramıyor, ucu açık kalıyor.
Zamları yapacaksın, yaptıracaksın ama sonrasını vatandaşa bindireceksin. Devlet bütçesi yine açık verecek, arada kalan vatandaş ezilip gidecek ve çareyi küfretmekte bulacak.
Sonra ver elini hakaret davaları, mahkemeler falan filan...
Ne biçim düzendir bu!