Fenerbahçe'nin, Union SG karşısında ilk maçtaki 3-0'lık galibiyeti ve hafta sonu oynanacak Trabzonspor derbisi, rövanştaki durgun futbolunun haklı sebebi olarak görülebilir. Bu yoğun takvimde, 3-0'ın avantajını koruyup oyunun temposunu yükseltmemeleri son derece doğru bir plandı.
Brüksel'deki ilk maçtan dönüp sadece ter idmanıyla Pendikspor karşısına çıkan Fenerbahçe'nin ne kadar zorlandığını düşünürsek, İsmail Hoca ve ekibinin, bu haftayı Trabzon'a çalışarak geçirmesi anormal değil. Çünkü pazar akşamı oynanacak kritik derbi için, Union SG rövanşından sonra çalışacak pek fazla vakit de olmayacak.
Yine de, rövanşta son 45'e 3-0 avantajıyla girilmesine rağmen tribündeki gerginlik zaman zaman sahaya yansıdı. Kadıköy'ün bu havası, Union SG maçında kazaya sebep olmasa da, lig için ilerleyen haftalarda iyi sinyaller vermemeye devam etti.
Çilekti, kabak tadı verdi
Fenerbahçe, bu sebeplerle takım oyunu olarak eleştirilmeyi hak etmese de, bazı bireysel performansların göz ardı edilmemesi gerek.
Özellikle Sebastian Szymanski'deki düşüş, artık 'savunmaya yardım ediyor' diye geçiştirilemeyecek noktaya geldi. Sezon başında çıtayı öyle bir yükseğe koydu ki, Tadic, Dzeko gibi yıldızlara rağmen, transferin 'çileği' oldu. Şimdiye kadar oynadığı maçlarda 12 gol-14 asist yapmış bir oyuncu, aslında 1 sezonda yapabileceği her şeyi yapmış demektir.
Ancak son 3 aydır (12 maç) skor tabelasında adını görememek artık 'kabak' tadı verdi.
Artık görmezden gelinemez!
Sorun sadece skora katkı yapamaması olsa, yine tölere edilebilir. Ancak ne ayağına gelen topları doğru kullanıyor ne de hücum varyasyonlarında istenileni verebiliyor.
Sezon başından beri 45 maça çıkmış bir oyuncuda performans dalgalanmaları kabul edilebilir ama ligin son dönemecine girdiğimiz şu günlerde, Fenerbahçe'nin düşen hücum gücünde Szymanski'nin bu form düşüklüğünün etkisini görmezden gelmek artık mümkün değil.
Ya İsmail Hoca Szymanski'ye farklı bir rol verip oyuncuyu güncellemeli, ya da Polonyalı futbolcu kafaya reset atmalı.
Ryan Kent meselesi
Lig kadrosuna dahil edilmeyen ve sadece Konferans Ligi'nde şans bulan Ryan Kent'i, kötü formu nedeniyle eleştirmek ise adil değil. Ayda 1, iki ayda 1 sahaya çıkan bir futbolcudan fazlasını beklememek gerekir.
Yine de, bulduğu fırsatları değerlendiremeyen Kent'i, İsmail Hoca'nın neden kadroya almadığını anlamak da zor değil. Formsuz olabilirsin, ama kötü mücadele edemezsin.
Mental olarak güçlü olan bir oyuncu, bu maçta öyle bir savaşırdı ki, lig kadrosuna almadığı için İsmail Hoca'yı pişman ederdi. Ama Kent'in böyle bir derdi olmadığı açık.
Bu toksik ilişkinin suçlusu yok. Ama maalesef kaybedeni Fenerbahçe.