13 Mayıs 1979...
Sivil toplum kuruluşu olan TÜSİAD, Bülent Ecevit Hükümeti’ni düşürmek için gazetelere tam sayfa ilan vermişti.
“Ekonomide gerçekçi çıkış yolu” başlıklı ilanda şu çağrı yapılıyordu: “Şiddetle ihtiyaç duyduğumuz dış kredilerle, uyguladığımız ekonomik sistem birbirine çok yakından bağlıdır. Pazar ekonomisinden gitgide uzaklaşan bir anlayışla, ne batı dünyasında hak ettiğimiz yeri, ne yeterli kredileri ne de yatırımlara gerekli dış sermayeyi bulabiliriz. Ekonomimizi bir yasakçı mevzuat ağı içinde boğan, kişinin teşebbüs şevkini kıran, kişiyi yanlış yönlere sevk eden aşırı müdahaleci ve güven sarsıcı zihniyet bunalımın asıl sebebidir.”
Başbakan Ecevit ise 15 Mayıs 1979 tarihinde TÜSİAD bildirisi için şunları söylüyordu: “Büyük sermaye çevrelerinin paralı, tehditli ve uyarı muhtıralı duyuruları ile Türkiye’de hükümet öldürülemez. Öldürülebilse bile, böyle bir hükümetin cenazesini kimse taşıyamaz.” Kasım ayında TÜSİAD’ın dediği oldu. Ecevit hükümeti düştükten sonra 12 Eylül 1980 darbesine kadar sürecek olan Süleyman Demirel hükümeti kuruldu.
Neden TÜSİAD bildirisiyle başladım?
Dün Batı destekli 12 Eylül 1980 darbesinin yıldönümüydü ve ben de 2 Mayıs 2012’de kurulan TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun tutanaklarını inceledim. Gözüme komisyonun dinlediği ekonomist Prof. Bilsay Kuruç’un tespitleri takıldı. 11 sayfayı okudum. 1978-1979 yılları arasında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) Müsteşarlığı görevinde bulunan ve Ecevit’in yakın çalışma arkadaşı olan Kuruç’un şu cümlesi dikkat çekici:
“12 Eylül 1980’i, 15 Mayıs 1979’dan başlatmak mümkündür ama bu başlangıçta size arz ettiğim noktaları da dikkate alırsak bunu 1970’in Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın bir sözünden de başlatabiliriz, şöyle diyordu: ‘Türkiye’de sosyal gelişme, ekonomik gelişmeyi aşmıştır ve durdurulmalıdır.’ Dolayısıyla buradan da başlatabiliriz çünkü mevcut güç merkezinin, iki güç merkezinin birbirine yakınlaştığı yolunda kuvvetli bir işarettir yani gelişmekte olan sermaye çevreleri veya sınıfı ve silahlı kuvvetler, dolayısıyla bu içeriden olan bir gözlem.”
TÜSİAD bildirisinin arkasındaki isim
Bilsay Kuruç’a bu cümleleri kurduran da komisyon başkanının sunumu.
BAŞKAN – Bizim sorularımız da var zaten, devam edelim efendim, sorularımızı da size tevdi edelim inşallah, müsaade ederseniz. Efendim, aşağıda, İngiltere’nin İstanbul Basın Ataşesi John Hyde’ın İngiltere Dışişleri Bakanlığının istemi üzerine diplomat sıfatıyla iş adamı Nejat Eczacıbaşı’yla gerçekleştirdiği bir söyleşiye ilişkin değerlendirmelerinden bir bölüm aktarılmıştır. Bu bölüm, rapor İngiltere Dışişleri Bakanlığı arşivinde de yer alıyor.
BİLSAY KURUÇ – Tarih nedir efendim?
BAŞKAN – Söyleyeceğim, 1980 öncesi efendim. “Nejat Eczacıbaşı, Ecevit Hükûmetinin devrilmesine yol açtığı söylenen TÜSİAD ilanlarını, İngiltere’nin İstanbul Basın Ataşesi John Hyde’a anlattı.” Devam ediyorum. “Nejat Eczacıbaşı, cumartesi sabahı Yeniköy’deki evinde Ecevit ve Hükûmetine karşı TÜSİAD’ın gazetelere tam sayfa verdiği ilanların istenilen etkiyi elde ettiğini söyledi. Nejat Eczacıbaşı’nın aklına gelen en iyi fikir askerî bir müdahale, böylelikle ülkenin yeni bir Hükümete ve bağımsız bir Başbakana sahip olacağını dile getirdi. İkinci yöntem olarak şimdiki Meclisin feshini ve yeni kurucu Meclis yaratılmasını önerdi.” Bu raporda ifade edilen görüşler temelinde TÜSİAD’ın “Gerçekçi Çıkış Yolu” başlıklı gazete ilanlarını ve 1980 darbesine uzanan süreçte ordu sermaye kesimi ilişkilerini nasıl değerlendirirsiniz?
BİLSAY KURUÇ – Evet, benim de işaret etmek istediğim şeyleri sordunuz. Bu 15 Mayıs 1979 tarihlidir galiba. Bu bir muhtıradır ve siyasi tarihinde de eşi yoktur. Dolayısıyla 12 Eylül 1980’i 15 Mayıs 1979’dan başlatmak mümkündür ama bu, başlangıçta size arz ettiğim noktaları da dikkate alırsak bunu 1970’in Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç’ın bir sözünden de başlatabiliriz, şöyle diyordu: “Türkiye’de sosyal gelişme ekonomik gelişmeyi aşmıştır ve durdurulmalıdır.” Dolayısıyla buradan da başlatabiliriz çünkü mevcut güç merkezinin, iki güç merkezinin birbirine yakınlaştığı yolunda kuvvetli bir işarettir yani gelişmekte olan sermaye çevreleri veya sınıfı ve silahlı kuvvetler, dolayısıyla bu içeriden olan bir gözlem. 15 Mayıs 79’dan önce, gene ifade ettiklerimi desteklemek için şöyle bir şey aktarayım: Tabii, aynı tarihte o görevleri yapanlar, aynı masa etrafında otururlar, aynı toplantılarda olurlar. Biz planı hazırlarken -demek ki 1978’in yaz aylarında- Genelkurmaydan ve Millî Savunmadan da onların taleplerini alırız, alırdık yani beş yıl için ne gibi talepleri var diye. Buna savunma harcamaları dâhildir ancak günün Genelkurmay Başkanı Kenan Evren o zaman bana telefon etti, tarih 78’in Mayıs ayı filan olabilir.
BAŞKAN – Kenan Evren Genelkurmay Başkanı mıydı efendim o tarihte?
BİLSAY KURUÇ – Sanıyorum veya Genelkurmay Başkanı olduktan sonra hangi tarihte olmuşsa yani onun Genelkurmay Başkanlığının başlangıcını tam hatırlamıyorum ama o tarihler olması lazım, belki hazirandır fakat plan hazırlanmadan önceydi, dedi ki: “Lojman istiyorum, lojmana ihtiyacımız var çünkü subaylarım özellikle küçük rütbeliler halkın arasında oturuyorlar ve halk gibi düşünmeye başlıyorlar” dedi.
Bilsay Kuruç’un komisyona yaptığı bilgilendirmede “TÜSİAD’ın hazırladığı” bildirinin arkasındaki isimle ilgili şu iddiası da çok önemli:
“Ben kimin hazırladığını o zaman merak ettim, tabii herkes merak ediyordu. Başbakanın eşi beni aradı bir vesileyle, yani Rahşan Hanım aradı. Onun ifadesiyle ‘Turgut Özal hazırlamış bunu’ dedi. Turgut Özal o zaman MESS diye o zaman bir kuruluş vardı onun genel sekreteriydi yanılmıyorsam, o hazırlamış.”
SONUÇ: Bugün “teğmenlerin darbeci” olup olmadıkları, Kemalizm, askeri vesayet bir kesim tarafından yine tartışılmaya başlandı. Oysa darbeler tarihi, darbelerin Kemalistler tarafından değil, NATO-Batı destekli iç kuvvetler tarafından yapıldığını bizlere gösteriyor.