Güneş tepemizde (üniversitedeki bekar evinde yemeklerimizi ve çayımızı yapmak için kullandığımız) rezistanslı küçük kiremit ocak gibi parlıyordu.

Çapayı toprağa vurduğumuzda çıkan toz, saçlarımızdan ensemize doğru akan terimize yapışıp tenimizde çamura dönüşüyordu.

Hepimizi toplasanız, yan hagosta ve tam önümde çapayı amansızca sallayan Deli Balta’nın çıkardığı kadar toz çıkaramazdık.

Kendisinden korktuğum ve Deli Balta Amca diye seslenmek istemediğim için “biraz yavaş ol” diyemedim ve çıkardığı tozu uzun süre solumak zorunda kaldım.

★★★

Neyse ki Ali Rıza Dedem bir elinde büyük bir su bidonu, diğer elinde domates, yeşil sultaniye üzümü ve dört beş somunla tarlanın başında belirmişti.

Biz çapaları yana koyup, tarlanın başındaki ağacın gölgesine doğru hızla koştuk. Deli Balta hiçbirimizin farkında değildi ve hâlâ çılgınca eşeliyordu toprağı.

Dedem “Deli Balta, bırak gel yemek ye” diye seslendi...

Deli Balta ancak birkaç sesleniş sonunda duydu ve yanımıza geldi.

O hepimizden çok terlemişti.

O kadar çok yanmıştı ki ellerindeki kalın nasır adeta zırh gibi yüzüne oturmuştu.

Biz bir ekmeği parçalayıp bölüştük.

Deli Balta bir somunu tek başına aldı. Bir de domates kaptı. Önce ısırdı sonra ısırdığı yere tuz döktü. Öyle bir iştahla yiyordu ki kendimi hayran hayran Deli Balta’yı izlerken bulmuştum.

Bu saflığım ve dalıp gitmelerim yüzünden ırgat sofralarında hep aç kalırdım.

Diğerleri üzümü bitirmeden kendime bir salkım kaptım, bir de domates.

★★★

Yemeği bitirince tarlanın etrafını çeviren çeperin gölgesine yaslanıp ayaklarımızı uzattık. Dedem bir Birinci sigarası yaktı, birini de Deli Balta’ya uzattı.

Deli Balta sigarasını yaktı, uzaklara daldı ve çok derin bir nefes çekti.

(Deli Balta’nın o sigarayı içiş şekline özenip sigaraya başlamadığım için kendimi hâlâ hayretle karşılıyorum ve takdir ediyorum.)

Onu öyle dalmış gören dedem hemen sordu:

“Ola Ehmet, senin para geldi mi?”

Deli Balta’nın asıl ismi Ahmet’ti. Fiziki olarak çok güçlüydü. Baltayla ağaç kütüklerini tek vuruşta ikiye ayırırdı. Tırpanı çok kuvvetli sallardı. Çapayı pek iyi yapmazdı ama o çapada çalışırken de ne kadar güçlü olduğunu herkes anlardı.

Dedem bu yüzden “Deli Balta” ismini takmıştı.

Dedemin bu ismi takarken Gürbüz Azap’ın “Tek başına bir ordu: Deli Balta” isimli çizgi roman serisinden haberi var mıydı acaba? Bunu hiçbir zaman öğrenemedim.

★★★

Deli Balta bir defa daha Birinci sigarasından derin bir nefes çekti ve bu konuda kendisiyle hep alay edildiği düşüncesiyle öfkelenerek “Gelecek ola kor (kör), göreceksin” dedi.

Ali Rıza Dedemin yeşil gözleri şaşı olduğu için herkes kendisine Kör Ali Rıza derdi. Ben dedemin daha büyük olduğunu sanıyordum ama dedemle Deli Balta aynı yaşlardaymış.

Dedem şimdi Gürcistan’da bulunan Ahılkelek ilçesinin Mragol köyünden Bolşevik devrimden sonra kaçıp Kars’a gelmiş.

Deli Balta ise 1930’lara kadar Sovyet topraklarında (şimdi Gürcistan’da bulunan Karaçöp’te -Sagareco-) yaşamış ve 30’lu yaşlarda Türkiye’ye göç etmiş.

Gelirken de bütün hayvanlarını orada kalan akrabalarına bırakmış.

★★★

İlçemizin devrimci gençleri, ne zaman Deli Balta’yla karşılaşsalar, dedem gibi “Para geldi mi Ehmet Amca” diye sorarlardı.

O da her zamanki gibi öfkelenirdi ama sakin sakin yanıt verirdi:

“Yaylada koyunlarım, tosunlarım var. Akrabalarım onları satmış, parasını gönderecekler. Heç merak etmeyin menim manatlar gelecek. Açlar yiyecek, çıplaklar giyecek...

Hepinizi evlendireceğim...”

Peşi sıra kahkahalar yükselirdi.

Bütün gençliğimiz bu tür sohbetlere tanık olarak geçti ama Deli Balta’nın parası Sovyetler’den hiç gelmedi.

★★★

Şimdilerde hepimiz Deli Balta gibiyiz.

O Rusya’dan gelecek parasını bekledi, biz Mehmet Şimşek’in AK Parti’lilerin “Dıjjj Güjler” diye düşmanlaştırdığı Batı’dan getireceği parayı bekliyoruz.

O para gelirse Deli Balta’nın dediği gibi açlar yiyecek, çıplaklar giyecek, mutlu mesut bir hayat yaşayacağız sanki!

Deli Balta o son nefesini verirken o parayı görememişti.

Umarım bizim sonumuz farklı olur!