Trump’ın tahta geçişini izlerken, size acı ama gerçek bir araştırma sunayım.   

Batı’da demokrasi, giderek zemin kaybediyor. Avrupa ve Amerika’da bunu görüyoruz. Aşırı sağcı veya otoriter liderlerin başa gelmesini sadece yabancı düşmanlığı ile açıklayamayız.  

Genç nesiller arasında, “seçimsiz güçlü lider” fikrine olan destek artıyor. Bunu ben değil, İngiliz The Guardian gazetesi söylüyor. İngiltere’de 45 yaş altı bireylerin yüzde 20’si, liderlerin seçimle gelmesine gerek olmadığını düşünüyor. 45 yaş üzerinde ise bu oran yüzde 8. Bu, sadece İngiltere’de bir trend değil; aynı eğilim, çok sayıda ülkede de var.  Araştırmayı Cambridge Üniversitesi 160 ülkede yapmış. Fransa’da keza gençlerin yüzde 30’u demokrasiyi ‘hayal kırklığı’ diye niteliyor.   

★★★

Türkiye özelinde, Alman Friedrich-Ebert-Stiftung Vakfı’nın 2024 yılında yayınladığı “Türkiye Gençlik Araştırması” da bize benzer bulgular sunuyor. Rapora göre, Türkiye’deki gençlerin yüzde 33’ü siyasete çok ilgi duyduğunu, yüzde 42’si siyasete girmek istediğini söylerken, aynı gençlerin yüzde 34’ü başka ülkeye göç etmeyi de arzuluyor. Türk gençlerinin demokratik süreçlere katılmak isterken, mevcut sistemden duydukları memnuniyetsizlik ve yaşadıkları çelişki açıkça görülüyor.  

Peki demokrasinin cazibesini yitirmesinin ardında ne var? 

★★★

Gençlerin demokrasiye sırt çevirmesinde, ekonomik sistemin çaresizliği büyük rol oynuyor. Özellikle neoliberal politikalar, ekonomik eşitsizlikleri derinleştirerek gençlerin geleceğe dair umutlarını yok etti.  

Rusya; Sovyetler sonrasında yaşanan ekonomik çöküşün demokrasiyi nasıl yıktığına açık bir örnek. Boris Yeltsin’in şok terapi politikaları milyonları yoksulluğa sürüklerken, demokrasi kavramı insanların gözünde değersizleşti. Bugün Rusya, otoriterlikten totaliterliğe kayan bir yapıyla karşı karşıya. 

İngiltere’de gençler Thatcher’in “özgürlük” (bireysel girişimcilik, serbest piyasa, daha az devletçilik) vaadini hatırlıyor olabilir ama bunları yaşayabiliyor mu? Hayır. Güvenceli işlerin yerini kısa vadeli sözleşmeler aldı, üniversiteler için alınan kredi borçları ve faizleri can yakıyor, kira fiyatları tavan yapıyor. Tüm bunlar, gençlerin oy kullanmaktan çok, sisteme olan inancını kaybetmesine neden oluyor. 

★★★

1930’ların faşist yönetimleri, dünya tarihine silinmez yaralar bıraktı. Ancak, o dönemin dehşetleri bugün unutulmuş gibi.  

Genç kuşaklar, faşist liderlerin toplumlara verdiği zararlardan habersiz veya tarihsel gerçekleri göz ardı ediyor. 1970’lerde Amerikan seçmeni, Trump gibi bir liderin Mussolini’yi anımsatan yanlarından korkardı ve kesinlikle iktidara taşımazdı. Bugün bu korku belli ki çok az hissediliyor. 

★★★

Aşırı sağın sosyal medya üzerindeki etkisi ise yadsınamaz. Radikal sağ, dijital stratejileriyle gençleri hızla etkilerken, sol bu alanda oldukça geride. Bu asimetrik iletişim, gençlerin öfkesini siyasi hedeflere kanalize ediyor. 

★★★

Gençlerin ekonomik sorunlarını çözmeye yönelik somut politikalar geliştirilmedikçe, demokrasiye olan inanç yeniden filizlenemez. Daha önemlisi, demokratik değerlerin derin anlamını ve tarihi yeni kuşaklara anlatmak, bu savaşta en etkili silahtır. 

Demokrasi sadece bir sistem değil, insanların haklarının ve umutlarının teminatıdır. Gençlerin öfkesine kulak vermek ve bu öfkeyi çaresizliğe değil, çözüm önerilerine yöneltmek, bugünün liderlerinin en önemli sorumluluğudur.