Mevzu Merkez Bankası rezervleri... Yeni açıklanan zorunlu karşılık düzenlemesiyle bankaya yatırdığın her 100 doların 23 doları Merkez Bankası kasasında bekleyecek. Rezervlere 3.4 milyar dolar eklenecek.

Güney Kore ile yapılan swap neticesinde 2 milyar dolar karşılığı won... Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) borç olarak aktarılan 6.4 milyar dolar da var. Haliyle çıkıp “120 milyar dolar rezerve sahibiz” diye nutuk atar. Neyimize yarar?

★★★

Sahi kim demişti “IMF bizden borç istedi” diye? Onlar bize borç verdi. Seve seve kabul ettik. Sizce miting alanlarında halka seslenirken bu durumdan bahseder mi?

Rezervin tamamı brüt... Geri ödeyeceğimiz parayı düşüp ne kadar kalıyor diye baksak 40 milyar dolar para bulmamız gerekli elimizde bir şey görebilmek için...

★★★

Şöyle düşünün... Cebimizde 120 liranız var. Kredi kartına da 160 lira borçluyuz. Kaç lira paran var diye sorana 120 lira dersiniz ama...

Zira o 120 lirayı kredi kartına ödeseniz bile 40 lira eksi bakiyedesiniz... Her ay da faiz ödersiniz. “Sıfırı tükettik” demek için bile bir yerlerden döviz gelmeli!

★★★

Swap denilen nane borç da değil ki... Değişimi yapılacak para... Verecekler aldıkları Türk Liralarını, alacaklar faiziyle birlikte kendi paralarını...

Yabancı yatırımcı bu tabloyu görünce kaçtı. Türkiye kolunu tefeciye kaptırdı. En son dolara yıllık yüzde 6.5 faiz ödeyerek borçlandı.

Bizim gibi ülkelerin en büyük sermayesi para değil, güvendir... Biz onu çoktan kaybettik! Kendi vatandaşın bile sana güvenmiyorsa, neyi var neyi yoksa dolara yatırıyorsa, elin yabancısı niye ucuza versin parasını?

★★★

Şimdi gelelim “Türkiye’nin dış borcu fazla ama bunun çoğu özel sektörün” diyenlere... Eskidendi o ama ne fark eder?

Dış borç alan borcu ödemek için ne yapacak? Elindeki TL’yi dövize çevirecek. Yine Türkiye’nin elindeki döviz miktarı azalacak. Aynı hesap!

★★★

Kamunun dış borcuna gelince... Açıklanandan çok daha fazla... Yabancı yatırımcı, Türkiye’ye döviz getirip bozduruyor. Hisse senedi ve tahvil, bonolarımızdan alıyor, mevduat yapıyor.

Kamu içeride dış borç almış oluyor... Buna sıcak para deniliyor, dış borçtan sayılmıyor. Peki, geri giderken ne yapıyor? Kazandığı Türk Liralarını dövize çeviriyor.

Yap-işlet-devret projelerinin ödemelerinin hepsi döviz borcu... Türk şirketleri Türk Lirası kabul etmiyor! Net rezervler eksi olunca elalemin parasıyla mı ödeyeceksin?

★★★

Merkez Bankası’nın politika faizi yüzde 19’da... Bankaların mevduat faizi daha da gerilerde... Oysa enflasyonun yüzde 19.25 olduğu düşünülürse... Bankada mevduatta yatan lira zarar yazıyor getiride...

Yüksek miktarda borcun varken hem dövizi hem faizi aynı anda kontrol edemezsin diye defalarca söyledik ama kime? Düşürürse para daha hızlı kayacak dövize... O zaman neyi satacak? Bankaya yatan, yine vatandaşın parası olan munzam karşılıklarını mı?


Hesap makinesi kullanan uzman aranıyor!


Dürüm-cünün biri çıktı “8.400 liraya çalıştıracak garson bulamı-yorum” dedi. Yandaş “iş beğenmiyorlar” deyip bunun üstüne atladı tabii.

Oysa aynı iş yerinin kapısında “4000 lira maaş ile eleman aranıyor” yazıyordu. Kamerayı görünce içinden cin çıktı. Bahşişleri de maaş yerine sayıyordu. Sahi kaç saat çalıştırıyordu?

★★★

Benzer haberleri sıkça algı yönetimi olarak medyada yayınlanıyor. Nitekim önceki gün yine, yeni, yeniden İktidar düğmeye basmış... Kamuya binlerce personel almak için çalışmalar son aşamadaymış.

Okuduğumuz işe alım haberlerine inanacak olsak ülkeye 30 milyon kişi de dışarıdan getirtmek gerek... Ne güzel, düğmeye bas 20 bin kişiyi işe al. Sahi, nerede bu düğme?

Canımız sıkıldıkça biz de basalım! Öyle 150, 250, 500 filan da değil... Ağanın eli tutulmaz dercesine her düğmeye bastıklarında binlerce...

★★★

Haberde öne çıkartılan, işe alınacakların “bilişim uzmanı” olacakları.  Bakın bilişimci de değil, bilişim uzmanı... Yazılım, kodlama bilecek yani... Ne alıyorsun öyle, karpuz mu? Tarlada mı yetişiyor bu uzmanlar? Türkiye’de kaç bilişim uzmanı var?

Bilişimci deyince bu muhteremler cep telefonu ile resim çekip Instagram’da paylaşanları anlıyorlar herhalde... Sorsanıza, “bilişimci ne iş yapar?” Kitabın kapağını açmadan sözlüye kalkmış öğrenci gibi bir suratına bir tavana bakar.

★★★

Bilgisayar operatörüne bilişimci diyorsan, eyvallah... Gir internet kafeye istemediğin kadar velet bulursun orada...

Bilginin özellikle bilgisayarlar aracılığıyla düzenli biçimde işlenmesi ve değerlendirilmesi gerekiyor. Analiz yapıp, sonuç çıkartacak.

Bunu yapabilecek olanlar zaten özel sektörde kapış kapış gidiyorlar.

★★★

Öncelikle sorulması gereken soru Türkiye’de o kadar bilişimci yetiştirecek kapasite var mı? Bir binayı çevirip, üniversite yapıyorlar. Parası olup da mezun olamayanı dövüyorlar.

İçeride eğitmen namına ne profesör, ne doçent var. Gerçi profesörleri de görüyoruz, olsa ne yazar? Mezun olunca ne öğrendiklerini sorsana...

★★★

Ya üniversitelere öğrenci gönderen liseler! Onlarda durum daha da beter... Türkiye’de yaklaşık 90 bin cami var. Peki, kaç lise? Devlet ve özel olmak üzere yaklaşık 7 bin tane...

Maalesef yeni neslin tamamı AKP’nin eğitim tedrisatından geçti. Desin ki devlete 100 bin imam alınacak, kapıda 500 bin kişi sırada...

Bilişimcilik öyle bir şey değil! Nitekim bırak uzmanını hesap makinesini doğru dürüst kullananı bulursan, öp başına koy! Mesela “yüzde” aldırmaya çalışsanıza...