Ekonomi yönetimi dört koldan piyasalardaki paniği önlemeye çalışıyor ama alınan önlemlerin kalıcı olarak istikrar sağlaması mümkün gözükmüyor. Bayrama kadar bu yangın sönümlense bile, daha sonra yeniden alevlenmesine engel olacak radikal kararların alınabileceğine kimse inanmıyor. 

İlk üç günde döviz rezervlerindeki erimenin 27 milyar dolara çıktığı kesinleşti. Ekonomi kriz yönetimine geçirilerek, bu haftanın ilk 2 gününde, eldeki tüm silahlar birden devreye soktu. Başka bir deyişle; “dört koldan su sıkarak çıkan yangının, en azından alevini almaya” çalışıyorlar. 

Bir yandan fonlama faizini yüzde 46’yı çıkarırken, öte yandan dövize talep yaratan TL likiditesini tümüyle piyasadan çekmek için depo alım anlaşmalı döviz yollarına başvurdular. Döviz talebi olan şirketlere “Şimdi alma 1 ay sonra gel, dövizini verelim” garantisi veriyorlar. 

Likidite bonosu çıkarıp, yüzde 60’a varan yıllık bileşik faizle TL’yi çekmeye deniyorlar. Ancak piyasaların faiz talebinin daha yüksek olduğu, yüksek alım talebine karşılık satılan miktarın düşük olmasından anlaşılıyor. 

YABANCI GELDİĞİNE PİŞMAN

Yetinmediler, bankalara talimat verip, yüksek faiz verdirerek TL’ye yeniden dönüşü cazip kılmak, bununla birlikte kur makasını yükselterek, döviz alım satımını zorlaştırmaya çalıştılar. 

Başta Bakan Şimşek olmak üzere, yerli-yabancı piyasa oyuncularına “duruma hakimiz “mesajları verilmeye çalışılıyor. Azaltılan TL likiditesi iyice kuruyunca dövize talebin durması planlanıyor. Yani bayram tatili öncesi dolar kurunu 38 TL’de tuttuklarını göstermek istiyorlar. 

Alevler sönmüş gözükse de, “alttan alta yangının devam ettiğini” görmeleri için  bayram tatili sonrası yaşanacaklar beklenecek. Çünkü bir kere cin şişeden çıktı ve bunun şişeye sokulması neredeyse imkansız. 

Londra’daki bankacılarla, Bakan Şimşek’in dünkü tele-brifinginden önce konuştuğumuzda, “Türkiye’ye yatırım yaptıklarından pişman olduklarına” şahit olduk. Oradaki hava, “Şimşek ne derse desin, tekrar Türkiye’ye dönmeleri için epey bir süre geçmesi gerekeceğini” gösteriyor. 

Yerli yatırımcıda da durum farklı değil. “Birkaç ay daha Merkez Bankası kuru tutmaya mecbur” diyerek, şimdilik beklemeye geçtiklerini görüyoruz. Ancak önümüzdeki dönem için fazla umutlu olmadıklarını da söylemek gerekiyor. 

Yabancı bankalar Türkiye analizlerinde artık; yıl sonu enflasyon tahminlerini yüzde 30’a, politika faizini yüzde 35’e çıkarmaya başladılar. ‘Rating’ kuruluşları alarm zillerini çalarken, yabancı bankaların yatırımcılarına, “artık Türkiye piyasasına girme önerilerini kaldırdıklarını” görüyoruz. Önümüzdeki dönem beklentilerin daha da bozulması sürpriz olmayacak. 

Merkez Bankası’nın aldığı kararların piyasaları kısa süre için sakinleştireceğine inananlar çoğunlukta. Ancak piyasaların genel olarak “ekonomik programın geleceği konusunda tedirgin olduğu” açıkça gözleniyor. 

Özetle, piyasalar karamsar bir havaya girdiler. “Değerler üzerinden ilişki kuran Batı odakları artık ticaret odaklı oldular” ama, yine de son günlerde “Türkiye’de yaşananlara kayıtsız kalamadıklarını” göstermeye başladılar. “Türkiye’nin bir yol ayrımında olduğu” başlığı altında, “siyasi iktidarın yargı yoluyla rakiplerini elimine ettiği” konusunda hemfikir görünüyorlar. 

Böyle bir görüntüye bakarak, “Bırakın doğrudan yatırımı, artık Türkiye’ye sıcak para gelmesinin bile çok zora girdiğini” söyleyebiliriz. Bakan Şimşek, yabancılara ne anlatırsa anlatsın, “artık sözün bittiği yerde” gözüküyoruz.