Yazıma bizim Dr. Aytek Şermet ile başlayıp...
Amerikalı ekonomist John F. Muth ile sürdürüp...
Erdoğan ile noktayı koyacağım...
Yani: Fenerbahçe’yi, doların yükselişini ve 31 Mart seçim tahmini yazacağım!
Başlayayım:
Aytek Şermet sıkı Fenerbahçeli. Hafta sonu bolca futbol konuştuk. Her Fenerli gibi hakemlerin ve futbol federasyonunun haklarını gasp ettiğini düşünüyor. Bana uzun uzun pozisyonları anlattı. “Derin Galatasaray” kapalı kapılar ardındaki gücüyle şampiyonluklarını engellemeye çalışıyordu!
Sordum; son birkaç sezondur Fenerbahçe lige harika başlıyor ama sonunu niye getiremiyor?
Bunun psikolojik olduğunu düşünüyorum: Seyirci ve futbol takımı öyle bir şampiyonluk beklentisine sokuluyor ki, bu hepsinde ağır baskı hatta travma oluşturuyor. Böylece takım ve seyirci sahada rakiple değil, “kendiyle maç yapar” hale geliyor ve itibariyle hep sıkıntı yaşıyor...
Keza: Beklenti, Fenerlilerin akılcı düşünmesinin de önüne geçiyor. Aslında hakemlerin/federasyonun Fener’e destek verdiğini göremiyorlar...
Bu hâl aynı doların yükselişine benziyor! Nasıl mı?
★★★
Ekonomide beklentiler kavramı ilk olarak John F. Muth tarafından 1961’de yayınlanan, “Rasyonel Beklentiler ve Fiyat Hareketleri Teorisi” adlı makalede ortaya atıldı.
Teori diyor ki:
-Bireyler, gelecekteki olaylarla ilgili beklentilerinde geçmiş deneyimlerinden ders alır...
Örneğin, bireyler geçmiş enflasyon verilerine bakarak enflasyonu tahmin eder!
İşte... Ülkemizdeki doların son dönemdeki hali de budur. Bu derece artış salt piyasa verileriyle açıklanamıyor, kişisel psikolojik beklentiler buna sebep oluyor.
Mesela... “İktidar doları tutuyor, yerel seçimden sonra dolar fırlayacak” beklentisi doların piyasa gerçekliği dışında değer kazanmasına sebep oluyor. Çünkü birey, daha önceki deneyimlerinde bunu yaşadı...
İktidar ve Merkez Bankası geleceğe dair bilinmezliğin yarattığı psikolojik beklentiyi “tedavi” etmeye çabalıyor ama nafile. Çünkü bunun tek ilacı topluma güven vermek. Başta faiz olmak üzere Erdoğan’ın aldığı çelişkili kararlar ülkede güvensizliğe neden oldu/ oluyor...
Sonuçta doların bu derece artışının ana sebebi, bireylerin güvene yatırım yapması: “Dolar alırım başım ağrımaz!”
Peki:
En çok dolar alan şehirler, nasıl oluyor da ekonomi programına güvenmedikleri Erdoğan’a oy veriyor? Kılıçdaroğlu ve çevresinin anlamadığı bu oldu. Açayım:
★★★
Seçim öncesi defalarca yazdım:
Son yıllardaki genel seçimlerdeki oy tercihlerinde ülke güvenliği önemli yer tuttu. Ama iktidarın “Bu uçak, bu da gemi; biz yaptık” sözünün oy tercihlerinde ne derece etkili olduğunu muhalefet kavrayamadı. (Eklemeliyim; seçmen ekonomik krizin muhalefet tarafından çözülemeyeceğini de düşündü. Kılıçdaroğlu’nun “300 milyar dolar borç buldum” vs. vaatlerini komik buldu!)
Ve fakat:
31 Mart yerel seçiminde bu kez Erdoğan’ın, 2019 yerel seçiminden ders çıkarmadığı görülüyor!
Erdoğan’ın genel seçimlerde sıklıkla kullandığı “milli güvenlik politikası” propagandası yerel seçimde pek etkili olmuyor.
Seçmen yerel seçimde, ülke güvenliğini düşünerek pek oy tercihinde bulunmuyor, kendine dönük beklentisi daha çok rol oynuyor. Adı üstünde “yerel seçim” bu...
Evet, yerel seçimde ülke güvenliğinin psikolojik ağırlığı, bireyin yaşadığı ekonomik kriz kadar etkili olmuyor. Yereldeki seçmenin kişisel beklentisi “bu uçak, bu da gemi” propagandasının ötesine geçiyor!
Ki bu sebeple, Kandil/PKK’ya dair “güvenlikçi” propagandaların da etkisi olmadığını 2019 yerel seçim öncesi Osman Öcalan’ın iktidar tarafından TRT’ye çıkarılmasında yaşandı!
Sonuçta:
Ali Koç gibi taraftar beklentisini karşılayamaz ise Erdoğan’ın da 31 Mart’ta işi hayli zor...