Çizgileriyle Türkiye'nin yoğun ve karışık gündemini mizahi bir dille okurlar için özetleyen Gırgır ekibi kapılarını SÖZCÜ'ye açtı. İşte Gamze Kaya'nın kendilerinden çok hayat verdikleri karakterlerle tanınan çizerlerle söyleşisi.Kısaca tanıyalım sizleri.
Rıdvan Bağış: Gırgır'ın yayın koordinatörüyüm.
Mehmet İlhan: Yayın yönetmeniyim derginin. Kapak,gündem ve değişik şakalar yapıyorum.
Alper Atalan: Gırgır dergisinde mizah yazarı olarak çalışıyorum.
Deniz Kestane: Arka sayfa güzeliyim. Kapak çiziyorum,gündem çiziyorum, şaka yapıyorum.
M.Ali Çatal: 'Bi kahve içebilir miyiz' köşesini yazıyorum.
Keyifli bir çalışma yürütüyorsunuz.Nasıl bir araya geldi bu ekip, bu ortam nasıl oluştu?
D.K. : Dergimiz 41 yıllık bir dergi biliyorsunuz. Öncesinde çok köklü bir ekip vardı. Bizim gibi birkaç genç arkadaşa teklif geldi. 6 yıldır hep beraber yenilenen Gırgır'ı hazırlıyoruz.Abilerimiz, ustalarımız, genç arkadaşlarımızla çok eğleniyor, her hafta yeni bir şeyler çıkarmaya çalışıyoruz.

Deniz Kestane sosyal medyanın en çok tanınmış isimlerinden biri. Çizimlerinde sosyal medyanın rolü nedir?
D.K: Çizimde çok fazla bir payı yok ama çizimden sonraki aşamada payı var. Ürettiğimiz şeylerin okurla buluşma aşamasından sonra hızlı bir geri dönüş oluyor. Hangi espriye daha çok reaksiyon olduğunu görebiliyorum. Bir de olumsuz yanları var. Küfüre bile maruz kalabiliyoruz.
A.A.: Nasıl küfürler mesela Deniz?
D.K.: Ne kadar pissin diyorlar mesela.
(Sıcak, neşeli bir ortamda röportajımıza devam ediyoruz.)
Gırgır'ın bir haftalık gelişim sürecinden bahseder misiniz?
M.İ. : Gün gün ülke gündeminde ne oluyorsa gündemin hızına göre bazılarını eleyerek toplamaya başlıyoruz.Buna göre elimizde tuttuğumuz esprilerle kapak ve gündem sayfalarını oluşturuyoruz.
Derginin en genç üyesi sizsiniz. Neler kattı hayatınıza Gırgır?
M.A.Ç.: Gırgır hayatıma çok şey kattı. Önceden ayda bir kızla buluşurken; şimdi üç,dört kızla buluşuyorum. Şaka bir yana her hafta düzenli hikaye üretmemi sağlıyor. Güçlü isimlerle çalışıyorum. Deneyim kazandırıyor.
Türkiye'de büyük komedyenler siyasi mizahtan uzak duruyor.Bunu neye bağlıyorsunuz?
M.İ.: Cem Yılmaz uzak duruyor ancak buna saygı duymak gerekir. Eski komedyenlerden Levent Kırca tam içinde. Beslendikleri yer politika olmayabilir.
D.K.: 1980'lerin doksanların mizahçıları daha fazla mizahın içindeydi. Hayatın içinin boşalması ile beraber bazı mizahçılar günümüzün trendine uydu.Tercih meselesi tabi. Saygı duyulmalı. Bizim mecramız olduğu için üretebiliyor, insanlara farklı şeyler sunabiliyoruz.
A.A.: Zeminler de farklı olabilir. Televizyonda üretilen mizah ile dergide ya da tiyatroda üretilen mizah aynı değil.
İŞTE KEYİF DOLU O SÖYLEŞİ - VİDEO

Oluşum aşamasından sonra herhangi bir hukuksal süreç başlatılıyor mu Gırgır çizerleri adına ya da bir tehdit?
R.B.: Tabi birçok dava var hakkımızda açılan.
Olayları ele alırken korku duyuyor musunuz?
R.B.: Bir başbakanı,savcıyı,polisi gündeme taşırken; açıkçası ben kendi adıma korkmuyorum dersem yalan olur. Son birkaç günü baz alırsak koca emniyet müdürleri görevden alınıyor. Birkaç ay önce destan yazan polis aylar sonra görevini kötüye kullanabiliyor. Korkunun ecele faydası yok. Bunu birilerinin yapması gerekiyor.
M.İ.: Evde ayakkabı kutusu yoksa sorun yok abi.
D.K.: Herkes gibi bizim de kaygılarımız var. Birilerinin ortaya çıkıp bir şeyleri mizahi bir dille anlatması gerekiyor. Bizim desteğimiz editörlerimizin arkamızda olması. Belli bir çizgimizin olması bizim avantajımız. Mesleğimizin getirdiği şey bu. Hoş bizim değindiğimiz konuları inceleyen kişilerin de olduğunu sanmıyorum. Başbakan'ın bizim dergimizi okuyup 'vay beni çizmişler' dediğini hiç sanmıyorum. Başbakanın aktif okuyucumuz olduğunu sanmıyorum.
Biraz yakın geçmişe değinelim. İsmine 'Gezi direnişi' dediğimiz zorlu bir süreçten geçtik. Neydi sizde bıraktığı etki?

D.K.: Oraya katılan gençlerin ne kadar zeki olduğunu, mizahi yönden ne kadar gelişmiş olduğunu farkettik. Bizim mizahı üretirken dikkat ettiğimiz kişilerin bizden daha komik olduğunu ve daha çok özenmemiz gerektiğini düşündük. Bize büyük katkısı oldu. Ordaki insanların ürettiği mizahtan bizler de eğlendik ve feyz aldık. Biz çok küçük bir ortamda çiziyoruz. Bir masa bir masa lambası, kağıt,kalem...Burdan üretirken yazıp çizdiklerimizin tam olarak kime ulaştığını bilemiyorduk. Ulaşılan kitleye dikkat edince emeğimizin karşılıksız kalmadığını gördük.
A.A.: Ortak bir dil kurduk. Gezi bizi renklendirdi ve heyecanlandırdı.
Medya bu süreçte üzerine düşeni yaptı mı?
M.İ.: Yapmadı. Yapacağı da beklenmiyordu. Semiz hale getirilmiş ve bunu kaybetmek istemeyen bir medya yapısı var.Yüzde 90 medyaya genelleyebiliriz. Ana akım medya ne yazık ki. Birkaç gazete,birkaç gazeteci var tutuklularla beraber üzerine düşeni yapan. Şu anda besleniyorlar diyebiliriz. İşler kötüye gittiğinde ilk gemiyi terk edecek olanlar bu medya kuruluşları.
R.B.: Cep telefonu diye birşey var. Bizler medyadan değil gençlerin internet kanalıyla paylaştıklarından takip ettik bu süreci. Sansürsüz, montajsız olayları takip edebilidik.
D.K.: Hangi medyanın hangi açıklamalarda bulunduğunu hepimizi gördük zaten. Biz de ordaydık.
M.İ.: İşin bir espri tarafı var evet ama bir de ölen çocuklar var.
R.B.: Komada yaşam savaşı veren 16 yaşındaki Berkin Elvan var.
M.İ.: Direniş iyiydi güzeldi ancak bir de polis şiddeti vardı. Pervasızca kafalara sıkılan gaz bombaları var.
D.K.: Aslında öyle bir hale geldi ki biz mizah yapmasak da kendi mizahını kendi üretebiliyor. Ancak yapılan şeyi tekrar gösteriyor oluyoruz.
R.B.: Bir bakanın oğlunun evinden para sayma makinası çıkıyor yahu.
D.K.: Bir de ironik bir açıklama var tabi. "Bir baba oğlunun gözaltına alındığını basından öğreniyor. Bunun acısını düşünebiliyor musunuz?" gibi bir açıklama geliyor. Ethem Sarısülük'ün babası oğlunun kafasından vurulmasını televizyondan izledi. Ali İsmail'in babası oğlunun dövülerek öldürülmesini gördü. Bu ülkede bir sürü acılı baba var. Bu acının kıyaslanması bile trajikomik. Biz tüm bu olayları ne kadar ele alırsak alalım yapılan hareketlerden daha komik olamıyoruz.
Operasyonlardan sonra Bülent Arınç bir basın açıklaması yaptı. 'Yedi kere yedi kırkdokuz, elde var Ayten' dedi. Neler söylemek istedi?
D.K.: Bence hiçbir şey söylemek istemedi. Cumhuriyet tarihinde yapılan en büyük yolsuzluklarından birinden sonra hükümetin yaptığı ilk açıklamada böyle bir kelime oyununa girmek bence çok hazırlıksız yakalandıklarını gösteriyor. İzlerken de güldük açıkçası. Basın mensuplarının sorularına cevap vermediği gibi hedef şaşırtmaya çalıştı. Bizim bakanlarımız bu yolsuzluğu yaptı demedi; şiir okudu. Ben ağlayarak istifa etmesini beklerdim.
2014'ten neler beklediklerinizi kısaca alalım.
A.A.: 2013 yılı gibi bir yıl daha yaşanmasın istiyorum. 2014 yılı inşallah daha iyi bir yıl olur.
M.İ.: Benim 2014'ten Fenerbahçe'nin Neymar'ı alması dışında bir beklentim yok. Alırsa güzel olur. Gidişat iyi olacak gibi görünmüyor.
R.B.: 2014'te herkesin bol bol Gırgır okumasını istiyorum. Ve dünya barışı diyorum.
D.K.: 2013'te yazdık, çizdik. 2014'te de devam etmek istiyoruz. Herkesin ilgi alakasını dergimize bekliyoruz.
M.A.Ç.: Ben içi para dolu ayakkabı kutusu diliyorum. 4.5 milyon dolar olur, 3.5 olur farketmez.
Sevgiyle...