Her şeyin zamanla yıprandığını söyleyen o meşhur fizik yasasını bilirsiniz, değil mi? Entropi... Yani düzenin zamanla kaosa dönüşmesi.

Ekonomi de buna benzer. Ülkeler zamanla yıpranır, sistemler tıkanır, eskiyen politikalar yeni sorunları çözemez hale gelir. Biz önce tıkadık sonra başkanlık sistemi ile tıpa taktık.

★★★

Yine de İktidar son 22 yılık süreci öyle ustaca yönetti ki algı yönetimini başarıyla kullanarak her türlü ekonomik çıkmazı “yenilenmiş” bir formül olarak piyasaya sundu.

Aslanız, kaplanız, dünya kötü biz iyiyiz, kıskanılan bir ülkeyiz söylemleriyle dolu bir atmosferde, ne yapılırsa yapılsın, seçmen tepkisi minimumda kaldı.

★★★

Bugün ekonomide yaşananları “fast-food” gibi düşünün. Yenilenmiş sandığınız her şey aslında eski yağda kızartılmış. Tam “yedikten sonra pişmanlık garantili” bir formül...

Hiçbir şeyin daha iyiye gitmediği görülecek zaman içerisinde... Bir ekonomi, beklenti yönetimiyle ayakta kalabilir ancak sürdürülebilirlik sağlam temellere ihtiyaç vardır. Oysa bizde ağacı kökünden temeli dibinden sarstılar. Demokrasi ve adalete güveni sarstılar.

★★★

Faizler yükseldi ve devasa bir bütçe açığı doğdu. Daha kredi balonları patlayacak.

Nobel ödüllü iktisatçı Krugman’ın “kurtuluşu beklerken daha fazla borçla boğulma” diye tanımladığı senaryoların tam ortasındayız.

Sanayi can çekişiyor, şirketler kapanıyor, gelirler düşüyor. Bir de bunun üstüne milyonlarca mülteci, sığınmacı, kaçak... Nasıl adlandırırsan adlandır, soruna bunu da ekleyince, ekonominin hali tam anlamıyla fırtınada kalmış bir gemiye benziyor.

★★★

Bir ülkenin ekonomik geleceği, sadece mevcut politikaların değil, aynı zamanda küresel dinamiklerle nasıl başa çıkacağının bir yansımasıdır.

Türkiye, iç politikadaki başarısızlıkları dış müdahalelere bağlayan bir söylemle yıllarca vakit kaybetti. Ancak şimdi Avrupa ve ABD’den ve hatta Araplardan yatırım dilenmek zorunda kalındığında, bu söylemin çöküşü iyice görünür oldu.

★★★

Dış yatırımlar için kapı kapı dolaşıyoruz. Pazarcı misali, “gel, gel” diye bağırıyoruz. Eskiden “dış güçler bize saldırıyor” diyenler şimdi o dış güçlerden yardım istiyor. İroninin böylesi Shakespeare’in bile aklına gelmezdi! Sahi ekonomiyi bu hale kim getirdi?

Ülkede büyük yatırımcılar köşesine çekildi. Parası olan iş adamları yatırım yapmaya korkar hale geldi, çünkü yatırım geri dönmeyecek. Kredilerle yeni iş kollarına girmek ise artık yüksek faizler nedeniyle hayalden öteye geçmiyor.

★★★

Yahu koskoca Tofaş... Üç vardiya üretimden tek vardiya üretime geçti. Kime satacak ki ürettiğini? Koç Holding bile böyle görüyorsa ileriyi, kim bilir sana bana ne yapacak ülkenin geleceği...

Sorsan Türkiye hâlâ büyüyor. Tabii kağıt üstünde. Gelirler artıyor mu? Tabii ki hayır! Herkesin aklında aynı soru: Nereye kadar? Cevap basit: “Ne kadar gidebilirse o kadar!”