Tufan'ı canlandırırken, nelere dikkat ettiniz, Tufan'ı nasıl anlatabilirsiniz? Serdar Orçin: Tufan bildikleriyle değil de öğrendikleriyle yaşayan, kulaktan dolma bilgilerle ve toplumda kabul edilebilir davranışlarla kendini örmüş “iyi” bir insan. Herbirimiz gibi içinde çelişkiler barındıran bir karakter. Olay örgüsü içinde onun tepkileriyle ve tepkisizlikleriyle, kıymet verdiği şeyler ve bunların hayattaki önem sıralaması, duruma göre değişkenliği bize kocaman toplumsal bi resim çiziyor. Ben de bu kocaman resim içinde elimden geldiğince Tufan’ın tüm renklerini bazen renksizliğini görmeye anlamaya ve yansıtmaya çalıştım. Tufan, dışarıda oldukça yardımsever ama ev işlerinde kayıtsız. Tipik bir Türk babası. Bu hal bize ne söylüyor? Ve sizce bu değişmeli mi? S.O.: Bana göre bu hal bize 'tipik' olmanın o kadar da iyi bi şey olmadığını söylüyor. Bir nedenden dolayı ortaya çıkmış ve uygulanagelmiş bir takım kuralların, koşullar değişmesine rağmen hiçbir farklılık göstermeden uygulanmaya devam etmesi, çok önemli kavramların yozlaşmasına neden olabiliyor. Bizde kendini var etme topluma iyice karışıp onun içinde kaybolma şeklinde gerçekleşiyor. Ne kadar genelin içindeysen o kadar varsın gibi. Böylesi bir iklimde elde edilen rollerden de kimse kolay kolay vazgeçmiyor. [caption id="attachment_2580857" align="aligncenter" width="660"]serdar-orcin Deneyimli oyuncu Serdar Orçin, Borç filminde Tufan karakterini canlandırıyor[/caption] HERKES BÜYÜK BİR MÜCADELE VERİYOR Tufan, düzene isyan etmeyen bir isim ama borç sarmalına girince çığırından çıkabiliyor... S.O.: Şu an bütün dünyada dünya ölçeklerine göre küçük elit bir kesim hariç herkes hayatta kalabilmek için gerçekten büyük bir mücadele veriyor. Her an herkesin çığrından çıkabilme ihtimali var aslında. Sistem sizi bir yerden mutlaka sıkıştırıyor. İlk patlak verdiğiniz yer de muhtemelen en zayıf yeriniz oluyor. Sizin için iyi ve kötü arayışı, filmin gösterdiğiyle ne kadar uyumlu, ne kadar farklı? S.O.: İyi ve kötü neye göre kime göre iyi, hangi koşullarda iyi iyi, kötü kötü. Bunlar hep durduğunuz baktığınız yere göre değişir. Bireyin yaşadığı toplumu çok iyi kavraması, diğer topluluklarla ve öğretilerle karşılaştırması ve sonunda da biraz uzaktan bakıp kendince en doğruyu seçmesi gerekiyor galiba. Yoksa en güçlü biz, en haklı biz, en dost en iyi biz diyerek yaşamanın insanı körleştirdiğine inanıyorum. BİR İNSAN NEDEN İYİLİK YAPAR? Tufan'ın 'iyilik' sınavını verirken bir noktada ona hak verebiliyoruz. Sizce bu 'iyiliğin karşılıklı olması gerektiğine' yönelik bir eğilim mi? S.O.: Evet, genel olarak böyle bi eğilim olabilir. Filmin tartışmaya açtığı konu da genel anlamıyla bu sanki. Bir insan neden iyilik yapar? İyilik yaptığında bir karşılIk bekler mi? Beklemeli mi? Alamazsa ne olur? Herkes aynı fikirdedir; "İyilik karşılık beklenmeden yapılır." Ama kendi başlarına bir olay geldiğinde nasıl tepki vereceğidir önemli olan. serdar-orcin2 Filmde karakterler hep bazı roller üstlenip boşlukları kapatmaya çalışıyorlar. Böyle boşlukları doldurmaya yönelik hırslarımız hep oluyor mu? S.O.: Elbette... İnsanlar yaş aldıkça bir kimlik edinmeye çalışıyorlar. Kimi insanlar hayalini kurdukları kimliğin peşinden koşarken, kimileri de ancak toplumun onlara verdiği kimliği kabul edip onunla yaşamaya çalışıyor. KAPİTALİST SİSTEM ACIMASIZ BİR ŞEKİLDE İŞLİYOR Borç, aynı zamanda aile iktisadının önemini de yansıtıyor. Orta sınıf bunalımı denilen şeyle düşündüğünüzde nasıl değerlendirirsiniz bu durumu? S.O.: Şu an tüm dünyada kapitalist sistem çok acımasız bir şekilde işliyor. Tabi bu bizim ülkemize ve insanımıza da yansıyor. İnsanın sadece vicdanıyla baş başa kaldığı zamanlarda vereceği hesapta kendini görmezden gelmeye başlaması yozlaşmanın da başlamasıdır. Hayatta kalma mücadelesinin bu kadar zor olduğu bi ortamda erdemli davranışlar beklemek zor belki ama herkesin emeğinin karşılığını görebildiği bir düzene kavuşana kadar en azından vicdanların çürümemesi için çaba göstermek gerekiyor sanırım. Son olarak Vuslat Saraçoğlu ile yönetmen-oyuncu ilişkiniz ve set ortamı nasıldı?  S.O.: Vuslat hayatımda gördüğüm en çalışkan insanlardan biri. İlk filminde hem yapımcı yönetmen olarak çok zor bir işin altına girdi ama kalmasını da bildi. Her sette yaşanabilecek muhtemel sorunlar dışında set gayet başarılı çalıştı. Ben oyuncular sendikası yönetim kurulu üyesiyim, diyebilirim ki Vuslat bizim görmeyi arzu ettiğimiz hayal ettiğimiz ettiğimiz çalışma koşullarına çok uygun bir set kurdu. Çalışma koşulları ve saatleri, ödemeler, konaklama yerleri, yemek saatleri insani koşullarda başladı ve sonuna kadar böyle devam etti. Programa neredeyse harfiyen uyuldu. Bir ilk film için bunlar gerçekten azımsanamayacak şeyler. Dolayısıyla bir oyuncu olarak ben de çok keyifli çalıştım sette. Masa başında aldığımız kararları uygulama zamanı gelmişti. Şahane bir oyuncu kadrosu vardı zaten, dediğim gibi öncesinde de prova yapma şansımız olmuştu. Bu bize büyük kolaylık sağladı sette. Bir de Eskişehir benim çok sevdiğim bir şehirdir orada olmak da bana keyif veriyordu. Güzel hatırlayacağım bu seti hep. [caption id="attachment_2580855" align="aligncenter" width="660"]ipek-turktan2 İpek Türktan, Borç'ta Mukaddes karakteriyle izleyicilerin karşısında...[/caption] MUKADDES AİLEMDEKİ KADINLARI HATIRLATTI Mukaddes de tipik bir Türk kadını. Nasıldı bu karakteri canlandırmak? İpek Türktan: Kendi ailemdeki kadınları hatırlattı Mukaddes. Tepkilerim Mukaddes'ten farklı olsa da, beslendiğim öğrenilmiş toplumsal kodlar aynı. Okuma provaları döneminde de Mukaddes'i kendi annesine benzeteni çok duydum. Kadınlara doğduktan sonra yüklenen bu 'borç'la ilgili ne söylersiniz? İ.T.: Sadece kadınlara yüklenmiyor bu borçlu olma hali, Tufan hasta yatağında bir kadına yardımı kendine borç biliyor. Bu kodu hepimiz biliriz, yadırgamayız. Mukaddes'in tavrı da çok tanıdık, eşi yardım etmek istediği için haliyle olaya dahil oluyor ancak o, canhıraş çalışmasına rağmen Tufan'dan lafını esirgemeyen bir kadın. Bu anlamda Mukaddes'i, mağduriyeti kendine kader seçmiş kadınlardan ayırırım. Mukaddes, Huriye Teyze'ye kendisine 'kaynanalık' oynayınca tepki gösteriyor. Bu gelin-kaynana durumuna dair klişe duruma da bir gönderme mi? İ.T.: Gelin kaynana klişesine benzemekle beraber bunu insani bir zaaf olarak görüyorum. Yardım edenle muhtaç olan arasında kısa zamanda bir bağ oluşur. Huriye, Mukaddes'in misafirperverliğini, bakımını bir süre sonra bu sanki Mukaddes'in yardımı değil de görevi gibi algılamaya başlar. Bazen yardım eden tahakküm kurmaya çalışır, filmde tahakküm kuranın muhtaç olan olması, izleği daha da çekici kılıyor tabii ki. ipek-turktan