Seçime sadece 11 gün kaldı.
Zaman kanatlanmış gibi uçup gidiyor sanki...
Özellikle İstanbul’daki seçim çalışmalarını merakla izliyoruz.
Ekrem İmamoğlu, az farkla da olsa önde görünüyor.
Karşısında rakip olarak Murat Kurum yok! O sadece bir isim...
İmamoğlu’nun gerçek rakibi Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan...
Murat Kurum’un İmamoğlu karşısında hafif kaldığını gören Erdoğan’ın kollarını sıvayıp sahaya inmesi İstanbul seçimini “Erdoğan-İmamoğlu yarışı” haline getirdi.
İmamoğlu bu durumu aylar öncesinden tahmin etmiş “Ben gerçek rakibimi biliyorum” demişti.
★★★
Her fırsatta İmamoğlu’nu eleştirip Murat Kurum’a oy isteyen Erdoğan, İstanbul’daki mitinglerinde, Hatay’da olduğu gibi, İstanbullulara:
“Biz yoksak, hizmet de yok!” diyecek mi?
Öyle tehdit edici bir dil kullanılırsa İstanbul halkı bu sözlerden korkup fikrini değiştirerek Murat Kurum’a mı oy verecek?
Ya da o sözlere tepki gösterip tam tersine mi hareket edecek?
Bunların hepsini kısa bir zaman sonra göreceğiz.
★★★
“Partili Cumhurbaşkanı” olmak zaten yanlıştı. Sadece kendi partisinin Cumhurbaşkanı oluyor, muhalefetteki insanların Cumhurbaşkanı olmuyordu.
Oysa Cumhurbaşkanı ülkenin birliğini, bütünlüğünü temsil eder.
“Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi” birlik duygusunu zedeledi!
Şimdi Sayın Cumhurbaşkanı, anayasa gereği ettiği yemine aykırı olarak tarafgir bir tutum içinde, rakiplerine hakaret edip, onları küçülterek seçim propagandası sürdürüyor.
Cumhurbaşkanı’nın sözde değil, özde tarafsız olması, ülkede birliği ve bütünlüğü sağlaması şart... Fakat...
Partili Cumhurbaşkanı, iktidara oy vermeyen kitleleri ötekileştiriyor, karşı görüşte olan insanları adeta düşman ilan ediyor.
Bunun işe yarayıp yaramayacağını, halkı korkutup korkutmayacağını seçim günü göreceğiz!
★★★
Aslında en doğru olanı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yerel seçimleri yerel adaylara bırakmasıydı. Cumhurbaşkanlığı makamı bunu gerektirirdi.
Fakat Erdoğan devletin bütün imkanlarını kullanıp, tüm ağırlığını ortaya koyarak olanca gücüyle seçime müdahil olmayı tercih etti.
Bu durum, bir yenilgi halinde onun için prestij kaybı olacak.
Erdoğan meydanlara çıkmasaydı, İstanbul’daki muhtemel bir seçim kaybı, sadece Murat Kurum’un yenilgisi olarak kalırdı.
Şimdi, eğer İmamoğlu kazanırsa, yalnız Murat Kurum’u ve diğer tüm partileri değil, Erdoğan’ı da yenmiş olacak. Hem de tek başına!
Devlet Bahçeli ve yeni yüzyılın kurtarıcı lideri!
Bir zamanlar, ülkedeki derin yoksulluğu, çekilen sıkıntıları görerek sert muhalefet yapan Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a akla hayale gelmeyecek kadar ağır sözlerle yükleniyordu...
Şimdi ne yapıyor?
Keskin bir (U) dönüşüyle, eski sözlerinin tam tersini söylüyor, Erdoğan’ı coşkun bir şekilde överek yere-göğe sığdıramıyor!
Erdoğan geçtiğimiz günlerde “Bu benim son seçimim” dedi ya... Bu söz en çok Devlet Bahçeli’ye dokundu:
“Hayııır! Ayrılamazsın! Yeni yüzyılın kurtarıcı lideri olarak sizi görmek istiyoruz!” diye feryadı kopardı.
Siyaset dünyası bu “Kurtarıcı lider” ifadesini kabul etmedi. Çok sayıdaki eleştirilerden biri de Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ’dan geldi, “Bu ülkede yegane kurtarıcı lider Atatürk’tür. Erdoğan Türkiye’yi neden kurtaracak? O zaman kapatın partiyi, AKP’ye katılın. AKP Genel Başkanı kurtarıcı lider ise MHP’ye ne gerek var?” dedi.
Demokrat Parti İstanbul Milletvekili Cemal Enginyurt’un “Türkiye Cumhuriyeti’nin tek kurtarıcı lideri vardır, o da sarı saçlı, mavi gözlü dev adam Atatürk’tür.” şeklindeki sözleri de çok beğenildi.
GÜNÜN SÖZÜ
Aşılması imkansız hiçbir duvar, hiçbir tepe, hiçbir dağ yoktur!