12 Eylül 1980 darbesi öncesinde sıkça, “Bu gece darbe yapılacakmış!” sözlerini duyardık. O gün gazete bürolarında buna göre önlem alınır, mutlaka bir arkadaşımız Genelkurmay Başkanlığı önünden gece birkaç kez geçip ışıkların yanıp yanmadığını kontrol ederdi. Işıklar yanmıyorsa, “Bu gece bir şey olmaz” yorumu yapılırdı. Oysa, darbe gecesi o ışıkların yanmadığını, tam karartma uygulandığını sonradan öğrenmiştik.

Adalet Partisi döneminin etkili isimlerinden Nahit Menteşe’nin Milli Eğitim Bakanlığı’nda çalışan kızı, “Baba, Bakanlıkta herkes bu gece darbe olacağını konuşuyor” dediğinde, Menteşe böyle bir şeye ihtimal vermemişti. Ancak yine de rahat edememiş, yakın dostu olan bir albayın evine gidip bilgi almaya çalışmıştı. Evet, o gece asker yönetime el koymuştu. Dün Ankara’da en çok konuşulan konulardan birisi, çevre illerden Ankara’ya 5 bin polis getirildiği, CHP’ye kayyum atanacağı için olaylara karşı önlem alınacağı, protesto gösterilerine katılan ve kimlikleri alınan öğrencilerin gözaltına alınacağı iddialarıydı. Emniyet yetkilileri de bunların doğru olmadığını söyledi. Ama bu söylentilerin çıkması bile düşündürücü...

İKİ OLAY İKİ GÜNDEM

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bazı belediye başkanları, İmamoğlu’nun yakın çalışma arkadaşlarına yönelik devam eden soruşturma yürütülüyor. İmamoğlu ile ilgili Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) raporunu bu köşede açıklamıştık. Ancak, iş MASAK Raporuyla bitmiyor. İmamoğlu ve arkadaşları bu dosya ile gündemde.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da CHP’nin 3-5 Kasım 2023’te yapılan 38. Kurultayında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı tarafından öne sürülen, “şaibe” iddiaları soruşturuluyor. Bu iddialara bazı delegelerin de katıldığı, aralarında “gizli tanık” olanlar bulunduğu da yaygın. Seçimde, istenilen adaya oy verilmesi için bazı delegelere menfaat sağlandığı ortaya atılmıştı.

Kuşkusuz bu durum CHP geleneğinde olmayan şeylerdi. CHP’ye kayyum atanacağı söylentileri üzerine, CHP ön alıp olağanüstü kurultayını gerçekleştirdi. Seçime tek genel başkan adayı katıldı. Özgür Özel’in Parti Meclisi listesi de delinmeden aynen çıktı. CHP’ye kayyum atanacağına ilişkin söylentilerin doğru olmadığı belirtilse de, CHP’lilerde de bir kaygı var. Nitekim, dün çok sayıda, “CHP’ye Perşembe günü kayyum atanacağı doğru mu?” sorusuyla karşılaştık.  

Her iki soruşturma konusunda özellikle iktidara yakın yayın organlarında sürekli yayınlar yapılıyor, buna paralel olarak sosyal medyada da konu gündemde tutuluyor. Her iki soruşturma da ülke gündemini meşgul ediyor.

UZMAN VE BİLİRKİŞİ GÖRÜŞLERİ

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturması sonucu Ekrem İmamoğlu ve yakın çalışma arkadaşları tutuklandı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı tarafından görevden uzaklaştırıldığı için yerine vekaleten Belediye Meclisi üyesi seçilmişti. Bu seçime rağmen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne kayyum tartışması da bitmiş değil. Oysa, kayyum atanabilmesi için başkanın terör örgütleriyle iltisaklı olması gerekir. İmamoğlu, böyle bir bağlantıyı asla kabul etmediği gibi buna ilişkin somut bir bulgu da yok. 19 Mart 2025 tarihinde gerçekleşen savcılık operasyonundan sonra ülkemizde yaygın protesto eylemleri yapıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca CHP kurultayı ile ilgili yürütülen soruşturma sonucunda partiye kayyum atanacağı ısrarla dile getirildi. Dün, bu iddia daha da yaygınlaştı. Soruşturma aşamasında Savcılık teknik uzman görüşüne, yargılama aşamasında hakim bilirkişi incelemesine başvurabilir. Savcı ve hakimin konumu itibariyle bilmesi mümkün olmayan uzmanlık gerektiren konularda rapor alması doğaldır.

Soruşturma aşamasında savcılar yürüttükleri mali suçlar ile ilgili konularda Bakanlık müfettişlerinin ve Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) uzmanlarından istedikleri konularda raporlarını talep eder. Belirtilen her iki soruşturma konusunda hem Ankara hem de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, MASAK soruşturma konularıyla ilgili araştırma istemişti.

BU KADAR RASTLANTI OLUR MU?

İşte iki ayrı soruşturmada istenen iki ayrı MASAK raporlarında ilginç benzerlikler var. Ankara ve İstanbul başsavcılıklarının MASAK’a yazdığı talep yazının ikisi de 3 Mart 2025 tarihini taşıyor. İki rapor için de MASAK’ın uzman görevlendirme tarihi ikisinde de 10 Mart 2025 olarak belirtiliyor. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen raporun tarihi 17 Mart 2025, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilen raporun tarihi ise 19 Mart 2025’tir. Sadece raporun gönderiliş tarihinde iki günlük sapma var.

Raporların kapağında; “Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının 10 Mart 2025 tarih ve 5506 sayılı yazısında yer alan, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 3 Mart 2025 tarih ve 2024/5366 Soruşturma sayılı yazısı kapsamında belirtilen hususlarla ilgili olarak Başkanlığımızca erişim sağlanan veriler üzerinden yapılan araştırma neticesinde elde edilen tespitler işbu Raporun konusunu oluşturmaktadır.”

Kapak yazısında, Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığının 10.03.2025 tarih ve 5482 sayılı görevlendirme yazısı ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 03.03.2025 tarih ve 2025/24626 sayılı yazılarında belirtilen hususların araştırılarak rapor tanzim edilmesi istendiği de belirtiliyor.

İki ayrı olay olmasına rağmen bu kadar rastlantı dikkat çekici değil mi?