ACAİP YAZILAR

İster misiniz CHP’yi laikliğe aykırı davranmaktan kapatsın


Tarihler 30 Temmuz 2008’i gösteriyordu.
Bütün Türkiye nefesini tutmuş Anayasa Mahkemesi’nin vereceği kararı bekliyordu.
Gün geçmiş, akşam üzeri olmuştu neredeyse.
Anayasa Mahkemesi’nin toplantısı devam ediyordu.
Saat tam 18.05’te Anayasa Mahkemesi Başkanı gazetecilerin beklediği salonun kapısında belirdi.
Yüzünde saklamayı beceremediği bir gülümseme vardı.
Kameraların düğmelerine basılmasını, kameraların flaşlarının patlamasını bile beklemeye sabrı olmadığı anlaşılıyordu.
Bir zafer edasıyla “Arkadaşlar Ak Parti kapatılmamıştır” dedi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 2007 erken seçiminden hemen sonra iktidarda bulunan AKP’nin laikliğe aykırı davranışların odağı olduğu gerekçesiyle kapatma davası açılması için iddianame hazırlamıştı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı iddianame ile ilgili raporun hazırlanması görevini daha sonra AKP’de çok parlayan Osman Can’a vermişti.
Raportör Osman Can, AKP’nin kapatılmaması gerektiği yönünde görüş bildirmişti.
Aslında bu rapora rağmen AKP hakkında kapatma kararı verileceği düşüncesi ağır basıyordu.
Mahkeme heyetinde oy dengesi “kapatılmalı” diyenler lehineydi.
Küçük bir parantez açayım; oylamadan birkaç gün önce 1994-1997 arasında Ankara Büyükelçiliği görevinde bulunan Marc Grossman, Türkiye’ye geldi. Grossman başta TÜSİAD üyeleri olmak üzere bazı etkin çevrelerle ve genelkurmayla bazı görüşmeler yaptı. Söylentilere göre eski elçi bu görüşmelerde AKP’nin kapatılmaması gerektiğini anlatıyordu.
Oylama sonucunda Genelkurmay kontenjanın Anayasa Mahkemesi’ne giren üye kapatmaya karşı oy kullanınca AKP 6’ya karşı 5 oyla kurtuldu.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, “Kurulumuzdan burada kapatma kararı çıkmamıştır. Anayasadaki bu sayıyı tutturamamış olmasından dolayı bir kapatma kararı çıkmamıştır” bilgisini verdikten sonra iktidar partisine çok ağır bir ihtar verildiğini söylemişti.
Kılıç’ın açıkladığı karara göre AKP bundan böyle benzer bir suç işlediği an herhangi bir davaya gerek duyulmadan kapatılacaktı.
Sonucu hepimiz biliyoruz.
O tarihlerde AKP’nin laikliğe aykırı tutum ve davranışları nedeniyle ortaya konulan belgeler, bugün sadece bir günde işlenen ihlallerin yanında devede kulak kalır.
Artık ne Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı AKP hakkında iddianame hazırlamaya cesaret edebilir ne Anayasa Mahkemesi bu iddianameyi kabul edip de dava açabilir.
Buna karşı, aynı sistem bu kez ana muhalefet partisi CHP’ye karşı uygulanabilir.
Türbanın her alanda serbest bırakılması dışında Anayasa’da laiklikle ilgili maddelerde çok önemli bir değişiklik yapılmadı.
Bu nedenle örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun Yeni Zelanda’da katledilen Müslümanlar için Eyüp Sultan Camisi’nde mevlit okutturması, bu sırada kendisinin de mikrofonu eline alarak Yasin suresini seslendirmesi “laikliğe aykırı tutum ve davranış” olarak nitelenebilir Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından.
Aynı şekilde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da 18 Mart Çanakkale Zaferi anma-kutlama törenlerini Kuran okutarak yapmıştı.
Bu da laikliğe aykırı görünerek dava açılabilir pekala.
Manzarayı bir düşünsenize.
Anayasa Mahkemesi’nin şimdiki başkanı bütün yandaş-yalaka-tetikçi gazeteci beklerden salona dalıyor ve yüzündeki gülümseme-kahkaha karışımı ifade ile haykırıyor “CHP kapatılmıştır.”

KOMİK

HDP korkusu adamlara neler söylettiriyor


Seçimlere tam bir hafta var.
Haftaya bugün sandık başındayız.
AKP sıkıntıda, çünkü oylarının ciddi eridiğini görüyor.
Bu nedenle de belediyecilik üzerinden değil, karalama ve belden aşağı vurma siyasetini tercih ediyor.
AKP’ye göre kendilerine oy vermeyen herkes hain, terörist.
Kampanya tamamen bunun üzerine kurulu artık.
İçişleri Bakanı meydanlarda bağırıyor; “CHP liselerinde şu kadar yüz kişi terörist, hepsini biliyoruz.”
Hafta içinde de yazdım bunu halletmek çok kolay, eğer listelerde terörist varsa hepsini kulağından tuttuğunuz gibi alırsınız.
Bir başka söylemleri de şu; “Teröristler CHP sıralarından Meclis’e gireceklermiş. Daha sonra eylemlere başlayacaklarmış.”
Komediye bakar mısınız?
Yahu belediye meclisini ne yapsınlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde HDP’nin 67 milletvekili var.
Ne yapacağız bu durumda?
Demokrasi, hukuk nasıl ayaklar altına alınıyor ve bir seçim kazanma uğruna ne hallere düşülüyor görüyorsunuz değil mi?

YENİ ÖĞRENDİM

Kameraları hesaplamayan uyanıklara binlerce lira ceza gelmiş


Geçenlerde bindiğim bir taksinin şoförü “Abi hiç insaf kalmadı ya” dedi.
“Neden?” diye sordum.
Şoför “Köprüden kaçak geçen arkadaşlara acayip ceza yazıyorlar” diye açıkladı durumu.
Şöyleymiş; Boğaz Köprüsü’nden sadece 1. sınıf denilen binek araçları geçebiliyor. Büyük araç sınıfından ise servis araçları, belediye otobüsleri ve halk otobüsleri yararlanabiliyor.
Ama bir de binek araç gibi görünen ama dingil aralığı 3.20’den fazla olan araçlar var.
Birinci köprü onlara yasak.
Eskiden Boğaz Köprüsü’ne giren bu araçları eğer varsa trafik polisleri durdurup ceza yazıyormuş. Polis yoksa veya durdurmadıysa araç kurtuluyormuş.
“Eeee” dedim şoföre “Ne var bunda, niye insafsızlık?”
Anlattı. Birçok şoför son zamanlarda hiç polis görmediği ya da polisler durdurmadığı için “bu sefer de sıyırdık” diye düşünüyormuş.
Oysa yeni kurulan kamera sistemi bu araçların hepsini tanımlayıp ceza gönderiyormuş.
Bir arkadaşının 16 bin, bir başkasının ise 14 bin liralık ceza kağıdı aldığını söyledi.
Böyledir işte, avanta peşine düşerseniz kazıkladığınızı sandığınızda ağır bir hasar görürsünüz.
Çok üzülemedim.
Ama garip tarafı şoför de “Aslında haklısın abi, suç bizimkilerde” dedi sonunda.

ÇOK GÜLDÜM

Bu pazara üç fıkra


Bugün Yıldırım Tuna’dan üç pazar fıkrası sunuyorum. Keyifli saatler dilerim;

Kontakt lens


İlk boks maçımda hemen köşemden fırladım, birkaç bel hareketinden sonra sağlı sollu giriştim ve bir sert aparkatla karşımdakini anında yere yapıştırdım.. Bir kelebek gibi ayak parmaklarımın ucunda sekerek köşeme döndüğümde suvanyörüm;
“Kontakt lenslerini çıkarttın değil mi?” diye sordu.
“Evet? Neden?” dedim,
“Elinde ‘1. Raunt’ yazan levhayı ringin dört bir yanındakilere gösteren o harika ponpon kızı yere indirdin salak..!”

Stajyer avukat


Tembel ve genç avukat kız yeni işe başladığı hukuk bürosuna gelince masasının üzerinde bir daktilo bulmuş, daktilonun üzerine birlikte çalıştığı, biraz daha kıdemli avukatların taktığı bir kağıt, kağıtta da “Sekreterimiz yok, bu da daktilo… işte sizin yoğun yardımlarınızı istiyoruz..” notu..
Hemen aynı daktilo ile o notun altına alelacele bir mesaj yazıp sıvışmış odadan “Tahbbi, men xemnuziyetle eliximdenk keltiğinxce yerjdem edmawya çalıxşherim.“

Cennet cehennem


Alanya’ya epey Alman vatandaşı yerleşmiş. O kadar ki kendi kiliseleri, mezarlıkları bile var. Rahipleriyle tanıştım “Burada yaşayanlar kiliseye pek gelmiyorlar” dedi “O kadar güzel bir yerde yaşıyorlar ki ‘Cennet vaadimiz’ ‘Nasılsa biz cennette yaşıyoruz’ diye onları etkilemiyor.. Yazın da buraları o kadar sıcak ki Cehennem onları gram korkutmuyor..!”