SÖZCÜ Adaylara Soruyor dizisinde bugün Eskişehir’deyiz... Daha doğrusu yıllardır herkesin hakkını teslim ettiği “Eskişehir Mucizesi”nde. Kente aşkla bağlı Profesör Yılmaz Büyükerşen “5. Baharı” yaşatmak üzere Eskişehir’e son kez aday. Belediyeciliğin “hocasıyla” köy köy gezdik Eskişehir’i. Üniversiteyi kuran, genç ve kadın dostu, kültür sanatla dopdolu modern ve özgür bir kent yaratan Büyükerşen’in bu kez hayali “kırsal kalkınma”da özgün bir model yaratmak.

- Hocam, herkes sizin belediyeciliğin paradigmasını değiştirdiğinizi kabul ediyor. Beşinci kampanya döneminizde, Eskişehir’de yapacak ne kaldı ?

Şehirlerde ihtiyaçlar bitmiyor, çünkü bir şehir sadece yol, alt yapı ya da binalardan ibaret değil. Her şehrin bir ruhu var. Biz göreve geldiğimizde 400 bindi buranın nüfusu, şu anda 800 bini geçti. Çünkü biz burada özgürlük, medeniyet ve kültür sanat içinde yaşanabilen bir Eskişehir yarattık. Görüyoruz ki gençler, İstanbul ve Ankara’daki bir kaç üniversiteden sonra ilk tercih olarak Eskişehir’i yazıyorlar...

- Oğlum o çağlarda, “Eskişehir bir üniversite gençliği cenneti” diyor.

Doğrudur, genç dostu bir şehir burası. Belki üniversiteyi bizzat kurmamın ve yıllarca akademide yöneticilik yapmamın da etkisi vardır, ben de genç dostuyum çünkü... Cıvıl cıvıl, huzurlu ve güvenli bir kent burası, aileler de evlatlarını gönül rahatlığı ile gönderiyorlar.

- Sadece genç dostu değil, kadın dostu da bir kent sanırım...

Aynen de öyledir! Mesela gece saat ikide, Eskişehir’de bir kadın evinden çıkıp, yürüme mesafesinde açık olan bir dükkan bulabilir, güven içinde kahvaltılığını alabilir. Mesela belediye otobüslerimiz gece saatlerinde kadın yolcularımıza durak dışı noktalarda da yardımcı olur, yolcu alır, yolcu indirir.

- Büyük bir Atatürkçü ve Cumhuriyetçi olduğunuz biliniyor, ama Eskişehir’de hiç particilik yapmadığınız anlatılıyor, doğru mu bu ?

İnsanları “onlar, bunlar, şunlar” diye ayırmadan herkese eşit muamele yapıyoruz, doğrusu da bu değil mi? Her belediye bunu yapmalı, kent yönetimleri ideoloji ile gölgelenmemeli. İnsanların mutlu hissedebilecekleri, sıkılmayacakları ve tüm ihtiyaçlarının karşılandığı bir şehir haline geldi Eskişehir.

- “Şehir öğretir” diyorsunuz bir de...  

Öğretir tabii, bir adabı vardır şehrin. Kültür sanatı öğretir, beraber yaşamı öğretir, kadına, yaşlıya saygıyı, çocuğa gence sevgiyi, medeniyeti öğretir....

- Eskişehir zenginleşti mi bu 20 yıl içinde ?

Hiç şüphesiz! Eskiden bu kentte hayat işten eve, evden işe yaşanırdı. Artık ailelerin çoğu haftanın bir günü dışarıda yemek yer, mutlaka bir etkinliğe gider.

- Bu işler çok parayla mı oldu?

Keşke paramız olsa. Biz göreve geldiğimiz günden beri negatif bir ayrıcalığa sahibiz. Merkezi hükümet bize hep zorluk çıkardı. Bizim belediyemiz de İller Bankası’na ortaktır ve düzenli pay verir. Ama İller Bankası’ndan yeterli proje finansmanı desteği hiç alamadık. Biz de Kentin ihtiyaçlarını belediyemizde üretiyoruz.

- Ne üretiyorsunuz yani ?

Banklarımızı, otobüs duraklarımızı, sokak aydınlatmalarımızı, kent mobilyalarımızı, tüm altyapı ve üstyapı malzemelerini üretiyoruz. Boruları, kaldırım taşlarını, aklınıza ne gelirse.

- Bu bahsettiğiniz makina ikmal,  onarım daireleri her belediyede yok mu ?

Var tabii, ama bizde o daireler çalışır, iş makinalarımızdan araçlarımıza kadar her şeyin bakım onarımını kendimiz yapıyoruz. Fidanlarımızı, çiçeklerimizi kendimiz üretiyoruz. Çöpten elektrik enerjisi elde ediyoruz. 90 bin hanenin bir günde tükettiği enerjiyi karşılıyor bu. O yüzden Eskişehir’i “kendin pişir kendin ye” diye tarif ederler !

- Haklılar ! Baksanıza her krizi çözüyormuşsunuz.

Özlemcim, o kadar değil, zorlandıklarımız da var. Meclisimizdeki AKP çoğunluğu yüzünden, benim son 5 senede anamdan emdiğim süt burnumdan geldi! Sürekli engellemeleri ile bana iş yaptırmayarak Büyükşehir Belediyesi’ni alabilecekleri sanısı ile yaşıyorlar. Eskişehir merkezi 740 bin nüfus, kırsal alan 100 bin. Mahalle olan köylerimiz bana oy veriyor, fakat ilçelerden 12’sindeki belediyelerde meclis üyeleri ile başkanların seçiminde AKP’ye oy veriyorlar. Onlar da bizim Büyükşehir Meclisi’ne 29 üye olarak geliyor. Eskişehir merkezini oluşturan Tepebaşı ve Odunpazarı İlçeleri ise CHP çoğunluklu ve 740 bin nüfuslarına karşın Büyükşehir Meclisi’nde 16 kişi ile temsil ediliyorlar. 16 ya 29 kırsal kesim çoğunluğundan oluşan meclis hangi projeyi önlerine getirirsek, komisyonlarda geciktiriyorlar, reddediyorlar. Son 5 senedir bu oyun oynanıyor Eskişehir’de...

- Peki sonra ne oluyor ?

Her seferinde ben mahkemeye gidiyorum. Hem zaman kaybediyoruz, hem maliyetler artmış oluyor. Bu sefer ümit ediyorum ki, kırsal kesim ilçelerindeki seçmen, ilçe belediye başkanı ve meclis üyeleri için CHP ağırlıklı oy vererek bizim Büyükşehir’de çoğunluğu elde etmemizi sağlayacaklar.  Böylece kırsal kalkınmaya önemli hizmetler yapabilecek projelerim var.

- Ne yapıyorsunuz kırsal kalkınma için?

Son 17 yıldır tarım can çekişiyor, köylü vazgeçti toprağını ekmekten... Her çeşit gıdayı dışardan alır hale geldik. Eee bu güneşe kar dayanmaz…Maalesef köylerde ihtiyar heyetleri, beldelerde belediyeler bitti. Kırsalda, AB’deki gibi yerleşim birimlerinin yerinden yönetim şartına da ters düştük. Benim 160 km. mesafede mahallem var. 450 köy, her gün birine gitsem bir senenin günleri yetmiyor. Ama biz Eskişehir’i nasıl hepimizin gurur duyacağı bir kent haline getirdiysek, bu köylerimiz ya da (yeni adıyla) mahallelerimiz için de kolları sıvadık.

Yılmaz Büyükerşen ve Özlem Gürses Eskişehir’in ilçelerini gezdi. Büyükerşen, “Gençlere damızlık koyun keçi hibe edeceğiz. Küçükbaş hayvanık için de çalışmalar yapacağız” dedi.

Köylümüze sermaye desteği veriyoruz


- Nasıl? Para mı veriyorsunuz ?

Hayır, nakit veremem. Çağın ihtiyaçlarına uygun bir kalkınma modeli için köylüye öncelikli olarak ayni ve nesnel sermaye desteği veriyoruz. Kooperatif kuranlara bedelsiz olarak tohum, fide, fidan ve damızlık hayvan veriyoruz. Mesela; Eskişehir’in Çukurovası denilen Sarıcakaya’da 250 bin domates fidesi, 200 bin dut fidanı verdik, 2 buçuk milyon marul fidesi dağıttık.  Çiftçilerimiz hepsini ekti, yetiştirdi ve sattı. İyi para kazandılar. Hayvancılık yapan bir kooperatife 50 adet damızlık manda verdik.  48’i hamile, yani aslında 98 hayvan vermiş olduk besiciye. 5 sene içinde 500 tane mandaları olmuş olacak.

Küçükbaş hayvancılık için de çalışmaya başladık, gençlere kooperatif kurduruyoruz. Onlara da damızlık koyun, keçi hibe edeceğiz. Yem üretimi için küçük tesisler kurma projeleri üzerinde çalışıyoruz. Yaş sebze ve meyve için kurutma ve işletme tesisleri kuruyoruz, çok daha yüksek fiyatla satış yapıyorlar böylece... Soğuk hava depoları kurabilmek için de nasıl imkan sağlarız onu araştırıyoruz.

İpek Böcekliği için önemli bir merkezdi Sarıcakaya Vadimiz. Yanlış tarım politikaları yüzünden organik ipek kozası yetiştiriciliği bitmişti. Biz onu yeniden canlandırıyoruz. Hatta köylülerimiz bu üretim yönetimini unutmuşlardı, üreticiye eğitim verdik, yeniden başlamalarını sağladık.  Arıcılığı destekliyoruz. Diğer taraftan belediye arazilerine kekik ekimi yaptırdık, şimdi kekiği hem kuru hem de kekik suyu olarak şişeleyerek kadın kooperatifi aracılığı ile  satıyorlar. Şişesi 14 TL.Bu projelerimizle sadece Sarıcakaya’ya yaklaşık 10 milyon TL’lik bir yatırım yapmış olduk, şimdi bu ilçeye tarımsal kalkınma projelerini devam ettirmesi için çok nitelikli genç bir Ziraat Mühendisi olan Şafak ATAK’ı Belediye Başkan adayı olarak seçtik. Ama bütün bu projeler için bir şart arıyoruz.

- Nedir o ?

Kooperatif kuracaksınız diyoruz. Ve kuruyorlar da... Üretimlerini kooperatife satıyorlar, kooperatifte doğrudan tüketiciye satıyor. Böylece çiftçi hem kooperatife satıştan hem de kooperatifin tüketiciye satışından ortağı olarak kar payı kazanıyor. Son derece mutlular.


BİZ KOOPERATİFİ CANLANDIRIYORUZ


- Halk Süt’ü de mi böyle yaptınız ?

Evet. Bizim Mahmudiye Çifteler bölgesinde 1500 süt üreticimiz var. Ürettikleri sütü sanayi kuruluşlarına satıyorlardı, paralarını da uzun vadede alabiliyorlardı. Biz, başında genç bir Ziraat Mühendisi’nin olduğu Süt Üreticileri Birliği ile temasa geçtik. Ona dedik ki “pastörize yapacak tesisi kur”, kurdu. Şimdi sütleri kooperatife veriyorlar, hem de daha iyi fiyata. Kooperatif pastörize ediyor, şişelere dolduruyor, 5 litrelik şişeyi biz de 15 tl’den halka satıyoruz. Yani yağı alınmamış, su katılmamış, Halk Sütü’nün litresi tüketiciye 3 tl’ye geliyor. Hem üretici mutlu, hem Eskişehirliler. Sabah açılıyor Halk Süt bayiilerimiz, öğlene bitmiş oluyor hepsi.

- Meğer kooperatifler ne kadar önemliymiş...

Hem de nasıl ! Gelmiş geçmiş bütün sağ partilerin siyasetçileri ‘kooperatifçilik komünistlik’ diyerek köylüye en büyük zararı verdiler. Rahmetli Ecevit’in ve CHP’nin bu antipropagandayı önlemeye çalışmaları da ne yazık ki yeterli olamadı. Şimdi ise gerçekler görülüyor. Ve kurulmuş ama faal olmayan pek çok kooperatif, birlikler var, atıl vaziyette. Onları harekete geçiriyoruz.