Sürücü ehliyetimi 1964’te aldım. 1967’den beri araba sahibiyim. İsveç’ten Portekiz’e Kanada’dan Meksika sınırına kadar araba sürdüm. Uzun yıllar işe arabayla gidip geldim. Yaz tatillerine arabayla çıktım. Şimdilerde ancak haftada bir iki gün kısa süreli araba sürüyorum. Şunu memnuniyetle görüyorum ki; ülkemizde gerek sürücü becerisi, gerek trafik kurallarına uyma “genel olarak” eskiye kıyasen iyileşti. Ama bu iyileşme henüz “medeni ülkeler düzeyine” gelmedi. İyileşmenin somut göstergesi trafik kazalarında “nispi”, kaza sonucu ölümlerde “mutlak” azalmadır. Pek tabii bunda otomobillerin teknik olarak gelişmesinin büyük payı var. Eskiden arabalar şoföre pek itaat etmezdi. Yolda gezinir, virajda savrulurdu. Farlar zayıftı. Silecekler doğru dürüst çalışmazdı. Fren mesafeleri uzundu. Rot çıkması diye bir bela vardı. Lastikler sık sık patlar, ön cam çatlardı. “Emniyet kemeri” ve “hava yastığı” yoktu. Yollarımız da kötüydü. Bölünmüşü çok azdı. Temeli zayıf olduğundan ağır taşıtlar yol üstünde ondüle ve derin iz oluştururdu. Bu da direksiyon hakimiyetini zorlaştırırdı. Pek tabii, bu iyileşmeler bize mahsus değildir. Her ülke gelişti, Çin ise çağ atladı.  

TRAFİK KAZALARI

Yukarıda anlattığım sebeplerle yurdumuzda da trafik güvenliği artmıştır. Çok gerilere gitmeyeceğim. 2006’da karayollarımızda kabaca 600 bin trafik kazası olmuş ve olay yerinde 4.600 kişi hayatını kaybetmiştir. 2024’te 1 milyon 280 bin trafik kazası olmuş ve olay yerinde 2.713 kişi ölmüştür. Özetle, kaza sayısı (araç sayısı artışı ve ulaştırma hacminin büyümesine bağlı olarak) iki katına çıkarken, ölü sayısı %41 azalmıştır. Trafik kazalarında toplam ölüm sayısı, kaza anında ve yaralı olarak kaldırıldığı hastanede daha sonra ölenlerin toplamına eşittir. Bunlar da kabaca birbirine eşittir. Toplam ölü sayısı 2015’te 6.352, 2024’te 7.500’dür. Selamet (safety) istatistikleri (ki, karayolları trafik kaza istatistikleri de buna dahildir) iki metrikle ölçülüp analiz edilir. Birincisi “sıklık” (frequency), ikincisi “ciddiyet” (severeness) tir. Sıklık, “yılda kaç kaza oluyor”, ciddiyet “kaç kişi ölüyor” demektir. Her iki metrik de toplam “trafik hacmi”ne bölünerek “kıyas oranları” bulunur. Ulaştırmada toplam trafik hacminin ölçü birimi “yolcu kilometre”dir. Yani “yolcu sayısı” çarpı “yol uzunluğu”dur. Bu hesap yöntemine göre en güvenir yolculuk uçakla yapılandır.

TRAFİKTE KALİTE

Trafikte kaliteyi belirleyen iki değişkenden biri selametse, diğeri de huzurdur. Huzur, asabı bozulmadan menzile vasıl olmaktır. Yukarıda ölçülebilir parametreleri kullanarak ülkemizde karayolu yolculuğunun daha salim hale geldiğini anlattım. Kullandığım istatistiklerin başlığı “karayolları kazaları” idi. Karayolu denince hem şehir içi hem şehirler arası anlaşılır. Şehir içinde kaza sıklığı yüksek, ciddiyeti düşük olur. Şehirler arasında bunun tersi doğrudur. Ama esas fark huzurdadır. Şehir içi trafiği, şehirler arası trafiğe nazaran çok daha asap bozucudur. Sıkışıklık yüksek, hız yavaştır. Gecikmeler artar. Bu ortamda sürücüler “vahşileşir”. Vahşileşmek sabırsızlık göstermek ve “önce ben” demektir. Trafik polisinin birinci görevi, “vahşileşen sürücüleri ehlileştirmek”tir. Bu gerçekten çok zor ve asap bozucu bir uğraştır. Bu yüzden, sürücüleri denetlesin diye yollarda konuşlandırılan trafik polisleri, çoğu kez vahşi sürücülerle göz göze gelmemek için cep telefonlarına bakmakta veya akan trafiğe arkalarını dönüp aralarında sohbet etmektedir.

SON SÖZ: Ainesi şoförlüktür kişinin, görünür rütbe-i medeniyeti trafikte.