İlk bölümü 4 Mart Salı akşamı televizyonda yayınlanacak olan Kurt Seyit ve Şura dizisinin çekildiği St. Petersburg’dan İstanbul’a dönen Nermin Bezmen’le Bebek’teki Boğaz manzaralı muhteşem evinde buluştuk.Kıvanç’ı daha önce izlemedim
Kıvanç Tatlıtuğ’u daha önce hiçbir dizide ya da filmde izlemediğini, 22 yıl önce yazdığı Kurt Seyit ve Şura romanını film yapmak isteyen yapımcılara da her zaman “Hayır” dediğini söyleyen Bezmen, bu kez nasıl ikna olduğunu anlattı.
Dizi, dedem ve büyük aşkını anlatıyor
Nermin Bezmen, “Kurt Seyit ve Şura dizisi Çarlık Rusyası’ndan buraya kaçan birbiriyle
hayatlarını geçmişlerini de paylaşarak yaşayan iki insanın büyük aşkını konu alıyor” dedi
Bebek’te Boğaz manzaralı muhteşem bir ev, her yerinde yaşanmışlık var. Elinizi uzatsanız sanki denizi tutacaksınız. Sağıma soluma hayran hayran bakınırken, kapıda o beliriyor. Masmavi gözleri, yandan örülmüş uzun saçlarıyla incecik naif bir kadın, şimdi ne Boğaz kaldı ne de deniz. Tıpkı tüm belirsizliklerin arasında tek bir objenin net kaldığı fotoğraf kareleri gibi, bu gösterişli ev bir anda bulanık bir hal aldı ve güçlü, zarif, samimi, gerçek kadın Nermin Bezmen, resmin tam ortasına gelip oturdu. Bu özel kadının son zamanlarda adını daha sık duyuyoruz, malum Bezmen, Kurt Seyit ve Şura dizisinin yazarı ve şimdilerde herkes bu diziyi bekliyor. O da hummalı bir çalışma içinde, zira hem dizinin senaryo danışmanlığını, hem de diziyle aynı dönemde çıkacak “Dedem ve Ben” isimli yeni kitabının son hazırlıklarını yapıyor, bu hafta okuyabileceksiniz. Nermin Bezmen’le St. Petersburg’dan gelir gelmez buluştuk ve bu müthiş kadınla aşkı, hayatı, yazdıklarını ve kadınlığı, her şeyi ama her şeyi tüm samimiyetimizle konuştuk. Lâfı fazla uzatmayacağım, istiyorum ki bu müthiş kadını bir an önce yakından tanıyın, bu nedenle sizi Nermin Bezmen’le başa başa bırakıyorum.
Önce herkesin merak ettiği Kurt Seyit ve Şura’dan başlayalım... 22 yıl önce yazılan roman ailenizi anlatıyor, dizi için nasıl ikna oldunuz?
Garip bir kıskançlığım var. Bu insanlara ve objelere karşı bir kıskançlık değil, ben kelimelerimi kıskanırım. Karakterlerimi yaratırken kendimi bire bir ortaya koyduğum o psikolojik tanımlar benim için çok önemli. Biri eksik olursa her şey bozulacakmış gibi gelir bana. Romanımın gerek sinema gerekse dizi film olması için onlarca teklif geldi ama hiçbirini kabul etmedim. Ay Yapım’la görüşünce ikna oldum.
Kıvanç Tatlıtuğ, dizide Kurt Seyit’i canlandırıyor, ne diyorsunuz?
Hiç televizyon izlemediğim için, Kıvanç’ı daha önce hiçbir dizide ya da filmde de görmemiştim. Bir tek katıldığı yarışmada tacını takarken görmüştüm. Dedemi canlandıracağı için merak ediyordum. İstanbul’daki ilk çekimlerde hiç konuşmadığı bir sahne çekildi, öyle ki sadece bakışıyla bile bütün ekranı kapladı. Ben 1916 yılına gittim ve Kıvanç’ta dedemi gördüm.
Konuşma fırsatı buldunuz mu?
Karakterinden çok memnun olduğunu ve hikâyenin detayları ile ilgili konuşmak istediğini biliyorum Ama henüz bir araya gelemedik.
St. Petersburg’dan yeni döndünüz değil mi?
Evet, 155 kişilik bir ekip neredeyse 3 aydır orada, bir kaç gün içinde gibi gelecekler. Ben gittiğimde hava sıcaklığı -3 dereceydi, şanslıydım çünkü daha önce hep -15 derecelerde çalışmışlar. Çok büyük bir prodüksiyon, hiçbir masraftan kaçınılmıyor herkes fedakârca çalışıyor.
Kurt Seyit ve Şura’da dedeniz ve Şura’nın büyük aşkı anlatılıyor...
Evet, Çarlık Rusya’sından kaçıp buraya gelen ve birbiriyle hayatlarını, geçmişlerini de paylaşarak yaşayan iki insanın büyük aşkını konu alıyor.
Yeni kitabı: Dedem ve Ben
Sırada yeni kitap , yine Kurt
Seyit baş kahraman değil mi?
Kitabın adı Dedem ve Ben... Bu kitapta dedem ve benim benzeşen yönlerimizi irdeledim. Yaşanılan olaylara karşı dedemin takındığı tavırlar ve bu tavırların doğurduğu sonuçları, kadınlar ve tüm bunlarla yüzleşme yeni kitapta yer alıyor... Diziyle aynı gün yani 4 Mart’ta raflarda olacak.
Bir kitabın dizi ya da sinema filmi çekildiğinde hep kıyaslama olur. Sizin böyle bir endişeniz var mı?
Lütfen bir romanının uyarlaması olmadığını unutmayın. O nedenle sayfa sayfa takip etmeyin bu diziyi... Dizi tutar devam ederse ileriye dönük apayrı hikâyeler de bende. Hayatta olduğu gibi kitaplarda da kahramanlara yaptırdığınız her şeyin söylettiğiniz her sözün bir geçmişi olduğunu unutmayın.
Beni de acılar vurdu
Kelİmeler bir kez daha hayatımı kurtardı. Ben bütün hayatı çok içime çekerek yaşamayı seviyorum. Her insan gibi beni de hayatımda acılar , hüzünler vurdu. Öyle dışarıdan göründüğü gibi hep sırça köşklerde şen şakrak yaşayan bir insan değilim. O sırça köşklerin de içine de kader denilen bilinmezin her türlü cilvesi hava gibi her türlü boşluktan girer. Ben de hayatımda maddi manevi, fiziki hastalıklar yaşadım. Fakat yaşadığım her şeyi olabilecek en iyi şekilde yaşadım. Ben bir yokluk çekerken bile hep “Bu hayatın bir zaaf anı, kontrolüm dışımda yaşıyorum. Ben bu yaşadığım şeyden ne çıkarabilirim?” diye sordum .
İkinci baharımı Yaşıyorum
Peki ya şimdi...
İkinci baharımı yaşıyorum diyebilirim.
5 yıldır Tolga Savacı ile bir birlikteliğiniz var. Nedense sizi yan yana görünce bana daha uzun gibi geliyor?
İnsan hep yeni tanışmış tazeliğinde beraber olmalı, aynı zamanda bir ömürdür berabermiş de artık hayatın sonu gelmiş kaybetmek üzereymiş duygusunu da yaşamalı. Ben ancak böyle bir erkekle beraber olabilirdim.Bazen hep Tolgacığımla berabermişim gibi hissediyorum.
Nasıl oluyor bu?
Birbirimizle açık ve arkadaşça bir beraberliğimiz var. Hayatımıza dair ne varsa her şeyi paylaşıyoruz. Biz geriye dönük zamanı da paylaşarak büyüdük.
Aranızdaki yaş farkı, sonra Pamir Bey’in ölümünden kısa bir süre sonra bu ilişkiye başlamanız tepki çekti, kabul edilmesi zor bir ilişki oldu...
Ben tüm bunlar konuşulurken güldüm, çünkü bu benim hayatım. Zamanlama kime ve neye göre ? Benim için erken ya da geç diye bir kavram yok ki. Bunlar o anı yaşayan insanın o andaki duygusuyla ilgili kavramlardır. Başkalarının benim hayatımda esamesi okunamaz. Bana, “erken değil miydi?” diyorlar. Ne zaman olmalıydı? Bir sene sonra mı yoksa 5 sene sonra mı?
Bu iki ilişki çok karşılaştırıldı...
Ben Tolga’yla yarım kalan bir sevgiyi tamamlamak için birlikte olmadım ki... Tolga benim kalbimde kendine apayrı bir yer gördü ve oraya yerleşti. Biz birbirimizin hayatına hediye edildik.
Peki size evlenme teklif etti mi?
Her an her şey olabilir. Sırf o anı yaşamak için evlenebiliriz. Böyle bir şeyin hazırlığı da olmaz ki, ben ilkinde de hazır değildim. Herkese sürpriz olsun , hiçbir şey söylemeyeyim. Biz ikimiz de Boğa burcuyuz ne yapacağımız belli olmaz.
Nermin Bezmen’den çiftlere öneriler
Ben aşkı Tanrı’nın insana kendisinin yaratması için bahşettiği bir duygu olarak görüyorum, göğüs kafesinizde çarpan iki yürek... Bu duyguyu besleyerek iki insan arasında var edebilirsiniz. Çünkü bir süre sonra ya alışkanlığa ya da zorunluluğa dönüşüyor. Bu duyguyu büyütmek ve ilk günkü gibi taze tutmak her çiftin kendi elinde. Ne olursa olsun dürüstlük olmadan başarılı olmak mümkün değil.
Ben elini tutacağım insandan önce kendimi sorgularım, “ O insanı uçuracak kadar sevgi verebilecek miyim ve bunu sürdürebilecek miyim?” derim. Ölümüne kadar baş tacı edebileceğim bir insan olarak görüyorsam bu yola girerim. ..
İlişkilerin en başında özellikle kadınlar, erkeğin kendisini görmesini istediği gibi görünmeye çalışıyorlar ve bir süre sonra da böyle olmaktan yoruluyorlar ve kendi kimliğine dönmek istiyor. Bu defa sorgulamalar başlıyor, fedakarlık listeleri oluşturuluyor. Oysa aşkta fedakârlık yoktur, iki taraflı verilir ve hesap sorulmaz.
Kadınlar için ; erkekten dürüstlük bekliyorsanız önce siz dürüst olun. Erkeğe olmadığınız bir
kadın gibi görünmeyin.
Bizim Tolgacımla aramızda birbirimizden kaynaklı hiç sorunumuz olmadı. Biz hep birbirimizden emin olduğumuzu hissettirerek kuvvet bulduk, o yüzden hiç ürkmedim.
Hayatım çok kıymetli
Siz nasıl aynı kalıyorsunuz?
Acaba kalıyor muyum? Kalmıyorum ki... Ben kitap yazmaya 1990’da başlamıştım, o zamandan bu zamana çok başkalaştım. Çünkü artık kendi yaşadıklarım kadar yazdığım kahramanlarımı da içimde barındırıyorum. Gün içinde adeta beş-altı karaktere bürünüyorum ama sonra hayatıma dönüyorum.
Peki marjinal misiniz?
Ben kendimi sevip, kendimi sayarak, ideallerime sahip çıkarak yaşayan bir kadınım. Birilerine zarar vermediğim müddetçe de cesur yaşamak taraftarıyım. Mahalle ya da gelenek ölçüsünde yaşamıyorum. Bana verilen tek bir bedeni, beyni, ruhu başkalarının yönlendirmesine izin vermedim,vermem de...