Son günlerde Atatürk düşmanları “Sultan Vahdettin sürgünde çok sıkıntı çekti, sefalet ve yoksulluk içinde yaşadı” söylemini daha sık kullanır oldular.
Peki gerçekten de Vahdettin, yurt dışında sefalet içinde mi yaşadı?
Emekli general ve akademisyen Naim Babüroğlu’nun “Yalanlar ve Gerçekler” kitabını okuyanlar, bunların birer yalandan ibaret olduğunu görürler.
Bakın Vahdettin, yurdundan düşman savaş gemisiyle kaçıp yerleştiği San Remo’da, nasıl bir yaşam sürmüş:
★★★
“Son Osmanlı Padişahı Mehmed Vahdettin, 17 Kasım 1922 günü, oğlu Ertuğrul, 5 eşi, doktoru, müzik hocası, başmabeyincisi, iki sekreteri, sandık dolusu mücevher ve 3.000 Osmanlı altın lirası ile sarayından gizlice alınarak, İngiliz Malaya savaş gemisiyle Malta Adası’na götürülmüş, ancak makamından istifa etmediğini açıklamıştı.
★★★
Malta’dan Avrupa’ya geçerek İtalya-San Remo’da bir villaya yerleşmişti. Daha sonra İstanbul’da bıraktığı eşleri ve eşlerinin yardımcıları da gelince, 40 odalı Magnoli (Manolya) villası adlı büyük bir köşkte yaşamaya başlamıştı.
Nefis bir saray yavrusu olan köşk; 40 odası, 15 dönümden geniş bir portakal, limon korusu ve bahçesi bulunan beyaz renkli bir kasırdı.
İstanbul’dan gelen ve köşkte yaşayanlar arasında; baş haremi Nazikeda, ikinci haremi Meveddet Kadıefendiler, son haremi Nevzat ve hemşiresi Nesrin Hanımlar ile Sultan Vahdettin’in ikinci Hazinedarı ve birkaç saraylı daha bulunuyordu.
★★★
Kadınefendileriyle, hazinedar ustalarıyla mükellef bir harem hayatı meydana gelmiş, musahipler, yaverler ve esvapçıbaşından ibriktarbaşına kadar bütün beyler kadrosu kuruluvermiş ve meşhur Mabeyn-i Hümayun (Osmanlı Sarayın’da özel kalem işlevini gören kurum) tam tertip canlanmıştı. Osmanlı İmparatorluğu’nun bütün teşrifat ve merasim usulleri olanca titizliğiyle korunuyordu. Sultan Vahdettin’in özel hizmetine ayrıca Natalina isimli, ufak tefek ve sarışın bir İtalyan kızı tayin edilmişti.
★★★
Bu kasrın tam karşısında küçük ve zarif bir kasır daha vardı. Sultan Vahdettin’in sarayı bir nevi mabeyin dairesi haline getirilmişti. Yaver Zeki bu kasırda kalıyordu. Burada dominyonlarda görevli zengin ve hakim-i mutlak İngiliz sömürgecilerine parmak ısırtacak bir refah ve konfor bolluğu içinde yüzüyordu.
★★★
Sultan Vahdettin adamlarına, padişahlığı esnasında aldıkları maaşları, gurbette de fazlasıyla ve düzenli olarak veriyordu. Bu bol maaşlı kapı yoldaşlarına gün doğmuştu. Hepsi de İstanbul’daki ikbal günlerinde aldıkları maaşlardan yüksek aylık alıyordu. Ayrıca Yıldız Sarayı’nın meşhur mutfağını aratmayacak mükellef ve zengin mutfakta, sofra sofra yemekler hazırlanıyordu. Öğle ve akşam yemeklerine, bir de mükellef sabah ve ikindi kahvaltıları ilave edilmişti. Yıldız Sarayı’nın o zengin ve meşhur mutfağı, çeşit ve nefisliğinden çok şey kaybetmeden San Remo’da da devam ediyordu...”
★★★
Eğer sefalet buysa, Vahdettin gerçekten sefalet içinde yaşamış, değerli okurlarım!..