Konunun önemini hafifletmeden fakat merak uyandırıp kolay okuma sağlamak için mizahlı bir anlatımla size aktardığım benim “kulis haber” boş çıktı. Pazartesi günü bu köşede yayımlanan kulis haber aslında; yatarken uykusunda yorganı kaymış üstü açık uyuyan bir gazete yazarının rüyasıydı. Rüyada; Mehmet Şimşek ile Cevdet Akçay’ın açıklayacağı “beklenmedik ölçüde cesur tasarruf ve verimlilik artırma paketinin” Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın destek verip yüreklendirmesi ile hazırlandığı ütopya edilmişti. Ütopya: Gerçekleşmesi olanaksız olana denir.
★★★
Benim yazı:
Hayal ürünüydü.
Olanı değil olması gerekeni sanki cumhurbaşkanı istemiş gibi rüya aleminde anlatıyordu. Rüyaya göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim sonuçlarının partisinde ve kendi liderliğinde ortaya çıkardığı; “kan ve ruh kaybını” gidermek için “halkı kalbinden yakalayacak yeni bir başarı hikayesi” yazıp, Türkiye’ye yedirmeyi planlamıştı.
★★★
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’ı çağırmış; “öyle bir tasarruf ve verimlilik paketi hazırlayın ve açıklayın ki, benzersiz olsun... IMF’nin bile aklı şaşsın... Muhalefetin dili kilitlensin... Bizi eleştirenler ağızlarına fermuar diktirmek zorunda kalsınlar... Halk da Tayyip Erdoğan’a yeniden güvensin... Ruh ve kan kaybını giderelim...” demiş ve eklemiş:
Saray’dan başlayın.
Saray’ı kapatalım.
Çankaya’ya taşınayım.
★★★
Külliye Sarayı’nın günde 15.000.000 TL’yi (15 milyon) geçen harcamasını, tasarrufa dönüştürdüğümüzü halk görsün, kalben inansın, bize yeniden güvensin. 1137 odalı sarayı; “tarım ve hayvancılıkta verimi artıracak araştırmaları yapan bilim insanlarının merkezine” çevirelim demiş. Ve “Hatta gübre üretiminde bile dışa bağımlı hale geldik... Sarayı gübre üretimini yüzde 100 yerli yapıya oturtacak bir yüksek araştırma kurumu haline getirdiğimizi” halk mutlaka duysun. Bizi destekleyen gazete ve TV’ler; “Tayyip Erdoğan sarayını ahır ve gübre deposu yaptı. Tasarruf ile verimliliğe en tepeden başladı” diye canlı yayın yapsınlar; halk coşkuya kapılsın ve “İşte tasarruf bu; ‘Yaparsa yine Tayyip yapar’ desin, bizim yeni başarı hikayemiz böylece dünyaya nam olsun!
★★★
Ey okur.
Benim rüya buydu.
“Tasarruf ve Verimlilik Paketi” açıklandı. Benim rüya boş çıktı. Saray ahır olmadı ve gübre deposuna dönüştürülmedi.
Altın fırsat kaçtı.
Tasarruf kurşunlandı.
Verimlilik hançer yedi.
Saray ahıra dönüştürülseydi vatandaş; “tasarrufun ve verimliliğin en tepeden başladığını” gözleriyle görecekti ve açıklanan paketi tüm özverisiyle destekleyecekti.
★★★
Halk biliyor.
Çünkü yaşadı.
Bu yüksek döviz açığı, az kazananları yoksullaştıran yüksek enflasyon, paradan para kazananları daha zengin yapan yüksek faizler, bu korkunç gelir adaletsizliğinin hepsi saray modelinin örnek alınmasından doğmuştu. Lüks yaşam, ithal pahalı lüks makam araçları, VIP uçaklar, üç koltuklu- beş koltuklu maaşlar, saray benzeri vilayet ve belediye binaları, koruma orduları, parti torpiliyle devlete sızmış kiralama şirketlerinin Hazine’ye soygun hortumu döşemeleri....
Bu lekeli israf!
Sefil savurganlık!
Bu irinli şatafat hepsi sarayın örnek alınmasıyla Türkiye’yi esir etmişti. Bütçe açığı 2 trilyon 700 milyar TL’yi bulmuş, Türkiye dolar bazında en yüksek faizle borç arayan ülke durumuna düşürülmüştü.
★★★
Halk bu yüzden; “tasarruf ile verimliliğin Saray’dan başlamasını” istiyordu. Çünkü Tayyip Erdoğan’ın 22 yıllık düzeni; “Türkiye’de talancı yeni bir zengin sınıf” yarattı. Halkı Allah, din, peygamber ile aldatıp Türkiye’yi soyarak zenginleşen yeni azınlığın düzeni kurulmuştu.
Talancı zenginler!
Talancı liberalizm!
Kurmuşlar ve bunun devam edeceğini ummuşlardı. Tayyip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı olarak kullandığı saray ve köşklerin sayısı; Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Yıldız Sarayı, Vahdettin Köşkü, Huber Köşkü, Florya Köşkü, Aynalıkavak Kasrı, Beykoz Kasrı, Çankaya Köşkü, Ankara Külliye Sarayı, Ahlat Köşkü, Okluk Sarayı olmak üzere 12’ye çıkmıştı. Tasarruf ve Verimlilik paketinin açıklandığı gün gazetelerde; “Haliç kıyısındaki Divanhane Binası da Erdoğan için çalışma ofisi yapılıyor” haberi vardı.
1 Cumhurbaşkanı!
12 Saray!
★★★
Bu düzen; talancı işadamı, talancı tüccar, talancı bankacı, talancı bürokrat, talancı milletvekili, talancı bakan, talancı profesör, talancı diplomat, talancı gazeteci, talancı partili, talancı belediye başkanı, talancı din ve diyanet adamı, talancı tarikat şeyhleri, hasta garantili talancı, geçiş garantili talancı, yolcu garantili talancı, döviz garantili talancı ve talanı seyreden halk kitleleri yarattı.
Ey okur!
Hatırlamalısın.
“Çalıyorlar ama çalışıyorlar” sloganı bu talancı yeni zenginleri onaylayan çaresizliğin ifadesiydi.
★★★
Ey okur.
Bulup okumalısın.
Araştırmalar var: Son 22 yılın sonunda Türkiye’de cirolar 1 arttı, kârlar 3 arttı... Şu anda yaşadığımız bu yakıcı enflasyon, bu yapışkan döviz açığı, bu yüksek faiz bataklığı, bu derin yoksullaşma, bu tarımda, sanayide verimsizlik batağı, eş, dost akraba kayırma, fırsat eşitsizliği, iyi işin başına kötü adamı torpille yerleştirme, bağımsız yargının yok edilmesi, adaletin hançerlenmesi, eşitlik ve özgürlük ortamından kopuş; kılavuzu Saray olan bu “Talancı Liberalizmin” ürünü olarak doğdu.
★★★
Kemal Tahir diye bir yazarımız vardı. Ölmeden önce “Osmanlı’nın talancılığı aşamadığı için battığını” konu alan romanlar yazdı. Türkiye’de Saray modeli, hortlayan Osmanlı talancılığını denetleyip durduracak bütün kurumları yok ettiği için “ülkemiz talancı liberalizm batağına saplandı” çırpınıyor. Tasarruf ve Verimlik paketinde “Saray’ın ahıra dönüştürüldüğü” ilan edilseydi; halk talancılığa savaş ilan edildiğine inanacaktı.
Rüyam buydu.
★★★
Ey okur!
Siz siz olun!
Benim durumuma düşmeyin. Gece uyurken yorganınızın üstünüzden kayıp gitmesine izin vermeyin, tatlı rüya görüp ertesi gün acı düş kırıklığına uğramayın!